HomeMAINTürk Aydınlanması

Türk Aydınlanması

Türk, kendisini, yaratılan (Törük) olarak tanımlamış ve yer gök insan dizgisinde evrende konumlandırmıştır. Evren nasıl matematik bir sistematiğe sahip ise, Türk dili olan Türkçe de kendi matematiği olan, felsefesi olan bir dildir.

İşte bu dilin, Türkçenin, felsefesi bilgelik, sistematiği, dizgesi de matematiktir.

Matematiksel yapısından ötürü Türkçe üretken bir dildir ve söz ağırlıklı olan bu dil, kendisini felsefe olarak yeniden üretmektedir. Felsefenin temelinde ise, insanın bilişsel gelişiminde devrimsel bir gelişim olan konuşma yetisi yer almaktadır.

Türklerin ilk yazılı belgeleri olan Orhun Yazıtlarına baktığımızda ilk kez bu yazıtlar ile yazıya geçirilen bu dilin ne kadar zengin bir kelime hazinesi ve kavramsal zenginlik içerdiği hemen kendini göstermektedir. Bu dil sayesinde Türkler, felsefe ve matematikte yetkinleşmişlerdir. Felsefe de kendisini yine kendi iç işleyişine sahip bir bilgelik döngüsü olarak yeniden üretmektedir.

En değerli yeraltı kaynağımız, Türkistan coğrafyasının bağrında yatan Aziz Bilgelerimizdir.

Türkler sürekli olarak aydınlanma ideali peşinde yolculuk etmişlerdir. Bu yolculuklar ise sürekli batıya doğru yönelmiştir. Şairin dizelerinde olduğu gibi, “dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e ve kısrak başı gibi uzanan” bir coğrafyaya yerleşmişlerdir. Buradaki Ak, bilgeliğin, kısrak ise, gençliğin ve dinamizmin simgesidir.

Evet aydınlanma Türkler için sonsuz bir yolculuktur.

Yolculukta asıl olan insan, değerleri ve akıldır. İlahiyatları son derece kuvvetlidir Türklerin. Asya’da yerleştikleri zemin bozkır olduğu için sürekli olarak gökleri izlemek durumunda kalmışlar ve bozkır-gök sentezinden iki netice çıkarmışlardı. Matematik ilminde çok ustalaşmışlar ve aynı şekilde gök bilimde de Ali Kuşçu, Uluğ Bey gibi büyük düşünürler çıkarmışlardır.

Bu manada satırlarımızda değindiğimiz gibi aydınlanma yolculuğunun sütunları ise bilgelik ve bilim şeklinde gerçekleşmiştir.

Çok sayıda dinlere girmelerinin nedeni de zihinlerinde  canlandırdıkları ilahiyatı zenginleştirmek maksatlı olmuş ve insanı esas alan felsefelerinin gereği kendilerini semavi dinlerin ehli kitap unsurları ile bir saymışlardır.

İnsanların güvenliğini temin etme anlamında devlet kavramını geliştirmişler ve bunu da il ile ifade ederek iletişim ve ilişkilerin önemini merkeze yerleştirmişlerdi. Çünkü aydınlanma ve ilerleme bu iki unsurla hareketlenebilecektir ancak.

Yine bu güvenliği sağlama anlamında Metehan’dan başlayarak Ordu‘yu 2300 yıldan bu yana kurumsallaştırmışlardır. Ordu da yine bir inanç ve idealler birliğidir. Oğuz Kağan destanından itibaren, kağanlar, hakanlar, hükümdarlar, yanlarında hep bilge kişileri bulundurmuşlardı.

Toplumu ve insanları yönetebilmenin en önemli gereği bilgelik vasfı şeklindedir. Yenisey ve Orhun Yazıtlarından başlamak üzere, satırlarında bilgeliğe yer vermişlerdi. Bilge Tonyukuk Yazıtı, Bilge Kağan Yazıtı,  Kültigin Yazıtı, bu üç yazıt da insanların aydınlatılmasına yönelik olarak bir vazife şuuru ile dikilmişlerdi. Hedef gelecek kuşaklardı.

Aydınlanma Yolcuları Türklerin, ilk yazılı eserleri Bilge Tonyukuk ve Bilge Kağan tarafından taşa yazılmıştır. Buradaki Bilge vurgusu dikkat çekicidir. Kağıda yazılı ilk Türkçe eser ise Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig adlı eseridir. Burada da söz konusu olan bilgi ve bilgeliktir.

Enderun Mektebi

II. Murad zamanında Edirne Sarayı’nda teşkil edildiği, ancak gerçek teşkilâtına Fâtih döneminde kavuştuğu söylenebilir. Devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun Mektebi, Rumi Akıl  kapsamında kurumsallaştırılmıştır. Zamanla çeşitli değişikliklere uğramakla beraber Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar (1908) varlığını sürdüren bir saray okuludur. Hristiyan ailelerden devşirilen çocukların zeki ve gösterişlileri saraya alınarak özel bir şekilde yetiştirilirlerdi. Fatih Sultan Mehmet döneminde geliştirilmiştir. 500 yıla yakın devlete bilgelik temelli kadrolar yetiştiren Enderun Mektebi’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun sonlanışından on yıl önce kaldırılmış olması aslında imparatorluğun bittiğinin önceden ilanı şeklinde yorumlanabilecektir.

Bilge devlet adamı Tonyukuk Çin’de bir devlet akademisinde aldığı eğitim neticesinde, esaret hayatı yaşayan Türkleri özgürlüğüne kavuşturmuştu. Türk Devlet Akademisi olarak adlandırabileceğimiz Enderun  Mektebinin  kapatılması ve devamının gelmemiş olması, aslında bilge devlet adamları yetiştiremeyişimizin de asli sebebidir. En kısa zamanda bu tarz bir akademi kurumsal yapısına tekrardan kavuşmamız elzemdir.

Uzak Asya merkezli bilgelik geleneğini, Kutadgu Bilig felsefesini, küçük Asya merkezli üç kıtaya yayan Türk imparatorluğu, Roma filozof devlet adamı Seneca’da  cisimleşen filozof imparator geleneğini de bünyesine katarak, Rumi akıl ile Türk devlet aklını sentezleyerek Enderun Mektebini kurmuş, kıtaları, kavimleri, dinleri ve dilleri bir araya getirerek Bilge Güç yaratmıştır.

Devlet adamlığı nosyonu ülkemizde eksikliği en çok hissedilen bir konudur. İmparatorluk, altı yüzyıl sürdürdüğü hakimiyetini yetiştirdiği devlet adamlarına borçludur. Bu gerçeği Mehmet Genç hocamız çok net ifadelerle ortaya koymuştu.

Enderun Mektebi, Topkapı Sarayı

“Osmanlılar eliti çok zeki insanlardan yaptılar. Osmanlı yöneticileri içinde zeka düzeyi, deha düzeyini bulmamış kimse yoktu. Şimdi internette var, Amerika başkanlarıyla ilgili IQ deneyleri çıktı geçenlerde bir internette gördüm. 140’ın üzerinde belki uyduruyorlar bilmiyorum, ama herhalde Amerika Başkanı olunca saçmalayan başkanlar da dahil olmak üzere çok zeki olmaları gerekir. Osmanlılar tabii başkan padişahtı. Padişahların zekası Allah’ın lütfu. Çok parlak zekalı padişahları biliyoruz, vasat olanlar, deli olanlar da var.  Ama Osmanlı sistemini idare edenler hanedan mensupları değildi. Padişah evet önemli idi. Ama asıl bu bürokrasinin liderleri önemliydi. 30 yaşın altında çok sadrazam var. 27 yaşında sadrazam var. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa 27 yaşında sadrazam oldu 1661’de 15 sene sadrazam kaldı. Hiç İstanbul’a gelmedi zavallı dolaştı durdu. Girit’i aldı, Komaniçi’yi aldı. Polonya, Rusya İstanbul’a uğramadan 40 yaşında öldü. 25 yaşında çok var.

Gayrimüslüm, devşirme çocukları alıyorlar biliyorsunuz onları eğitiyorlar onların içinde çok parlak zekalı olanları seçerek hızla yükseltiyorlar. Yirmi ila otuz yaşa arasında en yüksek dereceye çıkan çok sayıda yönetici var. Ama bey, beylerbeyi, vezir rütbesinde olan insanların IQ seviyesi 130’un üzerinde görünüyor. Yani çok zeki adamlardı Osmanlı yöneticileri her düzeyde. Bir şey var ama mesela 27, 25, 24 yaşında en yüksek rütbeye çıkan insanlar var. Bürokraside, idarede ve askerlikte. Yöneticileri çok zeki insanlardı. Cahil olan bazen olabilirdi. Ama zekası az olan, vasat zekalı bir adamın Padişahın veya Babıali’nin, Sadrazamın yanına Katip olarak dahi girmediğini sizi temin ederim. “ (Mehmet Genç Konferansı, Osmanlı İmparatorluğu, 13 Mayıs 2017, Ali Emiri Kültür Merkezi, Fatih, İstanbul)

Bilge Liderlerimiz Atatürk, Tonyukuk ve İstikbalimiz-Gençlerimiz
12 Bilgelerin Bilgelik Kütüphanesi
Türk Rönesansı, Türkistan Düşünürleri
Matematik ve Türkçe
Bilge Tonyukuk Enstitüsü: Orta Asya Türk İslâm medeniyeti matematik tıp eczacılık ve astronomi ilminin gelişmesinde müslüman Türklerin yeri : temel fen bilimlerinin Türk asıllı ilk öncüleri / Zekeriya Kitapçı.
Bilge Tonyukuk Enstitüsü: MATEMATİK, TIP VE ASTRONOMİ GİBİ TEMEL FEN BİLİMLERİNİN GELİŞMESİ
Bilge Kişi ve Bilgelik

Bilgelik Döngüsü

Bilge kişiler kimlerdir?

 

Türklerde bilgelik bir unvan olarak verilmiştir ve ilk yazılı eserleri veren ilk iki kişi de bilge ünvanlıdır Bilge Tonyukuk ve Bilge Kağan.

Bunlar taşa yazılmış yazıtlardır. Ardından yazma olarak yani kağıda yazılı olarak verilen ilk eserin adı da Kutadgu Bilig’dir, burada da bilgeliğin esasları anlatılmaktadır.

Görüldüğü gibi Türklerin yazdıkları taşa ve kağıda yazdıkları ilk üç eser bilgelik ile ilgilidir. Bu kayda değer bir noktadır.

Yazıtlarda bilge unvanlı 21 kişi tespit edilmiştir. Bu kişilerin hepsi de unvanlarıyla devleti temsil eden insanlardır.

Yazıtlarda geçen 21 Bilge:

  • Akınçu Alp Bilge Çigşi
  • Bayırku Tarduş Bilge Tarkan Kutlug
  • Bilge Kağan
  • Bilge Tonyukuk
  • İlbilge Hatun
  • İlbilge Kunçuy
  • İlbilge
  • Bilge Işbara Tamgan Tarkan
  • Bilge Tarduş Ulug Bilge Yabgu
  • Bilge Tölis Ulug Bilge Çad
  • Bilge Tutuk
  • İnançu Bilge Tirig
  • İsig Bilge Çigşi
  • Kutluk Bilge Senün
  • Kül Bilge Kagan
  • Oğuz Bilge Tamgaç
  • Tay Bilge Tutuk
  • Tenriken Alp Kutlug Bilge Kan
  • Tenride bolmış el etmiş bilge kagan
  • Tokuz bolmış bilge tay senün
  • Tölis Bilge Beg

Bilgelik devletle ilişkilendirilmiştir. Neden sorusu burada önem kazanmaktadır. Türkler toplumsal hayatın organizasyonu yani devlet teşkilatlanmasını hep bilge insanlar eliyle götürmüşlerdir.

Burada anmamız gereken diğer bir bilge kişi de Farabi’dir ve bilge devletin esaslarını bir ilk filozof olarak felsefe ile oluşturmuştur. Buradaki önemli nokta ise bu esasların Bilgelik Yazıtları olarak adlandırabileceğimiz Bilge Tonyukuk ve Bilge Kağan tarafından yazılmış Orhun Yazıtlarının devamı niteliğinde olmasıdır. Türklerin toplumsal hayatında sistematik bir devlet yapılanması söz konusudur, çok sayıda ünvanlar mevcuttur. Mesela Tonyukuk yazıtında “bilgesi de çavuşu da bendim” ibaresi yazılıdır. Çavuştan kastedilen bugünkü başkomutandır, demek ki başkomutan aynı zamanda bir bilge olmalıdır. Askeri kuvvetler de bir bilgelik yapılanmasıdır.

Türkler âlemdeki kusursuz işleyiş yapısını bir şekilde dünyaya da indirip dünyada uygulamak istemişlerdir. Bu ancak bilge bir devlet yapılanması ile sürdürülebilecektir.

Bilgelik nasıl bir şeydir? yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla özellikle de Bilge kağan ve Kül Tigin yazıtlarında anlatıldığı kadarıyla öncelikle Kağan, tanrı tarafından bir takım ilahi yetenekler ile donatıldıktan sonra yeryüzüne indirilmektedir. Bilgelik tanrısal bir kavramdır, bilge olan kişi aynı zamanda Bilici özelliklerini taşımaktadır burada Türklerde şaman, kam olarak adlandırılan ve geleceği öngörme yeteneği, sezgi yeteneği önem kazanmaktadır.

Toplumu yönetebilmek için geleceği okumak ve yeteneklerle donatılmış olmak önem kazanmaktadır. Tanrı tarafından ilahi bilgilerle donatılan bilgelerin bu konumları halk tarafından da izlenmekte, bu ünvanlar onları izleyen halk tarafından da bu kişilere verilmektedir.

Bilge Kağan, Kağan soyudur, Bilge Tonyukuk ise yönetici soyludur. Bilgelik ünvanı halk tarafından kendilerine verilmekte ve halk tarafından da takdir edilmektedirler. Çünkü yazıtlarda en çok kullanılan kavram halk kavramıdır. Buradan çıkarabileceğimiz netice, ilahi bir kavram olan bilgelik ile halk kavramının birbirleri ile ilişkilendirilmiş olmasıdır.

Yaradan ile yaradılan bir bilgelik yolu ile birbirlerine bağlanmış olmaktadırlar.

Farabi ile aynı dönemde dokuzuncu asırda yaşayan Mâturidî ve sekizinci asırda yaşayan Ebu Hanife de her ikisi de Özbek Türküdürler, kavramın İslam dini içerisindeki gelişimini ve yetkinleşmesini temin etmişlerdir. Ayrıca ardından gelen Ahmet Yesevi ise yine Yusuf Has Hacip gibi Türkçe üzerinden giderek bilgeleri görevlendirmiş ve Anadolu’ya, İslam coğrafyasına, Hindistan’a, Hind kıtasına ve Balkanlara bu bilgeleri göndererek ilahi bazlı bilgelik yaşantısının Türklerin arasında yaygınlaşmasını ve derinleşmesini temin etmişlerdir. Yesevî’nin kitabının adı da Divan-ı Hikmet’dir, bilgelik divanıdır.

Bilge ünvanı ilerleyen yüzyıllar itibarı ile kullanımdan düşmüştür, bu hazin bir noktadır. Bilge artık hem kadınlarda hem de erkeklerde ortak olarak kullanılan kullanılmakta olan bir kişi adıdır sadece. Türkler bilgelikten, bilgelik özelliklerinden giderek uzaklaşmışlar ve bencillik tarzında kişilik erozyonuna uğramışlardır.

“Bilgelik doğaüstü olayları anlama yetisidir. Bilgili kişinin niteliğini dile getiren bilgelik deyimi, inançsal düzeyde doğaüstü olayları bilme anlamını dile getiriyor. Ebedi bilgelik hemen hemen bütün inançlarda Tanrı’ya özgüdür. Kimi inançlarda bu bilgelik tanrı katında insanlarca çalınarak elde edilir, kimi inançlarda da tanrı tarafından bağışlanır.

Örneğin, hıristiyan inançlarına göre bilgelik, kutsal ruhun yedi vergisinden biridir. İskandinav inançlarına göre bilgelik kaynağı, şeytan Jotunlar ülkesindedir. Bilginin elde edilişi, buna uygun olarak, hemen bütün inançlarda güç ve yorucu serüvenlere bağlanmıştır.

Bilgi sonsuzca bilinmesi gerekli olanların önceden hazırlanmış olarak var bulunduğuna inanılan toplamıdır. İnanç alanında bilgi, insan yaşamı ile birlikte meydana gelmez ve ilerlemez. Sonsuzca bilinmesi gerekli olanların hepsi önceden vardır ve bir yerlerde gizlidir. Tanrılar bile bunu yorucu çabalarla ve azar azar elde ederler, bilgi kaynakları üstüne çeşitli mitolojilerde çeşitli inançlar vardır.” (Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, s.105)

Bilge Güç

Türkler taşa yazılmış yazıtlarında ilk olarak gün yüzüne çıkan sözler arasından bilgeliği simgeleyen Ak nitelemesi ile Akdeniz’i, gücü simgeleyen Kara nitelemesi ile de Karadeniz’i isimlendirmişlerdir.

Bilgelik ve güç ise her iki  denizi birbirine bağlayan Marmara Denizi’nde Bilge Güç olarak senteze kavuşmuştur.

Büyük Asya’daki Göktürk Kağanlığından  bu yana devlet adamlığı için birincil vasıf olarak gördükleri Bilge unvanını 20’den fazla devlet adamına veren Türkler, bu kez de Küçük Asya’da kurdukları Türkiye Cumhuriyetini  bir bilge güç olarak, dünyanın bu en netameli ve çetrefil bölgesinde temayüz ettirmekteler.

Büyük Asya’daki Göktürk Kağanlığından  bu yana devlet adamlığı için birincil vasıf olarak gördükleri Bilge unvanını 20’den fazla devlet adamına veren Türkler, bu kez de Küçük Asya’da kurdukları Türkiye Cumhuriyetini  bir bilge güç olarak, dünyanın bu en netameli ve çetrefil bölgesinde temayüz ettirmekteler.

Aydınlanmanın yolu ve kut edinme, bilgelikten geçmektedir.

Devletler açısından baktığımızda Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar verdikleri eserlerle hep aydınlanma ideali peşinde olmuşlardı. Bu dönemlerdeki yazıtlar ve yazmalar bugüne kalan eserlerdir. Göktürkler döneminin Tengriciliği, Uygur döneminin Budizmi ve Karahanlılar döneminin İslamiyet anlayışı, aslında dinsel çeşitlilik ve zenginlik içerisinde Türklerin insan felsefesini yansıtan eserlerle doludur.  Moğolistan bozkırları, Türkistan DungHuang mağaraları ve vahaları bu eserlerin getirdiği zihniyetlerle aydınlatılmıştır.

Bilgilerini sürekli olarak yeniliklere uyarlamışlar, uygulamışlar ve yeraltındaki su kanallarını, karizlerini, yerüstü su kanallarını sulama kanallarını matematik ve mühendislik bilgileri ile geliştirmişlerdir. İnşa ettikleri mimari eserler de hesaba katıldığında;

Türkler matematik, mimarlık ve mühendislik dehalarıdır.

Türk Aydınlanma Düşüncesi, yolculuğuna dokuzuncu asırda yani sekiz yüzlü yıllarda felsefe ve matematik ile başlamıştır. Horasan, Türkistan, Azerbaycan ve Anadolu çizgisinde bu konuda devasa bir birikim ortaya koymuştan sonra Osmanlı’nın ilk kuruluş yıllarını takiben bu canlılık son bulmuştur. Yerini mantık ve kelamın hâkim olduğu bir atmosfere, Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte de teokratik bir devlet geleneğine bırakmıştır.

“Fikir heterodoxie’si”
Türk tefekkürünün ilk devrinde felsefe ve matematiğin inkişafına   mukabil, bu ikinci devirde onların hemen tamamıyla terkedildiği ve yerlerine doğrudan doğruya dinî ilimlere zemin olmak üzere mantık ve kelamın kâim olduğu görülüyor. Bunun sebebini iki nokta etrafında toplamak mümkündür. Birincisi: Osmanlı devleti, bilhassa Kanunî’den sonra tamamıyla teokratik bir devlet olmaya başlamıştır. Bunun neticesi olarak bütün ilim hareketleri dinî bir gaye etrafında toplanmış, fikir heterodoxie’sine, muhtelif meslek ve cereyanların doğmasına imkân kalmamıştır.” 
Kelime oyunundan ibaret bir tefekküre dönüşen mantık
İkincisi: Osmanlı devletinin, Hindistan yolu bulunduktan sonra Akdeniz’deki diğer tüccar memleketlerle beraber transit rolünü ve iktisadî ehemmiyetini kaybetmesi ve dünya sıklet merkezinin Atlas Denizi’ne geçmesidir. Bu suretle İbn-i Sînâ’da mükemmel bir usûl halini almaya başlayan mantık Osmanlılar devrinde gayr-ı amelî, ihtiras ve hararetini kaybetmiş, sırf kelime oyunundan ibaret bir tefekkür haline gelmeye mecbur olmuştur.

İlk müessis matematikçiler Türklerdi

Matematik. – Muasır Avrupa matematiğinin kökleri Yunan ve Hint menbalarından gelerek büyük bir inkişaf kazanmış olan İslâm matematiğidir. 299

İslâm matematikçileri içerisinde en büyük kısmı Türktür.

Daha Abbasîler zamanında ilk müessis matematikçiler Türklerdi. Bunlar Bağdat’ta halifelerin himâyesi altında evvela ameli ve fenni gayeler üzerinde çalışarak işe başlamışlar; matematiği gittikçe daha mücerret ve desinteresse bir bilgi haline getirmişlerdir.
Birinci asırda başlayan tetkikler Horasan, Türkistan, daha sonra Azerbaycan ve Anadolu medreselerinde devam etmiştir. Felsefî tefekkürün en canlı olduğu devirde matematik de yaratıcı bir kudrete mâlikti. Cengiz istilasından dolayı bir fasıla devresi geçirdikten sonra Timurleng’in torunları ve Osmanlıların ilk devirlerinde tekrar canlanmıştır. Yukarıda gördüğümüz sebeplerden dolayı da yavaş yavaş yerini sûrî mantığa ve kelama bırakarak zayıflamış; hatta hemen hemen terkedilmişti.
Hesabın kökleri Yunan ve Hint’den gelmekle beraber onu rationnel bir ilim haline getiren Türkler oldu. Nitekim cebir de ilk defa Eski Yunan’da Diophante’da başlamasına rağmen ancak İslâm medeniyetinde Türklerin elinde müstakil ve tam bir ilim oldu.
İlk defa Kitâbu’l-Cebr ve Mukabele ismini kullandılar ve bu kelime daha sonra Garba (Algebre) şeklinde geçti. Hendesenin esasları Eski Yunan’dan gelmekte idi. Öklid’in Elefnents’leri; Appolonniuns’un Canoııiques’leri; ve Batlamyos’un Almageste [El-Macestî]’si tercüme edildi.
Fakat Türkler bazı Arap ve Acem âlimleriyle beraber geometriyi tekâmül ettirdiler. Ve trigonometriyi vaz ve tedvin ettiler. Biz burada matematiğin bütün tekâmülünü değil ancak umumiyetle Türk tefekküründe onun oynadığı rolü ve matematik tefekkür sahasında orijinal addedilebilecek Türk mütefekkirlerini göreceğiz.”

Kaynak: Hilmi Ziya Ülken: Türk Tefekkür Tarihi. İstanbul. YKY 3 Baskı: İstanbul, Mart 2007. ss.176-177

Türkçe (Dil) ve Matematik

Büyük Türk düşünürü Hilmi Ziya Ülken hocamızın matematiğin köklerinin Yunan ve Hint’den gelmiş olması ile birlikte Türkler tarafından tam bir ilim haline getirildiği tespiti ise çok önemli bir dönüm noktasıdır.

Burada önemli diğer bir unsur ise Türkçenin matematiksel yapısının bibliyografya bilimi açısından getireceği olanaklar ve sonsuz ufuklardır. Türk dili konusu bibliyografya biliminin gelişimi açısından başat bir ilerletici unsurdur.

Türkçe bir dil değildir sadece; evrensel yazılım dilidir.

Kadim bilgelik ekolümüz 700 lü yıllarda dikilen Tonyukuk Yazıtındaki 62 satırda ifadelenen bilgeler dili Türkçe‘nin sırrı matematik düzeneğinde idi (Kaynak: Nicholas Negroponte).
800’lü yıllarda ise İbn Türk el Ceyli, Meruzi ve Harezmi ile Türk Düşüncesi, Horasan ve Maveraünnehir’de Matematik (Riyaziyat) dehalarına kavuştu.

Evrenin dili olan matematiğin temellerini Türkistan’da iken atan Türkler, disiplini ayrıca fonksiyonel hale getirmişlerdir.

Matematik hem gökbilim hesaplarında hem de imar, bayındırlık faaliyetleri ve sulama kanalları, yeraltı su kanalları inşasında işlevselliği olan bir disiplindir. Eski Yunanların teorik matematiği Türklerle birlikte pratik işlevselliğe kavuşmuştur büyük rasathaneler ve matematikçiler Türkistan aydınlanmasında ortaya çıkmışlardır.

Hilmi Ziya Ülken’in Tefekkür Tarihinde 1100 lerde donduk diyor.

Türk Matematikçiler (Kronolojik) 

  • CABİR BİN HAYYAN ilk 721-815 Horasan Tus, İran Kimya “Hakim ol Kimyaya, hakim ol dünyaya”
  • MUSA EL HAREZMİ ilk 780-850 Maveraünnehir Hive, Özbekistan Özbekistan Matematik, Astronomi Musa El Harezmi “Bilgelik Evinin Sultanı” Bkz: “Bize Yön Verenler, Alev Alatlı”
  • Abdülhamîd bin Vâsi bin Türk  dokuzuncu yüzyılda yaşamış Türk matematikçi.
  • İBN TÜRK EL-CEYLΠ………..-847 Maveraünnehir Ceyl  Matematik Türk matematikçilerinin en eskisi
  • MERUZΠ………-869 Horasan Merv, Türkmenistan Türkmenistan Matematik İlk trigonometrik rasyolar, sinüs, kosinüs, konjant, kotanjant
  • Farabi Maveraünnehir 872-951 Farab (Otrar), Kazakistan Filozof, Matematikçi, Coğrafyacı Farabi “Maveraünnehir’de Felsefe Dersleri”
  • Ebü’l-Vefa Elbuzcanî Horasan 940 – 998 Buzhgan, İran Matematik, Astronomi
  • El Biruni Maveraünnehir 973-1048 Kas, Harezm, İran Gökbilim, Matematik, Doğa Bilimleri, Coğrafya ve Tarih El Biruni “Evrensel Bir Deha”
  • Ebu’l-Mahmud El-Hocendî Maveraünnehir ………-1000 Hocend (Khujand) Tajikistan Matematik Fermat Teoremini, Fermat’tan 700 Yıl Önce Bulan Matematikçidir.
  • Ömer Hayyam Horasan 1048-1131 Nişabur, İran Felsefe, Matematik, Astronomi Adalet Evrenin Ruhudur.
  • Nasruddin Et Tusi Horasan 1201-1274 Tus, İran Felsefe, Matematik Trigonometri Sahasında İlk Defa Eser Veren Büyük İslam Alimi
  • Kadızade Rumi Anadolu 1364-1436 Bursa Astronom ve Matematikçi
  • Uluğ Bey Azerbaycan 1394-1449 Sultaniye, İran Timur İmparatorluğu’nun 4. Sultanı Türk Matematikçi ve Astronomi Bilgini.
  • Ali Kuşçu Matematik, Uzaybilim 1403-1474
  • Fethullah Eş-Şirvanı Azerbaycan 1417-1486 Şemahi, Azerbaycan Matematik, Astronomi, Coğrafya
  • Matrakçı Nasuh  Rumeli 1480 – 1564  Visoko, Bosna. Devlet Adamı, Polimat, Matematikçi, Öğretmen, Tarihçi, Coğrafyacı, Haritacı, Kılıç Ustası, Denizci, Mucit, Ressam, Çiftçi Ve Minyatürcüdür.
  • Seydi Ali Reis Rumeli 1498-1562 İstanbul Türk Amirali. Coğrafya, Matematik, Astronomi Bilgini.
  • Takiyüddin Suriye 1521-1585 Şam, Suriye Hezârfen. Gök Bilimci, Mühendis ve Matematikçidir.
  • Erzurumlu İbrahim Hakkı Anadolu 1703-1780 Erzurum Türk Mutasavvıf, Sosyolog ve Âlim. Marifetname’nin Yazarıdır.
  • Gelenbevi İsmail Efendi Anadolu 1730-1790 Manisa Matematikçi
  • Hoca İshak Efendi Rumeli 1774-1834 Epir, Yunanistan Matematik, Mühendis
  • Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa Rumeli 1832-1901 Vidin, Bulgaristan Bir Osmanlı Generali ve Matematikçisi. Lineer Cebir üzerine çalışmaları ile bilinir.
  • Salih Zeki Rumeli 1864-1921 İnebolu, Kastamonu Matematik
  • Kerim Erim Rumeli 1894-1952 İstanbul Türk Ordinaryüs Profesör Doktor Matematikçi. İlk Doktoralı Türk Matematikçidir
  • Cahit Arf Rumeli 1910-1997 Selanik Matematik
  • Nazım Terzioğlu anadolu 1912-1976 kayseri Türk matematikçi. İstanbul Üniversitesi’nde Fen Fakültesi dekanı ve rektör olarak görev yaptı. 1965-1967 yıllarında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin kuruluşu için çalışmalar yaptı.
  • Cengiz Uluçay rumeli 1914-1990 istanbul Columbia Üniversitesi İnsaat Mühendisligi Egitimi Goren Matematikci. 1946-48 Yillari Arasina Einstein Enstitüsü’nün İlk Türk Üyesi Oldu.
  • Feza Gürsey Rumeli 1921-1992 İstanbul Türk fizikçi ve matematikçi.

“Anadolu-Balkan Coğrafyasında İlk Türkçe Matematik Kitabı: Türkî Hisâb” İhsan Fazlıoğlu

Ünlü Matematikçiler

 

Batı aydınlanması Farabi et Türki (870-950) ile başlar

Akıl, insanın sahip olabileceği en yüce değerdir.

Aklını kullanamayan insan karanlığın içinde kalacak ve hiçbir şey görmeyecektir.

Kötü ya da iyi hissetmenizin nedeni düşündüğünüz şeylerdir. Çünkü hissetmek düşünmekle başlar.

Farabi (870-950)

Eski Yunan filozoflarından sonra ilk kez Farabi (870-950) ile dile getirilen felsefe ve akıl Türklerin eseridir. Bu nedenden ötürü, Farabi, ikinci Aristoteles olarak anılmakta idi.

Açıklıkla söyleyebiliriz ki Batı, Farabi’den tercüme ettikleri eserler ile birlikte kendi aydınlanmasının ilk temellerini inşa etmeye başlamıştır.

Yine aynı dönemlerde Harezmi (780-850) de sıfırı matematik işlemlere uygulayarak bunları her türlü yer ve gök bilimlerinde kullanmıştı. Eserleri batıya tercüme edilmiş ve Karizma olarak adlandırılmıştır, algoritma ve karizma batıda Harezmi’ye verilen isimlerdir.

Batıda Orta Çağ nasıl karanlık bir devir olarak anılmakta ise, Türk orta çağı ise devasa bir aydınlanma yüzyıllarını kapsamaktadır. Tıp bilimindeki ilk aydınlanma İbniSina ile ortaya çıkmış, Harezmli Birûni (973-1048) ise, Gazneli hükümdarının himayesinde sayısız bilimlere öncülük etmiş, her türlü düşüncenin özgürce ifade edilmesinin ilkelerini ortaya koymuş ve en önemlisi ise on yıllar boyunca Hindistan’ı gezip dolaşarak Hindistan medeniyetini ortaya koyan kapsamlı inceleme kitabını yazarak tarihe ilk Hindolog olarak geçmiştir.

“İnsanların fikir ve yaklaşımları türlü türlüdür; ve dünyanın gelişmesi bu yaklaşımların çeşitliliği ile gerçekleşir.”

Biruni

Tüm bu gelişmeler Fatih Sultan Mehmet dönemi’nde çok üst bir aşamaya ulaşmış kendisi Türkistan doğumlu bilimcileri İstanbul’a getirmiş ve bilimleri teknolojinin hizmetine verdirmiştir. Fakat Fatih’in ölümünden sonra bilimler anlamında Türkler durgunluk içerisine girmiştir.

Diyebiliriz ki Türklerin  aydınlanma idealinde durakladığı dönemde batıda aydınlanma yükselmeye başlamıştır. 

Söz konusu durgunluk 400 yıla yakın süreklilik kazanmış ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte Türkler yeniden bilim ve bilgelik yolunda aydınlanma sürecini başlatmışlardır. Siyasi anlamda da bu süreci Cumhuriyet yönetimi ile birlikte taçlandırmışlardı.

Burada aslında hatırlamamız gereken diğer bir unsur ise Türk boylarından olan Macarların ( ki Bizans zamanında bugünkü Macaristan Türkiye olarak adlandırılmakta idi ) Nobel ödülü konusunda çok yüksek skorlara sahip olduklarıdır.

Ayrıca saklı bir gerçek olarak, bugün özellikle Rusya ve Ukrayna’da, diğer yandan Türk Devletler Teşkilatı ülkelerinde, Türkistan ülkelerinde çok ciddi sayılarda bir Türk bilim adamları envanteri vardır.

Bu ülkemizde bilinen bir gerçek değildir. Rus Bilimler Akademisi bu konuda Türk bilim adamlarını barındıran önemli bir kaynaktır.  Akademi kadrosunun %20’si Rusya ve Türkistan Cumhuriyetlerindeki Türk kökenli bilim adamlarıdır. Yapmamız gereken, Rusya’nın özellikle 18.yüzyıldan itibaren faaliyete geçen Bilimler Akademisi bünyesinde oluşan Türk Bilim adamları birikiminden yararlanmaktır.

Söz konusu birikim, hem temel bilimler, hem de sosyal bilimler dallarında mevcut bulunmaktadır. Unutmamamız gereken gerçek,  Cumhuriyet düşüncesini ve aydınlanmayı getiren kaynak, Rusya kökenli Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, Sadri Maksudi  Arsal ve Azerbaycan kökenli Ahmet Ağaoğlu, Samet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzade, Hüseyinzade Ali bey gibi siyasal düşünürlerdir.

Cumhuriyet Türkiye’sine aydınlanma iki kaynaktan gelmiştir; Rumeli’den ve Rusya’dan.

Çünkü ülkedeki saltanatçılık kalıntısı yapı aydınlanma fikirlerinin gelişimini sürekli baltalamış ve engellemiştir. O halde Türk Devletler Teşkilatı bünyesindeki bilimsel çalışmalarda bu gerçekler esas alınmalı ve teknolojik ilerlemeler konusunda söz konusu kaynaklar değerlendirilmelidir.


Subscribe For Latest Updates
And get notified every monday at 8:00 am in your mailbox
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular