Home Blog Page 44

Tonyukuk Anlatı ve Anıtların Bilgesi

Tonyukuk Anlatı ve Anıtların Bilgesi EDİTLİ

Cumhuriyetin Devlet Adamları

Hacim Kamoy, Aselsan Kurucusu

“Bana Ahmet beyi bulun getirin” Atatürk

Bu tarz kurucuların heykelleri ilgili kurumlarda sergilenmeli.

Rusya ve Türkiye

 

Ruslar ve Türkler tarihte defalarca savaştılar. Rusya Türkiye’nin kuzeydoğu Anadolu’sunu 40 yıl boyunca işgal etti, İstanbul’u işgal girişiminde bulundu ve fakat Türkiye Atatürk’ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşında Rusya ile stratejik işbirliği yaparak batılı devletlere karşı bağımsızlığını elde etti.

Burada soru şudur neden acaba Polonya örneğin Almanya tarafından ikinci Dünya Savaşı’nda yerle yeksan edilmiş, işgal edilmiş olmasına rağmen burada düşmanlığını Almanya’ya karşı değil de Rusya’ya karşı yapmaktadır. Aynı gerçekleri başka bazı ülkeler için de dile getirebiliriz.

Burada ABD’nin ve İngiltere’nin Avrupa ülkeleri nezdinde izlediği düşmanlaştırıcı strateji net olarak kendisini göstermektedir

Türkiye, BRICS’e üye olmalı mıdır?

BRICS, Güney Amerika, Afrika, Asya kıtalarına yayılmış küresel bir organizasyon olup grupta temsil edilmeyen Avrupa kıtasını Türkiye bir Avrupa ülkesi olarak BRICS’e üye olmak kaydıyla bu boşluğu layıkı ile doldurabilir. Bu aynı zamanda anlamlı bir aksiyon olacaktır.

Çünkü 1856 yılından beri Paris Antlaşması ile birlikte siyasi olarak Avrupa ülkesi sayılan Türkiye daha sonra Avrupa Birliği’ne üye yapılmamıştı. Bu hareketle, Türkiye, Avrupa kimliğini BRICS grubuna taşıyarak, Avrupa’yı küresel ortama taşıyan tek ülke olma avantajını gururla başlatmış olacaktır.

Türkiye’nin üye olduğu küresel organizasyonlar Birleşmiş Milletler, G20 Topluluğu ve benzeri  klasik yapılanmalar olup her ikisi de gelişmiş ülkelerin hegemonyası altındaki yapılardır, bu nedenle de gerçekte küresel vasıflı olarak addedilemez. O açıdan BRICS yapılanması gerçek bir küresel yapılanmadır kuzey, güney ve doğunun ülkelerinin içerisinde temsil edildiği bir organizasyondur.

Böylelikle, gerçek anlamda bir küresel etkinlik ortaya koyabilmesi ve ayrıca kendisini küresel ölçekli dünyadan soyutlamış Avrupa’nın dar ve kısır bakış açılarından kurtulabilmesi açısından Türkiye’nin BRICS topluluğunun içerisinde yer alması elzemdir ve bu konuda çok geç kalınmıştır.

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum itibarıyla bir pusula işlevi görmektedir ve dört yöne de açılımlar sağlayan coğrafi bir konumdadır ve fakat yer aldığı küresel organizasyonlar bu vasfı ile uyumluluk göstermemektedir.

Türkiye halen Batı’nın değerlerinin egemen olduğu tek yanlı yapılanmalar içerisinde boy göstermekten bir beis görmemektedir, fakat Türkiye’nin Asya, Afrika ve Güney Amerika ile ilgili boyutlarının öncelikle aksiyona geçirilmesi önem kazanmaktadır.

Türkiye’nin Küçük Asya coğrafyasındaki 12bin yıllık insan yaşayışlarından ve Büyük Asya, Afrika, Rumeli&Doğu Avrupa deneyimlerinden süzülen binlerce yıllık birikimi, kendisine illa ki bir yol bulacaktır. Ki bu yol bir Büyük Akdeniz Birliği şeklinde Türkistan’dan başlayıp, Horasan, Maveraünnehir, Kafkasya, Türkiye ve Akdeniz Havzası ( Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz&Mezopotamya) birlikteliği şeklinde tarihsel birikime yaslanan bir güç şeklinde tezahür edecektir.

Türkiye’nin Üye Olduğu Küresel Kuruluşlar Listesi

Genel:

  • Birleşmiş Milletler (BM)
  • Avrupa Konseyi
  • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
  • Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
  • Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
  • G20

Sosyal:

  • Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
  • Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
  • Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)
  • Uluslararası Para Fonu (IMF)
  • Dünya Bankası Grubu

Ekonomik:

  • Avrupa Birliği (AB) (Üyelik Adayı)
  • Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA)
  • Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİ)
  • İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
  • Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)

Askeri:

  • Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

Teknik:

  • Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)
  • Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO)
  • Uluslararası Uzay Ajansı (ESA)

Spor:

  • Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA)
  • Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)

Not: Bu liste kapsamlı değildir ve Türkiye’nin üye olduğu tüm küresel kuruluşları içermemektedir. Daha fazla bilgi için https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27nin_%C3%BCye_oldu%C4%9Fu_uluslararas%C4%B1_kurulu%C5%9Flar_listesi sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Kaynaklar:

Hanedan zihniyetinin tortularından nasıl kurtulabiliriz?

Osmanlı özentisi Hanedan Devleti modeli anayasamızda yok ama fiiliyatta var. Saray yönetiminin ve çevresindeki yandaşların zenginleşmesi üzerine kurulu bir ekonomi politik geçerli… Örneğin, tarım üretimini artırmak, tarımda çiftçinin sorunlarını çözmek önemli değil. Tarım Bakanlığı, bu dönemde dış borçların artması pahasına, belirli kişilere imtiyaz tanıyarak tarım ürünleri ithalatı yoluyla hem dar bir çevrenin zenginleşmesine olanak sağladı, hem de ithalat yoluyla geçici olarak piyasada bolluk sağladı ama sonrasında tarım çöktü, dünyada gıda fiyatları sürekli gerilerken bizde sürekli artmaya devam ediyor. Ülke ve halk yoksullaştı, dar bir çevre zenginleşti. Meriç Köyatası

Binyıllar ve Türkler

Binyıllar ve Türkler Levent Ağaoğlu – 26/04/20240 20.yüzyılın hemen başlarındaki ikinci onyılın 23 Nisan’ında  egemenlik Mustafa Kemal Atatürk tarafından halka emanet edilerek yeni bir milenyum başlatılmıştır. Kutlu olsun!…
************************************* 20.yüzyılın hemen başlarındaki ikinci onyılın 23 Nisan’ında  egemenlik Mustafa Kemal Atatürk tarafından halka emanet edilerek yeni bir milenyum başlatılmıştır. Kutlu olsun! Atatürk geçmişteki 1000 yıldan bahsediyor. Osmanlı…
  Bilge Tonyukuk Yazıtı’nın satırları arasında yer alan “devlet de devlet oldu, halk da halk oldu” cümlesi Çin esaretine karşı isyan hareketi ve bağımsızlık mücadelesinin…
10.yüzyıldan 20.yüzyıla geçen Milenyum süresince Karahanlılar’dan başlayıp Osmanlılara kadar kesintisiz devam eden hanedan yönetimlerinde ataların kurduğu meclis ve kurultaylar ortadan kaldırılmış, halk sultanlara kul…
Nasıldı derken, Türkistan bilgeleri özellikle bu bilge güç: zaman, zemin, zihin bu bizim kökümüz budur. Bir de benim bir ideal olarak devlet bilimler akademisi…

Süre 1:25:14

 

 

 

Amerikan Kültürünün Türkiye’deki Nüfuz Alanları ile Mücadele

American Cars in Istanbul Turkey in 1975

Türklerdeki çok derin Amerika sevgisi.

Bireyler olarak İçimizdeki Amerika ile hesaplaşmak

Çin iç pazarına dönüyor ve Meiguo (Güzel Ülke) olmayı hedefliyor; AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ. Pasifik Havzasında Yeni Bir Dünya kuruluyor.

İkinci Dünya Savaşından sonra ülkemizde başlatılan Amerikan romantizmi sevgisi ve dünyası 80 yılını doldurmuş ve aşmıştır. Savaşın galibi olmasının getirdiği psikolojik üstünlük ile ve Yalta Konferansı neticesinde Türkiye’nin Amerikan kampında konuşlandırılması ile birlikte ülkemiz sağ siyasetçiler tarafından küçük Amerika olarak adlandırılmış ve halkta Amerika konusunda derin bir sempati yaratılmıştır.

Siyasetçiler de her ne kadar perdenin önünde Amerikan aleyhtarlığı yapıyor olsalar bile perdenin arkasında Amerika ile gizli ittifaklar ve işbirlikleri yapmışlar, Türkiye’nin eğitiminden milli savunmasına sanayi ürünlerine tüketim sanayine kültür sanat etkinliklerine kadar Amerikan Rüyası içimize işlemiştir. Tabii Amerika bunu propaganda teknikleri ile ayarlamış ve ülkemizde Rus Salatası olarak bilinen salata dahi Amerikan salatası olarak adlandırılmıştır. Bu çok dramatik bir örnektir.

Aslında Türklerin Amerika’daki varlığı güçlü bir lobi de teşkil etmemektedir. Yunanlıların Çinlilerin Hintlilerin İtalyanların İspanyolların Almanların lobileri ise Türkiye ile kıyas edilemeyecek ölçüde son derece kuvvetli lobi yapılarıdır. Kore Japonya ve Asya Pasifik ülkeleri Amerika pazarına derinlemesine olarak nüfuz etmişlerdir.

Türkiye’nin Amerikan pazarındaki varlığı da ihmal edilebilir değer ve büyüklüktedir. Verilen görev Antikomünizm propagandaları neticesinde Rusya’yla düşmanlaşma ve paradoksal bir örnek olarak ise Avrupa Birliğine, Amerika’nın izlediği politikalar neticesinde üye yapılmaması şeklindedir. Çünkü eğer Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olursa Avrupa birliği çok güçlü bir yapı haline gelecek ve bu da Amerikan çıkarları ile çelişecektir.

Amerika, Türkiye’de 1960, 1971, 1980, 1993, 1997, 2016 askeri darbelerinin baş aktörüdür. Pakistan, Türkiye, Yunanistan, İran’da darbeler yapan, Çin ve Rusya’ya savaş açma planları peşinde koşan ve Okyanuslar tarafından çevrelendiği için kendini güvende hisseden ABD, diğer yandan Hindistan’da neden böyle bir girişimde bulunmamıştır, bunu inceden düşünmek lazımdır.

Önümüzdeki kritik konu, Türk halkındaki platonik Amerika aşkının nasıl izale edilebileceği sorunudur. Amerikalılar, Türkiye’de ne sanayi yatırımlar yapmakta ne de turist göndermektedir. Türkiye’yi batıdan Yunanistan ve güneyden Suriye üzerinden kucaklamış ve düşmanca bir duvar örmüşler, buna karşın yine de bu hastalıklı platonik ilişki nasıl aşılabilecektir?

Yapılması gereken tek bir çözüm vardır aslında. Türk kültürünün yüksek değerlerinin sanatının biliminin binlerce yıllık geçmişten süzülmüş gelen düşünürlerin katkılarının özellikle eğitim programları ile birlikte gençlere ve çocuklara öğretilerek bu aşağılık kompleksinin aşılması şeklinde olacaktır.

Dünyada kırkı aşkın Türk topluluğu söz konusudur.

Burada diğer bir kaldıraç unsur ise 9000 yıllık bir dil olan türkçe’nin iletişim gücü ve dehasıdır. Türkler bu iletişim güçleri ile birlikte kendilerine olan güvenlerini tekrar kavuşacaklar ve dünyadaki Türk toplulukları ile yakın iletişim içerisinde olarak komplekslerini ortadan kaldırılacaklardır. Amerika’nın propaganda teknikleri ile Türklere ürettikleri tek şey “Türklerden adam olmaz, bizden adam olmaz” zihniyetidir. Bu zihniyetin acilen aşılması önem kazanmaktadır.

Türklerin Amerikalılara olan hayranlıklarını aslında zaman perspektifinden bakıldığında bu hayranlık öncelikle Bilge Kağan tarafından Orhun Yazıtlarında “ey Türk Çinlilerin ipeğine, prenseslerine kandın” şeklinde dile getirilmiştir. Ardından Uygurlar döneminde Budizme olan hayranlık ve ayrıca Selçuklular döneminde Fars kültürüne olan hayranlık ki farsça Selçukluların resmi dili idi. Türklerin önce farsça ardından Arap isimleri almaları nihayetinde de 20 ve 21. yüzyıldan itibaren İngilizce kelimelerin Türkçenin içerisine plaza dili olarak yerleşmesi konularını göz ardı etmemeliyiz.

Bu Türklerin yabancı kültürlere olan hayranlıkları ve kendilerine yabancılaşmaları ile ilgili bir hastalıktır kolaylıkla asimile olmaktadırlar kendi benliklerini yitirmektedirler. Çünkü Türkler bulundukları ülkelerde yönetici sınıfı teşkil etmekteydiler ve halkın içinde çoğunluk olmadıkları için yönetim ellerinden gittiğinde oranın yerli halkı ile asimile olmaktaydılar. Avrupa’yı akınlarla fetheden Hunlar da Avrupa içerisinde bu şekilde kaybolmuşlardır. Ayrıca Bizans, Türkler arasında Hristiyanlık dini üzerinden bir yabancılaşma yaratmıştır.

Bu yabancılaşmanın geldiği son nokta ise Amerikan hayranlığıdır. Türkler kendilerine hayran olacaklarına düşmanlarına hayran olmakta ve düşmanlarını dost arkadaş olarak görmektedirler

Amerikan Tarzı Yaşam Biçiminin Türkiye’ye Girişi: Tarihsel Bir Bakış Açısı

Amerikan tarzı yaşam biçimi, 20. yüzyılın başlarından itibaren Türkiye’ye kademeli olarak giriş yapmıştır. Bu değişimin arkasında yatan faktörler karmaşıktır ve siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal boyutları içerir.

Ana Etkenler:

  • I. Dünya Savaşı ve Sonrası: Amerikan askerlerinin ve yardım kuruluşlarının gelişi, Türk toplumuna yeni fikirler ve ürünler tanıttı. Özellikle sinema, müzik ve moda gibi alanlarda Amerikan kültürü büyük bir etkiye sahip oldu.
  • Marshall Planı: 1948 yılında yürürlüğe giren Marshall Planı, Türkiye’ye önemli miktarda mali yardım sağladı. Bu sayede Amerikan malları daha ulaşılabilir hale geldi ve Amerikan yaşam tarzı idealize edilmeye başladı.
  • Soğuk Savaş: Soğuk Savaş döneminde Türkiye, Batı bloğunun bir parçası olarak konumlandı. Bu durum, Amerikan kültürel ve politik nüfuzunun artmasına katkıda bulundu.
  • Küreselleşme: 20. yüzyılın sonlarında küreselleşmenin artmasıyla birlikte Amerikan ürünleri ve medya daha da yaygınlaştı. Bu durum, Türk toplumunun Amerikan yaşam tarzına daha fazla maruz kalmasına neden oldu.

Giriş Yöntemleri:

  • Filmler ve Müzik: Hollywood filmleri ve Amerikan müziği, Türk halkı arasında oldukça popüler hale geldi. Bu eserler, Amerikan yaşam tarzına dair imgeler ve değerler aktardı.
  • Dergiler ve Reklamlar: Amerikan yaşam tarzını anlatan dergiler ve reklamlar yaygınlaştı. Bu yayınlar, modern ve ideal bir yaşam tarzı olarak Amerikan kültürünü tanıttı.
  • Eğitim: Birçok Türk öğrenci Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim gördü. Bu sayede Amerikan kültürüne ve değerlerine yakından tanıklık ettiler.
  • Ticaret: Amerikan şirketleri Türkiye’de yatırımlar yapmaya başladı. Bu durum, Amerikan ürünlerinin ve hizmetlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulundu.

Sonuçlar:

Amerikan tarzı yaşam biçimi, Türk toplumunda önemli değişimlere yol açmıştır. Bu değişimler giyim tarzı, müzik zevki, beslenme alışkanlıkları ve aile yapısı gibi birçok alanda kendini göstermiştir.

Ancak, Amerikanlaşmanın etkileri karmaşıktır ve her zaman olumlu olmamıştır. Bazı eleştirmenler, Amerikan kültürünün geleneksel Türk değerlerini aşındırdığını ve toplumda yabancılaşmaya yol açtığını savunmaktadır.

Günümüzde Türkiye, Amerikan ve Türk kültürü arasında bir denge kurmaya çalışan karmaşık bir topluma sahiptir. Amerikan tarzı yaşam biçimi hala önemli bir etkiye sahip olsa da, Türk kimliği ve kültürü de güçlü bir şekilde korunmaya devam etmektedir.

Not: Bu konuyu daha detaylı araştırmak için aşağıdaki kaynaklara bakabilirsiniz:

82. Vilayetimiz “Kıbrıs ve Adalar Denizi Vilayeti” olmalıdır

Harita: Osmanlı Vilayetleri 1899 ve Adalar Denizi Vilayeti
Haritada Kıbrıs’ın üzerinde Archipelago Vilayet yazıyor. Tüm turuncular bu Adalar Denizi Vilayeti. Çanakkale (Biga) Midilli Adalar Rodos Girit Kıbrıs.
Demek Osmanlı, Akdeniz’e bir bütün olarak, Adalar Denizi olarak bakmış. Adaları da Çanakkale vilayeti ile irtibatlandırmış. Stratejik bir bakış. ÖNEMLİ.

 

Gelibolu yarımadası, Edirne vilayetine ait.

82. Vilayetimiz “Kıbrıs ve Adalar Denizi Vilayeti” olmalıdır tezimi youtube videosunda dile getirdim. (tıklayın)

Hatay Cumhuriyeti’nin 1939 yılında ana vatan topraklarına katılmasının ardından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de aynı süreci yaşaması beklenmektedir. 50 yıllık tecrübenin gösterdiği yegane ve apaçık gerçek bu şekildedir.

Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu ile Kıbrıs adasının, bir süre sınırlaması olmaksızın kendi şahsi ikbal ve saltanatı için Abdülhamid tarafından İngiltere’ye kiralamasının bedelini İmparatorluk Birinci Dünya Savaşı ile birlikte 1914 yılında ödemiş ve Kıbrıs adası İngiltere tarafından işgal edilmiştir.

Yüzyıl  süreli bir kira sözleşmesi ile Hong Kong’un sınırlı bir toprak parçasını kiralayan İngiltere 1997 yılında sürenin tamamlanmasını takiben Hong Kong’un tamamını, kendisine ait olan kısımlarını da Çin’e devretmek zorunda kalmıştı.

En güneyimizdeki bir vilayet konumu ile Kıbrıs hem Afrin hattına doğru olan konumu ile birlikte Suriye sınırındaki tehditlerin bertaraf edilmesinde ve hem de Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu ve Adalar Denizi’ndeki adalarımızı ve Yunanistan tarafından işgal edilmiş ve anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmış adaları vilayet bünyesinde dahil ediyor olması ile birlikte denizdeki bir savunma hattı özelliğini öne çıkartacaktır. 

Bu durumda Saros Körfezi’nden İskenderun Körfezi’ne kadar olan hat boyunca ülkemizin denizlerdeki haklarının müdafaa edilmesi ve Libya ile olan münhasır ekonomik bölgenin hayatiyetinin sağlanması anlamında emperyalizmin karakol devletleri olan Yunanistan ve İsrail’e denizlerden set çekilmesi anlamında stratejik bir görev ifa edecektir. Kıbrıs Harekatımızın 50.yılının bize gösterdiği net mesaj bu şekilde algılanmalıdır.

Kıbrıs barış harekatımızın ardından bir sene sonra 1975, 20 Temmuz’unda Ege Ordusu kurulmuş olması rağmen ki bu Ordu NATO dışındadır, Yunanistan’ın Adalar Denizi’ndeki sinsi sinsi kazanımlarına, siyaset adamlarımızın aymazlıkları neticesinde, karşı konulamamıştır.

Bu durumda 82. vilayetin Adalar Denizi’ndeki ve Doğu Akdeniz’deki haklarımızın savunulması açısından caydırıcılığı önem kazanmaktadır. 

Emperyalizmin karakol devleti Yunanistan’ın işlevi, AB ve ABD’yi yani batıyı temsilen Türkiye’nin haklarına adım adım el konulmasıdır, bu sebeple ABD harekatın ardından Türkiye’ye ambargo uygulamış, 12 Eylül darbe rejimine Yunanistan’ın NATO üyeliğini dikte ettirmiş ve kendi kurguladığı bir yapı olan Avrupa Birliği ise Kıbrıs Rum kesimini bünyesine alarak birliğin doğu Akdeniz’e doğru genişlemesi sağlanmıştır.

Türkiye ise göçmenlerin Avrupa’ya intikalinin engellendiği bir tampon devlet konumuna düşürülmüştür. Çünkü tampon olarak kullanarak göçmenlerin Avrupa’ya erişimini engelleyen Avrupa Birliği diğer yandan Kıbrıs adasının güneyini kullanarak kendisine doğu Akdeniz’de zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan bir toprak parçası edinmiş ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişine bu şekilde de “gözünün üstünde kaşın var” tarzında suni bir engelleme icat etmiştir.

Buradan çıkarılacak stratejik ders ise Türkiye’nin Akdeniz havzasında kendi birliğini oluşturacak adımları bir an evvel ivedilikle atmasının gerekliliğidir. 

Bu anlamda da bir savunma hattı teşkil edecek olan 82. vilayetin Kıbrıs merkezli olarak tesis edilmesi, bir zamanlar teröre karşı yapılandırılan olağanüstü hal bölge Valiliği’nin bu kez de 82. vilayet nezdinde oluşturulması neticesinde hayati önem kazanmaktadır.

 

İlave Kaynaklar: 

Hezarfen Prof. Dr. İsmail Hakkı AYDIN ÖZGEÇMİŞ (2024)

Prof. Dr. İsmail Hakkı AYDIN
ÖZGEÇMİŞ (2024)

(Bilim Adamı, Beyin Cerrahı, Düşünür, Edib, Şâir, Güftekâr, Mûsıkîşinas, Teolog, Flozof, Hattat)

(ÖZ GEÇMİŞ)
İsmâil Hakkı AYDIN, MD, FCNS, IFAANS, FICA Medical Doctor, Fellow of the Congress of Neurological Surgeons (FCNS), International Fellow of the American Association of Neurological Surgeons IFAANS,

İsmail Hakkı Aydın, 11 Şubat, 1954 yılında Trabzon’da doğdu. İlkokulu Maçka’da, Orta ve Lise tahsilini Trabzon’da tamamladı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Beyin Cerrahisi Kürsüsünde asistanlığa başladı. Bilahare İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Kürsüsü’nde ihtisasına devam ettikten sonra, Zürich Üniversitesi Nöroşirürji Kliniği’nde, Prof. Dr. Mahmut Gazi Yaşargil’in yanında, Beyin Cerrahisi İhtisas Tezini ve mikronöroşirürji çalışmalarını tamamladı. Zürich Mikronöroşirürji Araştırma Merkezi’nde, Instraktör olarak görev yaptı ve aynı zamanda, serebro-vasküler mikro-cerrahi alanlarında araştırmalarda bulundu.

1984 Yılı sonunda yurda dönerek, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı Başkanlığı’na atandı.

1985’de, Türkiye’de ilk olarak, “Ameliyatları Uzaktan Eşzamanlı İzleme, Kapalı Devre Televizyon ve Kayıt Sistemi”ni ve Mikronöroşirurji Araştırma Laboratuarını kurdu.

1988’de, beyin-damar tıkanıklıklarının operasyonlarında kullanılan ve dünyada ilk defa kendi adı ile literatüre geçen yeni bir ameliyat tekniği geliştirmesi sebebi ile, 1990 yılında TÜBİTAK ödülü aldı ve zamanın Cumhurbaşkanı tarafından taltif edildi.

Beyin kanamaları ve anevrizmaların cerrahi tedavisinde yaptığı uluslararası araştırma ve katkılarından dolayı, 1991 yılında, A.B.D.de, Congress of Neurological Surgeons’un INTERNATIONAL FELLOW’u ve F.C.N.S. unvanı ile ödüllendirildi.

Aynı yıl, REKTÖRLÜK ve DEKANLIK tarafından da ödüllendirilen Dr. Aydın, 1992’de TÜRK NÖROŞİRÜRJİ ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ’nü kazandı. Yine aynı yıl, Avrupa Strok Bilim Konseyi’ne seçildi. Amerika Strok Konseyi’nce kendisine ULUSLARARASI BİLİM ADAMI ve F.I.C.A. PAYESİ verildi.

1992, 1993, 1994 ve 1995 yıllarında A.B.D. NÖROŞİRÜRJİDE SÜREKLİ TIP EĞİTİMİ KREDİ ÖDÜLLERİ’ni aldı. Ayrıca 1993’de, A.B.D. deki, Beyin Tümörleri Konseyi, Cerebrovascular Surgery Section ve diğer birçok bilimsel ve idarî kurul üyelikleri yanında, Congress of Neurological Surgeons’un ULUSLARARASI YÖNETİM KURULUNA seçilerek, bu kurula giren ilk Türk ve ilk Müslüman bilim adamı oldu.

Davetli konferansçı olarak, birçok uluslararası toplantıya katılan ve bilimsel dergilerin yayın kurullarında yer alan Prof. Aydın, New York Bilimler Akademisi’nin Aktif, AANS’un International üyesi ve 1994 yılı Uluslararası Skull Base Cerrahisi Kongresinin RESMİ LECTURER’i olup, ayrıca 1995’de CNS’in Uluslararası Bilim Konseyine seçilmiştir.

1996 yılında A.B.D.’de çok yüksek kredi ile Nöroşirürjide Sürekli Eğitim Ödülü’nü aldı.

1997 de yaptığı bir araştırması nedeni ile, bir Uluslararası Nöroşirürji dergisine kapak oldu.

1999’da Türk Nöroşirürji Ödülü aldı. ABD Beyin Cerrahisi Birliği (CNS) tarafından 2000 yılı Uluslararası Konferansçısı seçildi. Yurtdışında ve ülkemizde, değişik kurum ve kuruluşlarca birçok kez takdir edildi, ödüllendirildi.

2001 yılında Hindistan’da, Dünya Bilimine katkıları sebebi ile, KRİSTAL KÜRE ile taltif edildi.

2004 yılında Pakistan Beyin Cerrahisi Kongresine ŞEREF KONUĞU olarak katıldı ve çeşitli konferanslar verdi, ve burada kendisine, “ANNUAL AWAR 2004” takdim edildi.

Ayrıca, A.B.D., Japonya, İsviçre, Almanya, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin yanında, Dünyanın hemen her ülkesinde, değişik zamanlarda araştırmalarda bulundu, davetli olarak konferans ve dersler verdi, eğitici ameliyatlar yaptı.

2015 de American Association of Neurological Surgeons (AANS) tarafından kendisine “Ömür Boyu IFAANS” ünvanı verildi.

2022 ve 2023 yıllarında Felsefe alanında “Altın Kalem” ve “Altın Yazar” ödülleri de alan Prof. Dr. Aydın, 2023 yılında, İran İslam Cumhuriyeti tarafından, İran-Fars Edebiyatına katkılarından dolayı taltif edildi.

Uluslararası düzeyde, yerli ve yabancı 200’ü aşkın bilimsel çalışması olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın bugüne kadar birçok doktor, beyin cerrahı, doçent ve profesör yetiştirmiş, dünyanın önde gelen bilim adamlarınca, yurt dışında gerek kitaplarda ve gerekse makalelerde bir çok kez, kaynak olarak gösterilmiş, geliştirdiği cerrahî teknikler klasik kitaplarda yer almıştır.

Türkiye, Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği Eski Başkanı, ABD Congress of Neurological Surgeons’un (CNS) Uluslararası Büyükelçisi ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı Emekli Başkanı olan ve ilmiye sınıfı bir aileden gelen Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, ismini taşıdığı dedesi, zamanın büyük âlim, müderris ve mutasavvıflarından Hacı Hafız İsmail Hakkı Efendi’den, yirmi yıl müddetle Kur’an-ı Kerim, Arapça, Farsça, Osmanlı Türkçesi, Kelam, Fıkıh, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, Belagat, Hitabet, Felsefe, Mantık, Musıki ve Edebiyat, Babası Müftü Halit Aydın’dan Hat, Tahrir, İslam Hukuku, Usûl, Latince ve Fransızca, Hafız Ali Haydar Özak’tan Kıraat, Abbas Hacıefendioğlu’ndan Kelâm, Hasan Çavuşoğlu’ndan Fıkıh, Mustafa Kaygusuz’dan Tefsir, Ali Kemal Saran’dan Hadis ve Tahir Karagöz’den Mûsıkî dersleri aldı. Bu süre zarfında, aynı zamanda, ilk, orta, lise, Yüksek İslâm Enstitüsü ve Tıp Fakültesindeki eğitimini sürdürdü.

Nöroşirurji, nörokuantoloji, nöroteknoloji, holografik beyin, beyinlerarası iletişim ağı(wbw) ve nörofilozofi yanında, ağırlıklı olarak şiir, hat, klasik Türk musikisi, karikatür, musiki felsefesi, edebiyat ve teoloji alanları olmak üzere, güzel sanatlar ile ilgilendi, yazılar yazdı, konferans ve dersler verdi, televizyon programları yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde makale, yorum, eleştiri ve şiirleri yayınlandı. Halen haftalık bir gazetede, “Nörofilozofi” isimli köşesinde düzenli olarak makaleleri yayımlanmaktadır.

1991 yılında Suz-i Dilara,

2000 yılında Aşk,

2002’de Vuslat, 2010’da Nefes,

2013’de Hicran ve

2014’de de Ya Hayy! adlı şiir kitapları neşredildi.

Nöroflozofik makalelerinden meydana gelen “Rabbim Beni Doktorlardan Koru!” isimli kitabı 2013 yılında,

2015

“Ah Bu Doktorlar!” 2015 de,

2016

  • “Beynin Şifresi” ve “Öfke Kontrolü ve Motivasyon” ise (Can Hikmet Değirmenci ile birlikte) 2016 da yayımlandı.
  • Televizyon konuşmalarından derlenen “Beyin Fırtınası” isimli kitabı yine 2016’da yayımlandı.

2017

  • “Ah Bu Hastalar!” ve “Bir Beyin Cerrahının Anıları”, 2017 de,

2018

  • “Beyin Sizsiniz” “Aforizmalar”,
  • Ah Bu İnsanlar”,
  • “Rubâiyyât-ı Bircis”,
  • “Yapay Zeka” (Can Hikmet Değirmenci ile birlikte) ve
  • “Düşünce Sizsiniz”(Levent Ağaoğlu ile birlikte) isimli kitapları 2018 de,

2019

  • “Beyin Tanrısal Bir Parçacık”( Can Hikmet Değirmenci ile birlikte) 2019 da ve

2020

  • “Beyin Sizsiniz 2, WBW.”,
  • “Beyin Sizsiniz 3.0 İnsanlığın Geleceği”,
  • “Güfteden BESTEYE”,
  • “Aforizmalar 2”,
  • “Aforizmalar 3” 2020’de,

2021

  • “Biyografisine Sığmayan Adam” ve
  • “Aforizmalar 4” de 2021’de,

2022

  • “Aforizmalar 5”,
  • “İnsan 3.0 Yeni İnsan Arketip”,
  • “Beyin Sizsiniz 4.0 Kuantik Çağ”,
  • “Beyin Sizsiniz 5.0 Metaverse,
  • Holistik Çağ”,
  • Felsefe Dalında Altın Kalem ödülü alan “…Ve Tanrı Beyni Yarattı” ve
  • Altın Yazar ödülü alan “Frekansa Büründüm Beyin Diye Göründüm” isimli kitapları 2022’de,

2023’de de

  • “Vecizelerim”,
  • İnsan Endişeli Bir Damla Hem Parçacık Hem Dalga”,
  • Abdulkadir Cüneyt Aydın ve Ahmet Bircis Aydın ile birlikte yazdıkları “Yaşam 5.0 Kuantik Düşünce Sarmalı” ve
  • “Felsefe Karada Yüzme Denizde Yürüme Sanatıdır”,

2024’de de

  • “Bir Âlimin Not Defteri” ve
  • “Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük”

adlı eserleri neşredilerek okuyucuları ile buluşmuştur.

Güfteleri:

Kendisinin edebî ve sanatsal yönleri hususunda ilmî makaleler ve tezler neşredilen, edebiyat otoritelerinin ifadesi ile, geliştirdiği kendine has şiir ve modern rubâi formunda, aruz vezninin yanında heceyi de kullanan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın 200’ü aşkın güftesi, Dr. Yılmaz Karakoyunlu, Mustafa Fatih Salgar, Osman Erol Ünal, Amir Ateş, Salih Suphi Soner, Osman Nuri Özpekel, Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar, Mehmet Kemiksiz, Yeşim Altınel Çoban, Prof. Dr. Adnan Çoban, Bekir Ünlüataer, Sebahattin Çevik, Bora Uymaz, Murat Türkmen, Nurullah Ejder, Ahmet Ünal, Hüseyin Erbay, Dilber Kılıçaslan, Hüseyin Samet Talaş, Prof. Dr. Kubilay Kolukırık, Şaban Keşkeş, Cüneyt Bayraktar, Ahmed Şahin Ak, Dr. Mustafa Uyan ve Salih Bora tarafından bestelenerek, musıki dünyası ve TRT repertuarlarında yerini almıştır.

1461 yılından itibaren devam eden, ilmiye sınıfı bir soydan gelen İsmail Hakkı Aydın, evli, üç çocuk (Prof. Dr. Abdülkadir Cüneyt Aydın, Sûz-i Dilârâ Canan Doğan, Fatma Merve Korucuk) babası ve sekiz torun (Ahmed Bircis Aydın, Emine Rayyan Aydın, Nazmiye Efnân Aydın, Vuslat Betül Doğan, Fatma Nur Doğan, Saliha Dilârâ Korucuk, Serrâ Rânâ Korucuk, Mina Korucuk) dedesi olup, Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce bilmektedir.
———————

İsmail Hakkı AYDIN Undergraduate Honors, Academic Awards and Prizes:

  • Turkish Science Scholarship 1972
  • Ataturk University Scholarship for I.U. 1981
  • Postgraduate Research Scholarship 1984
  • Turkish Scientific and Technical Research
  • Authority (TUBITAK) Award 1990
  • University Science Prize 1991
  • Medical School Science Prize 1991
  • Medical Chamber Award 1991
  • F.I.C.A. (USA) 1991
  • Turkish Neurosurgery Publication Prize 1992
  • CME Credit (U.S.A.) 1992
  • Maderland Party Award 1993
  • International Fellow of Stroke Councile (USA) 1993
  • CME Credit (U.S.A.) 1993
  • Deanery Award of Medical School 1994
  • The Artist Card of Turkish Culture Ministery 1994
  • Gratitude plaque of AANS (U.S.A.) 1994
  • CME Credit (U.S.A.) 1994
  • Golden Scalpel (U.S.A.) 1994
  • Active Member of NYAS (U.S.A.) 1994
  • Deanery Award of Medical School 1995
  • CME Credit (U.S.A.) 1995
  • AANS and CNS Education Committee (USA)
  • Continuing Education Award in Neurosurgery 1996
  • Cover Article (Cover Scientist) in MIN (Germany) 1997
  • Outstanding Achievement Award of the 20th Century, IBC, England, 1997
  • D.D.G.(International Biographical Centre) England, 1998
  • Presidential Seal of Honor, (ABI)
  • The American Biographical Institute, USA, 1998
  • Turkish Neurosurgical Society Award,1999
  • International Ambassador of CNS (USA), 1999
  • International Lecturer of CNS (USA), 2000
  • Crystal Sphere, Mumbai, 2001, INDIA
  • ABMYO, Plaquet, Istanbul 2001
  • Annual Award 2004, Karachi, 2004
  • Harvey Cushing Lecturer, Karachi, 2004
  • ABMYO, Plaquet, Istanbul, 2005
  • The Society of Nervous System Surgery, Plaquet, Istanbul, 2006
  • Classic Turkish Music Award, 2010, Istanbul, TURKEY
  • Honour Plaquet, Gazi University, 2011. Ankara, TURKEY
  • Gratitude Plaquet. The Union of Municipalities of Marmara. 2013, Istanbul, TURKEY
  • Classic Turkish Music Plaquet. 2014. Istanbul, TURKEY
  • Turkish Culture and Literature Honour. Presidency of Turkish Republic. 2014. Ankara, TURKEY
  • The Society of Nervous System Surgery Award, 2015, TURKEY
  • The Honorific Degree IFAANS, American Association of Neurological Surgeons (AANS), 2015, USA
  • Turkish Neurosurgical Society Award, 2016, TURKEY
  • Classic Turkish Music, Lyricist Plaquet, 2017, Istanbul, TURKEY
  • Turkish Honour Award, 2017 İstanbul, TURKEY
  • Gratitute Plaquet, ATSEF, Zürich University, 2017, Zürich, SWİTZERLAND
  • Phylosophy Award 2022, Istanbul, TURKEY
  • Persian Literature, Culture and Art Award. 2023. Iran Islamic Republic
  • Golden Writer Award 2013, İstanbul, TÜRKİYE
  • Golden Neurosurgeon Award 2024, World Health Awards. İstanbul, TÜRKİYE.

YOUTUBE Videoları

 

Harezm: Köne Ürgenç (Türkmenistan) ve Ürgenç (Özbekistan)

Atalarım acaba KöneÜrgenç’limiydi yoksa Ürgenç’limiydi.

KöneÜrgenç daha sonra Ürgenç’e taşınmış.

Ürgenç Özbekistan’da

KöneÜrgenç Türkmenistanda

Hive Ürgenç Biruni
Hepsi Harzemli
İlim bilim bileşkesi

 

Tarihî bölgeler:

  • Horasan (A),
  • Maveraünnehir (B) ve
  • Harezm (C)

Harezmşahlar kimdir
[email protected]
Doçent GÜLSEREN FERMANOĞLU Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı

 


Anamın akrabaları Üsküp Makedonya 1950

Hafif çekik Özbek gözler

Çıkık elmacık kemiği yanaklar.

 

Harezm

Harezm, günümüzde Özbekistan topraklarının Harezm vilayetini ve Türkmenistan topraklarının Daşoğuz vilayetini kapsamaktadır, özellikle de Harezm’in bilinen başkenti Ürgenç şehri Türkmenistan’ın Daşoguz vilayetinin günümüz tabiri ile Köhne Ürgenç topraklarında yer almaktadır.

Harezm, Orta Asya tarihinin önemli siyasi ve kültürel merkezlerinden biridir ve eskiden, şu anki durumundan daha geniş topraklara sahip olduğu bilinmektedir. Bu topraklarda hüküm süren hükümdarlar Hârizmşahlar olarak anılmaktadır ve bilinen 4 hanedanın hükümdarlığına ev sahipliği yapmıştır.

Harezm’in başkenti 995 senelerine kadar Kât şehri olmuştur, fakat Sâmânîlerin (819-999) desteği ile Harezm’e hâkim olarak tayin edilen Me’munoğulları hanedanı, tarihi milattan öncesine dayanan Afrigoğulları hanedanına son vererek Harezm’in başkentini ilk defa Ürgenc’e taşımaktadır.

Ürgenç şehri tarihi kaynaklarda Gürgenç olarak da bilinmektedir ve 1645 senelerine kadar Harezm’in başkenti konumundadır. Bu tarihler sonrasında Ürgenç şehri harabe vaziyetinde olup, Hive yakınlarında bir şehir kurulmuş ve yeni şehre Ürgenç adı verilmiştir. Bu sebepten ötürü de eski Ürgenç toprakları, bu topraklarda yaşayan nüfusun dili ile “Köhne Ürgenç” olarak ifade edilmektedir. Köhneürgenç,
Türkmenistan’ın Daşoguz vilayetinin en önemli tarihi ve ticaret merkezlerinden biridir ve günümüzde bile Harezmşahlar olarak hitap edilen Me’mûnoğulları, Altuntşoğulları, Anuşteğinoğulları dönemlerine ait mimarı eserlere veya izlerine dek gelmek mümkündür.

Ürgenç, İpek Yolu üzerinde yer alan bir şehir olması nedeniyle tarihi Harezm tarihi ile uyumlu bir şekilde milattan öncesine dayanmaktadır ve Harezm’in önemli ticaret merkezlerinden biri olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Ürgenç şehrinin en parlak dönemlerinden birisi Me’munoğulları hanedanının (995-1017) hâkimiyetine aittir.

Ürgenç şehri bu dönemlerde İslam ve dünya tarihine damgasını vuran âlimlerin bir araya geldiği önemli bilim merkezi halini almıştır. Bu bilim merkezi ilerde “Me’mun Akademisi” olarak hatırlanmaktadır. Bu akademi, dönemin bilim uzmanları olan Birunî ile İbin Sinâ’nın da bir araya geldiği ve kısa bir süre (4-5 sene) birlikte ilmî faaliyetlerde bulundukları, birbirleri ile fikir ve görüşlerini paylaştıkları dönem olarak tarihte iz bırakmıştır.

Me’munoğulları hanedanı ve hanedanın ev sahipliğinde faaliyette bulunan Me’mun Akademisi 1017’de Gazneli Mahmud’un istilası sonucunda son bulmuş ve burada bulunan âlimlerin bir kısmı Birunî başta olmak üzere Gazne’ye götürülmüştür. Fakat bu akademinin tarihi ehemmiyeti hiçbir zaman önemini kaybetmemiş, Harezm ve başkenti Ürgenç şehrinin kültür ve sosyal tarihine ciddi bir itibar kazandırmıştır. Bu bildiride esas amaç
Harezm ve Ürgenç’in eski çağlardan itibaren tarihini kısaca açıklamak ve genel olarak Me’mun Akademisi konusu üzerinde durmaktır.

Özellikle de Me’mûn Akademisi ve burada faaliyet gösteren âlimlerin biyografisi, eserlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi ve birbirleri ile karşılaştırılması ve aynı döneme ait olanlarının tespitinin yapılması, akademide görev alan âlimlerin birbirleri ile irtibatlarının araştırılması, bu akademinin önemini daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Bu akademi Harezm tarihinin incisidir, İbn Sina, Bîrunî, İbn Irâk gibi daha birçok meşhur
Türk ve İslam âliminin bir araya gelmesine olanak sağlamıştır. Birçok âlimin ilmi faaliyetlerinde ve fikir alışverişinde bulunmalarına maddi ve manevi desteklerde bulunmuştur. Burada çalışan her bir âlime Harezmşah Me’mûnoğulları tarafından ayrıca maaş bağlanmıştır. Bu akademi, Gazneli Mahmud’un istilasına kadar âlimler mekânı olarak ayrıcalık elde etmiştir.

Arazgul Rejepova  HAREZM’İN BAŞKENTİ ÜRGENÇ VE ME’MUN AKADEMİSİ (1005-1017)

 

Harezmli düşünürler hangi şehirlerde doğmuşlardır

Harezmli düşünürlerin doğum şehirleri hakkında kesin bilgiler her zaman net değildir. Tarihi kayıtlarda tutarsızlıklar ve eksiklikler olabilir.

Ancak, mevcut bilgilere dayanarak, bazı önemli Harezmli düşünürlerin doğum şehirleri şunlardır:

Matematikçiler:

  • Muhammed bin Musa el-Harezmî (780-850): Harezm şehrinde doğduğu düşünülmektedir.
  • Beruni (973-1051): Kath (bugünkü Özbekistan’da) şehrinde doğmuştur.
  • El-Kâzânî (1180-1242): Gürganc (bugünkü Türkmenistan’da) şehrinde doğmuştur.

Filozoflar:

  • Farabi (870-950): Otrar (bugünkü Kazakistan’da) şehrinde doğmuştur.
  • İbn Sina (980-1037): Buhara (bugünkü Özbekistan’da) şehrinde doğmuştur.
  • Süreya Onur (1274-1313): Harezm şehrinde doğduğu düşünülmektedir.

Diğer Düşünürler:

  • Biruni (973-1051): Kath (bugünkü Özbekistan’da) şehrinde doğmuştur.
  • Cezzar (925-990): Rey (bugünkü İran’da) şehrinde doğmuştur.
  • Ebû Reyhan Birûnî (973-1051): Kath (bugünkü Özbekistan’da) şehrinde doğmuştur.

Bunlar sadece birkaç örnektir. Harezm’in geniş coğrafyası ve tarihi boyunca birçok önemli şehir ve kasaba, yetenekli düşünürlerin doğduğu yer olmuştur.

Doğum şehirleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için, her bir düşünürün biyografisini araştırmanız ve güvenilir kaynaklara başvurmanız önemlidir.

Not: Bu bilgiler, mevcut araştırmalara dayanmaktadır. Gelecekteki araştırmalar, doğum şehirleri hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarabilir.

Türk-İslâm Şehri Gürgenç ve Moğol İstilasındaki AkıbetiAbdylla Orazsahedov

 

Türk Dil ve Lehçeleri Haritası

 

 

Mehmet Ölmez
@mehmetolmeztr
Üçü bir arada:
1) Türk dillerinin dağılımını gösterir harita
2) Ana Türkçeden bugüne Türk dillerini ve dil gruplarını gösterir şema
3) Türk dil ve lehçelerinin listesi
Not: Azeri Türkçesi –> Azerbaycan Türkçesi