Home Blog Page 52

Perlitli yalıtım sıvası

Teknikmak Company, Turkey

* Perlit Genleşme Tesisleri * Perlit Cevheri Kırma ve Eleme Tesisleri. * Yapı Kimyasalları Tesisleri * Maden Kırma Eleme Tesisleri * Parsiyel Ekipman Konstrüksiyonları * Jet…

kullanım alanları

Perlitli yalıtım sıvası

https://www.google.com/search?q=perlit&ie=UTF-8&oe=UTF-8&hl=tr-tr&client=safari

Yüksek dayanım, yüzey sertliği ve yapışma özelliğine sahiptir. Nefes alan bir malzeme olduğundan, nem oranını dengeleyerek sağlıklı bir ortam oluşturur. Nemin yüksek olduğu ortamlarda da rahatlıkla kullanılır. Yanmaz bir malzemedir. Bünyesindeki sudan dolayı yangın geciktirici özelliğe sahiptir

Çocuklar: Ağaç yaşken nasıl eğilir?

Around Malta Bazaar Fatih 21 December 1974

© Copyright photo by Levent Ağaoğlu

An uphill alley in Fatih. The cheerful moods of children who have started to mature as youngsters. Istanbul’s always young and rich human values, genetic diversity. Neighborhoods, foreigners, cities, continents. It is not easy to be the capital of the world. With its children and young people, it is always a dizzling and scrambling city. The proud leadership of the capital, the conquerors.
Fatih’de yokuş yukarı bir sokak arası. Gençliğe yolalmaya başlamış çocukların neşeli halleri. İstanbul’un her zaman genç ve zengin insan değerleri, genetik çeşitliliği. Mahalleler, taşradan gelenler, şehirler, kıtalar. Kolay değil dünya başkenti olmak. Çocukları, gençleri ile her zaman külhan ve fırlama bir şehir. Payitahtın, Fatihlerin gururlu liderliği.

Cumhuriyet yegane bir örnek olarak 23 Nisan 1920 Meclisin kuruluşundan başlamak üzere Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamaya başlamıştır. Bu şekilde egemenlik, meclis, millet ve çocuk kavramları birbirleri ile bağlantılandırılmıştır.

Meclis, milletin bu gününü çocuk ise geleceğini temsil etmektedir. Kurucu Atatürk’ün vizyoner bakışla getirdiği bu kavramın gereğini acaba Türkler yerine getirmekte midir, yoksa 23 Nisan törenleri bu iş için bir günlük bir gösteri mahiyetinde midir bu önemli bir sorudur.

Çinliler bugün çocuklarını binlerce yıllık geleneklerinden esinlenerek yetiştirmektedirler, çünkü Çinlilerde aile kavramı son derece önemlidir. Türkler ise yine binlerce yıllık geleneklerini bu konuda acaba değerlendirmekte midirler. Bu konuya maalesef olumlu bir cevap verememekteyiz. Çünkü Türk eğitim düzeni kaotik ve kendisine yabancılaşmış bir yapı göstermektedir.

Öğretmen dostum Adil Hacıömeroğlu aşağıdaki linklerde yeralan yazılarında geniş bir perspektif ortaya koymuş. Tebrik ederim. Çocukların okullarda eğitim öğretim yolu ile nasıl aptallaştırıldığını da ayrıca incelemek önemli olacaktır. Örneğin öğretmenler sürekli öğrencilere ödevler veriyor. Ondan sonra aile büyükleri anne babası bu ödevleri çocuk adına yapıyorlar. Benim kızım ilkokulu Hong Kong da okudu İngiliz okulunda okudu çünkü ben oraya atanmıştım. Ve yabancı bir dili çok kolaylıkla okudu, öğrendi her şey okulda oldu. Bütün öğrenme süreçlerini sınıfta öğretmen ve öğrenci arkadaşlarınla birlikte yaşadı evde ders çalıştığını ders yaptığını hiçbir şekilde hatırlamıyorum.

Çocuklar konusunda zihinsel yeterli gelişimin sağlanması açısından da protein ile beslenmenin önemi ve bunun plan programa bağlanması ve okullarda bu konunun da izlenmesi önemlidir.

https://adiladalet.blogspot.com/2024/05/zeki-bir-cocuk-nasil-aptallastirilir.html

https://adiladalet.blogspot.com/2020/11/cocuklarin-hayallerini-kimler-oldurur.html

Keşke çocuklar doğduğunda 6 yaşa gelene kadar çocukları okula baslatacağınıza anneleri eğitime alın cahil bilgisiz anneler yüzünden çocuklar telef oluyor yazıktır birde bu anneler kendilerini çok akıllı zannediyorlar annelere eleştirim bu yönde yoksa hepsi başımızın tacı maalesef çocukları yetiştiremiyorlar.

Çocuk anne baba elinde bir emanettir kalbi kıymetli bir cevher gibi temizdir, mum gibi her şekli alabilir. Temiz bir toprak gibi olup hangi tohum atılırsa büyür. Anne baba denetleyici yaklaşımla, çocuğunu başkasıyla kıyaslar, eleştirir, sürekli bağırır, kızar, konuşturmaz, susturur.

Pasif anne babalar da etkinliklere ilgisiz ve kayıtsız kalırlar. Hoşgörü ile boşvermeyi karıştırırlar. Çocuğun olumsuz davranışlarını düzeltmeye gayret etmez. Bazen iş yaşamı, bazen de evlilik ilişkileri anne babanın öfkeli davranışları etken olabilir. Bu anne babalar gerginliklerini çocuklarından çıkarırlar. Bazı çocuklar anne baba’dan daha olgun davranabiliyorlar. Bir çocuğa özgüveni eksikliği yetersiz kolar. (Fulya Kırımoğlu)

Masallar çocukların hayal gücünü ve yaratıcısını teşvik eder. Çocuklar bir eğitici masallar dinlediklerin de sahneleri, karakterleri ve ortamları uslarında canlandırırlar. Kendilerini farklı durumlarda hayal eder, ne yapacaklarını düşünürler ve gelecekteki mesleklerinde masalların önemli bir yeri ve rolü vardır. Bir çocuk hayal kurduğunda da bu hayali ile onu eleştirmek yerine, duygularını, istekleri ile ne söylemek istediklerini anlamaya çalışmak gerekir eğitici ve yararlı aktivitelerle oyun oynayarak onların hayal gücünün geliştirmesine destek olunmalıdır.

Çocukların hayalleri iç dünyalarına açılan kapılarıdır ve düşünceleri, duyguları, istekleri anne babaya fikir verir. Sözel olarak anne baba onlara bu hayallerinin zor hayaller olduğunu ve gerçekleşmeyeceğine söylemeleri onları hayal kırıklığını yaşamalarına neden olur. Hayal gücü gelişen çocuk kolay arkadaş edinir, sorunları daha kolay aşar. Problemleri daha kolay çözer hayal eden çocuk merak eder soru sorar daha çok bilgi edinir. Çocuklar dinlenip, anlaşılmalı ve gözlemleyerek onların ne söylemek istediklerini anlayamadığımız da uzmanlardan yardım destek istemeliyiz Oyun oynaması hayal kurması onun mutlu olmasını sağlar mutlu çocuklarda sağlıklı birey olup, hayatla başa çıkabilir, kendilerine üretebilirler.

(Fulya Kırımoğlu)

https://adiladalet.blogspot.com/2024/05/zeki-bir-cocuk-nasil-aptallastirilir.html

https://adiladalet.blogspot.com/2020/11/cocuklarin-hayallerini-kimler-oldurur.html

Sessiz çöp kamyonları

Çöp kamyonları çöpleri toplamaya geldiklerinde aşırı derecede gürültü ve ses çıkartarak çalışmaktadırlar. Bu gürültülü çalışma gece yarıları da söz konusu olmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir uygulamanın mümkün olduğunu sanmıyorum.

Bu uygulamanın günümüzün teknik imkanları ile birlikte ses ve gürültü çıkarmayan bir sistem ile dönüştürülmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Toplumun ruh sağlığı açısından böyle bir uygulamanın bir an evvel sessiz bir teknoloji ile çalışır hale getirilmesi önemlidir

Medeni Yaşam ve Yüz Tanıma Sistemleri

Türkiye’de sokaklar ile daha güvensiz hale gelmektedir. Uyuşturucu kullanımındaki artışlar mafyalaşmadaki artış sokaklarda silahlı çatışmalar ve öldürme yaralama olayları sokaklardaki anarşik yapının tezahürleridir. Şehirler büyük ölçüde ana meydanlar ana caddeler kamera sistemleri ile donatılmıştır. Bunun neticesinde elektronik ortamda trafik cezaları kesilmektedir. Asayiş olaylarında da bu teknikler kullanılmaktadır sokaklarda güvenliğin sağlanması açısından yüz tanıma sistemlerinin de devreye alınarak zanlıların suçluların otomatik olarak tanınması ve takip edilmesi önem kazanmaktadır. Çünkü caniler suçlular sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşabilmektedirler.

Kadın cinayetleri genç insanların sokaklarda öldürülmeleri yaralanmaları günlük vakalar haline gelmiştir. Bu şekilde ciddi önlemlerin alınması önem kazanmaktadır.

Trafikte yollarda seyreden araçların da tartışmalar münakaşalar neticesinde ölümlü olaylara yol açılması da Çoğalan bir seyir izlemektedir araçlar sürekli olarak kornalarını kullanarak gürültü kirliliğine yol açmaktadırlar zorunlu olmadıkça korna kullanımının gereksiz kullanımı da cezalandırılmalıdır. Yaya girdiklerinde hiçbir şekilde yavaşlamamaktadırlar.

“Bir üniversite kampüsünde sigara izmariti ve çekirdekler çöp kutularına rağmen ısrarla yere atılıyor. Rezalet. Gofret kağıtları ve su şişeleri sıranın gözüne saklanıyor, sakız sıraya yapıştırılıyorsa, geri dönüşüm ayrıştırma kutularına ısrarla olmaması gerekenler kasıtlı atılıyorsa daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Burada temel insanlık vecibeleri ve medeni bir yaşamın kurallarına adapte olamayan bir güruh var demektir. Evet çocuklarını Einstein gören veliler tablonuz böyle. Muhtemelen evladınız evde sigarayı yere atmıyor ama kampüste atıyor, üstelik bundan da bir delikanlılık gösterisi çıkarıyor. Burada eğitim lüzumsuz kaynak israfıdır. Bu biyoloji eğitilemez. Nitekim sonuçlarını görüyoruz. Bana yetki verseler bunları eğitirim. Mum gibi olurlar hem de. 

Yüz tanıma sistemli kameralar anında cezayı e -devlet üzerinden yazacak bankadan tak diye kesilecek ceza anında sesini duyacak uygulamadan bak bakalım bunu yapar mı? Aynısını trafik için yapmak zorundayız. Babilden 2500 yıl sonra sözde okumuş barbarlar kenti ve medeniyeti yıkıyor. “Kent bedevileri” bunlar. Terminal kenefine çevirdiler ülkeyi.
Yüzlerce sayfa atık kağıdı arkasını yazarım diye kıyıp atamıyorum. Biz kasaba okullarında bu bilinci kazandık. Millattan önce değil 40 yıl önce” @ProfKUcuncu

Sigara Tüketiminin Azaltılması

Bugün ortalama 60 liraya satılan bir paket sigarada vergi yükü yaklaşık %80 civarındadır. 60 liralık bir paket sigaranın ortalama 48 lirası vergi, geri kalan 12 lira ise üretici maliyeti, dağıtım gideri, satıcı kârı gibi unsurlardır. Yani bir paketteki 20 dalın 16 dalı vergidir. 5 Nis 2024

Sigara tüketimini on yıllık bir dönem içerisinde %10’a, 20 yıllık bir dönem içerisinde ise %5’e indirecek şekilde son derece ciddiyetle uygulanacak önlemler paketi devreye alınarak, kanserin en önemli tetikleyicisi sigaraya karşı seferberlik başlatılmalıdır. Yıllar önce Tahran’a gittiğimde sokaklarda caddelerde hiç sigara izmaritine rastlamamıştım. Türkiye’de ise meydanlar ve alanlarda sigara izmaritlerinden geçilmemektedir. Cadde ve sokaklarda da sigara içimine yasak getirilerek metro istasyonlarının girişlerindeki tecrit alanlarında sigara tüketimine izin verilmelidir sadece.

Türkiye OECD ülkeleri arasında 15 yaşın üstünde sigara içenlerin tüm nüfusa oranında ilk sırada yer alıyor. Buna göre Türkiye’de sigara içenler tüm nüfusun yüzde 28’ini oluşturuyor. 31 May 2022

Türkiye, kişi başına düşen ortalama günlük sigara tüketim adedi sayısında dünya birincisi oldu. Sigarayı bırakmak isteyenlerin yöneldiği elektronik sigaraların da en az sigara kadar zararlı olduğunu belirten uzmanlar, bazı kesimlerce masum gösterilen elektronik sigaraların ‘ağır solunum yetmezliği ile akciğer hasarına yol açtığı’ belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), toplum sağlığına yönelik zararları en aza indirmek amacıyla elektronik sigara kullanımının kontrol altına alınması için acil eylem çağrısında bulundu. Sigaradan daha az zararlı olarak kabul edilen ve kullanımı gittikçe yaygınlaşan elektronik sigaranın içeriğindeki kimyasalların en az sigara dumanında bulunanlar kadar zararlı olduğunu söyleyen uzmanlar sigarayı bırakmak için farklı yöntemler denemek yerine kararlı olmak gerektiğini belirttiler.

Türkiye’de sigara içenlerin sayısı 15 milyondan fazla

Dünya genelinde 2 milyar insanın sigara ve diğer tütün ürünlerinin bağımlısı olduğunu belirten uzmanlar 2018-2023 Tütün Kontrolü Planı’na göre Türkiye’de sigara içenlerin sayısının 15 milyondan fazla olduğunu belirtti. Türkiye’de 15 yaş ve üzeri toplam nüfusta her 4 kişiden en az 1’inin sigara kullandığı belirtilen açıklamada; bu orana göre yaklaşık 20 milyona yakın kişinin düzenli sigara içicisi olduğu açıklandı.

Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi raporuna göre Avrupa ülkelerinde en fazla sigara içilen ülke yüzde 29 ile Bulgaristan olurken 2. sırada yüzde 27,3 ile Türkiye’nin geliyor. Araştırmada AB ülkelerinde sigara kullanma ortalamasının ise yüzde 18.4 olduğu açıklandı.

Sigara bağımlılarının büyük bir bölümünün sigara içmeyi çocukluk ve ergenlik döneminde denedikleri belirtilirken sigara bağımlılarının yüzde 70’inin düzenli sigara içmeye 18 yaş civarında başladığını ve düzenli sigara içmeye başlayanların da birkaç yıl içinde günlük sigara içimini önemli oranda artırdıkları kaydedildi.

Günlük düzeyde rekor Türkiye’de

Yapılan araştırmalarda Türkiye’de, kişi başına düşen ortalama günlük sigara tüketim adedi sayısında 17,1 ile dünya birincisi olduğu belirtildi. Bu rakamın Yunanistan’da 15.7, İsrail’de, 15.5 ile Japonya ve Avusturya’da 15.4 adet olduğu açıklandı.

‘İlginç bir düzenden söz edildi’

Yapılan açıklamada “Üreticinin önerdiği şekilde kullanıldığında tüketiciyi öldüren ve satışı yasal olan tek ürün tütün. Gelişmiş ülkelerin çok uluslu tütün şirketleri tütün satarak insanları hastalandırıyor ve sonra bu hastalıkların ilaçlarını satarak kazançlarını katlayarak artırıyorlar. Dolayısıyla tütün sektörü kelimenin tam anlamıyla bir sömürü düzeni oluşturmaktadır. Bu firmalar savaşlardan çok daha fazla insanı öldürerek bir ölüm makinası gibi çalışıyorlar” ifadelerine yer verildi.

Kendilik kavramı

Kendizm – Levent AĞAOĞLU

Kendilik kavramını çok önemsiyorum. Tonyukuk’un en başat özelliğidir.

Mükemmel bir yaklaşım. ona inananlar için… Başkası olsaydı kendisi olamazdı.

Vahdettin’in İdama Mahkum Ettiği Kurtuluş Savaşı Kahramanları

https://www.sozcu.com.tr/ihanetin-belgesi-ataturk-ve-arkadaslarinin-idam-kararlari-wp5805880

 

Vahdettin, 11 Nisan 1920’de İstanbul’da toplanan Divan-ı Harp’e Anadolu’ya geçişi ve Milli Mücadele’ye öncülük etmesi nedeniyle idam cezası verdiği 33 kişinin listesi

11 Nisan 1920’de İdam Cezasına Mahkum Edilenler Listesi

  1. Fevzi Çakmak (Mareşal)
  2. Kazım Karabekir (Paşa)
  3. İsmet İnönü (Paşa)
  4. Yunus Nadi (Gazeteci ve Siyasetçi)
  5. Refik Saydam (Siyasetçi)
  6. Hüseyin Avni Başaran (Siyasetçi)
  7. Mithat Cemal Kuntay (Siyasetçi)
  8. Celal Bayar (Siyasetçi)
  9. Ragıp Nurettin Bey (Siyasetçi)
  10. Ahmet Fuat Cebesoy (Siyasetçi)
  11. Şükrü Kaya (Siyasetçi)
  12. Mazhar Müfit Kansu (Siyasetçi)
  13. Kâzım Özalp (Paşa)
  14. Ali Galip Bey (Paşa)
  15. Cemil Bey (Paşa)
  16. Şerif Bey (Albay)
  17. Ali Rıza Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  18. Cemal Bey (Kurmay Binbaşı)
  19. Sadık Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  20. Mithat Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  21. Ahmet Fevzi Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  22. Ahmet Nuri Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  23. Cemal Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  24. Hakkı Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  25. Ahmet Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  26. Salih Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  27. Cemil Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  28. Kemal Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  29. Mehmet Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  30. Refik Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  31. İsmail Hakkı Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  32. Ahmet Bey (Kurmay Yüzbaşı)
  33. Salih Bey (Kurmay Yüzbaşı)

Ernest Renan ve Türklerin Gerçek Tarihi

1873 yılından sonra, Fransız Tarihçi-Arkeolog Ernest Renan, batılı arkeologlara şöyle sesleniyordu;

“Arkeolojik bulgular Türkleri işaret ediyorsa da, siz onları Türklere mal etmeyin. Sonu kötü olur. O zaman Türkleri Anadolu’dan sürmek zorlaşır.Renan şöyle devam edecekti: Türkler hiçbir uygarlık kurmadılar. Aksine kurulmuş uygarlıkları yıktılar. Türkler Barbardır. Kızılderililere ne yapıldıysa, Türklere de o yapılmalıdır.”

(Oysa 1873’e kadar, Anadolu’daki arkeolojik bulguların Türklere ait olduğu belgelenmişti)8 Ocak 1918’de ABD Kongresinde okunan ve tarihe “Wilson Prensipleri” olarak geçen bildirinin 12. Maddesi; “Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki diğer ulusların yaşam güvenlikleri ve özerk gelişimleri sağlanmalıdır.” …

10 Ağustos 1920 Sevr’e geldiğimizde, 62-63-64’üncü maddeleri şöyleydi;

“Fırat’ın doğusunda Kürtlerin özerkliğini İngiltere-Fransa-İtalya’dan 3’er üyeli komisyon hazırlayacak. Osmanlı, komisyon kararlarını 3 ay içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden kabul eder……Kürtler 1 yıl sonra bağımsızlık için Milletler Cemiyetine başvurursa, Türkiye bölgedeki tüm haklarından vazgeçer…”

Atatürk, Türk Tarihini çok iyi inceleyen ve gerçekleri bilen bir liderdi. Anadolu’nun en az 7 bin yıllık öz be öz Türk Yurdu olduğunu biliyordu. Bu yüzden Atatürk, Kurtuluş Savaşımız sonunda, büyük emperyalist oyunu yırttı attı!Bir daha böyle tuzaklara düşmeyelim diye de “TÜRK TARİH TEZİNİ” anlatan dört cilt olarak tarih kitabını hazırlattı. Buna bağlı olarak da gerçek Türk Tarihini anlatan Tarih Kitapları hazırlattı.

10 Kasım 1938’de Atatürk vefat edince, bu kitapların hepsi hemen rafa kaldırıldı..!1939 yılında, daha sonra Başbakan olacak Şemsettin Günaltay’ın, yazdığı tarih kitabı okullara dağıtıldı!

O andan itibaren, Atatürk’ün yazdığı Türk Tarih Tezi kalkmış, yerine Grek Tarih Tezi oturtulmuştu!Bu teze göre, Anadolu’daki tüm medeniyetlerin kaynağı Greklerdi. Doğal olarak Anadolu da bir Grek yurdu oluyordu!

(Bknz: M. Bernal-Kara Atena, Eski Yunan Aldatmacası Nasıl İmal Edildi)12 Mayıs 1939’da, Kültür Reformu kapsamında Türk-İngiliz Ortak Beyannamesi imzalandı ve yabancı ülkelerin eğitimcileri, eğitim sistemimizi istedikleri gibi değiştirdiler. Halkevlerinde dahi, İngiliz öğretmenler görev yapmaya başladı! Köy Enstitülerinin, gerçek işlevlerinden uzaklaştırılmalarının esas nedeni, yabancı eğitimciler ve onların devletlerinin baskılarıdır. Nitekim, Köy Enstitülerinin Kurucuları Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, tek parti döneminde yani 1946 yılında R. Şemsettin Sirer (Bakan) ve R. Peker (Başbakan) imzaları ile görevden alındılar!

09.05 1947’de Köy Enstitülerinde Kız-Erkek Öğrencilerin birlikte ders görmesi yasaklandı. 27 Kasım 1947’de uygulamalı Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı! Misyonu bitirilen okullar 1954 yılında da tekrar Öğretmen okuluna dönüştürüldü. İngilizler ve Amerikanlar 1949 yılına kadar hem eğitim sistemimizi, hem de tarihimizi diledikleri gibi çarpıttılar.

Amaç, Türklerin Anadolu ile, geçmişimizle olan bağlarını kopartmaktı!1946 da Truman Doktrini Kabul edildi. 1947 yılında Hilts Raporu kabul edildi. 1948’de Marshall Yardımı kabul edildi!

1949 yılında Türkiye-ABD bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın bir adı, “Fulbright Eğitim Komisyonu”, diğer adı ise; “Türkiye-ABD Kültürel Mübadele Komisyonuydu!Komisyon, Türk Eğitim sistemini yeni baştan hazırlayacaktı!

9 Üyeli komisyonun 4 üyesi Türk, 4 üyesi Amerikalı, Başkanı da ABD Ankara Büyükelçisi olacaktı!

Tarihimizin nasıl kendi elimizle çarpıtıldığını anlatabildim mi?
Bu komisyon hala görevdedir ve merkezi Ankara’dadır…TARİHİ KENDİNDEN GİZLENEN MİLLET!

Almanya’daki “İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü” Türkçe’nin 9 bin yıl önce de konuşulduğunu kanıtladı.

Tarihimizi bizden öylesine sakladılar, öylesine çarpıttılar ki, insanımız ancak yabancılar söyleyince inanır oldu!..

A- Linguistik Arkeoloji Araştırma Grubu’nun lideri, Almanya’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden ve Nature dergisinde yayınlanan çalışmanın baş yazarı karşılaştırmalı dilbilimci Martine Robbeets: Dünya’daki dillerin kökeni Türkçedir dedi.Turani dil ailesi gruplamasını (1854) yapan Alman Max Müller,Ve Yine; A.V.Edlinger, Herman F.Kevergic ve L. Cahun’a göre, Fransızca dahil, Hint-Avrupa dillerinin kökeni Turanidir ve Dünya’daki ilk dil Türkçe’dir. Bunlarda namuslu Avrupalı bilginlerdi. Prof.Dr. Kazım Mirşan’da fizik bilimini kullanarak elde ettiği algoritma ile “Dünya’nın en eski dili Türkçedir” demişti. O zaman tarihimizi bir de bizden dinler misiniz?

Bize, Türklerin Anadolu’ya ilk geliş tarihi olarak 1071 Malazgirt Savaşıyla olduğu söylendi. Halbuki 1071’de Anadolu’ya gelen Türkler, Müslümanlığı kabul etmiş Türklerdi.
Ne diyordu Ermeni tarihçi Kiragos: İskitler geri döndü. Ön-Türkler, milattan önce 13 bin yılında Anadolu’da idiler ve Anadolu’nun dip kültürünü oluşturdular.

Esas önemli olan, Anadolu’ya gelen Ön-Türkler;

Göçebe olarak değil, göçmen olarak geldiler. O tarihte tamgayı/resim-yazıyı biliyorlardı. Yine Tanrının birliğine inanırlardı. (M.Ö 14 bin yılında ORAL Dağlarındaki Şölgen Taş Mağarasında, Rus ve Fransız araştırmacılar buldukları yazıtlarda bunu kanıtladılar)
Kırgızistan Saymalıtaş Vadisinde bulunan eserlerde, Türklerin tekerleği icat ettikleri, tekerlekli sabanla çift sürdükleri, geyik-at-köpek gibi hayvanları ehlileştirdikleri ispat edilmiştir.Çoğumuz, Prof. Dr. Afif Erzen tarafından 1967 yılında Van’da kurulan ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı “Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezini” ve yaptığı hizmetleri bilmeyiz. İşte benim için hazine olan bir kaç kitabı.Yine çoğumuz, Prof.Dr Erich Feigl, Prof.Dr Justin McCarty, Andrew Mango, Normon Stone, Stanford Shaw, Kazım Mirşan, Servet Somuncuoğlu, Prof.Dr Semavi Eyice, Ord. Prof. Dr. Ali Tanoğlu gibi isimleri ve çalışmalarını bilmeyiz, öğretmezler ki!..Çoğu rahmete kavuşmuş bu değerlerimiz, Ön-Türkler ve Türkler konusunda mevcut tarihi alt-üst edecek buluşlara imza attılar.Prof. Dr. Erich Feigl ve Stanford Shaw Yahudi’dirler. Bu ikili Ermenilerin soykırım yalanlarına öyle darbeler vurdular ki, Ermeniler onların evlerini yaktılar, defalarca suikast düzenlediler!Ön-Türklerin M.Ö 13 bin lerde Anadolu’ya geldiğini, İst. Ünv. Senatosunun “Şeref Doktoru”, Türk Tarih Kurumu “Onur Üyesi” payesi ile ödüllendirdiği Afif Erzen, yıllar süren araştırmalarını 1984 yılında yayınladığı “Anadolu ve Urartular” kitabında bilimsel olarak kanıtlamıştır.Prof Dr Kazım Mirşan’ın incelediği, Doğu Anadolu’da mevcut yazı öğelerini içeren kaya resimleri ve kaya yazıtları, rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun Orta Asya’dan Anadolu’ya yıllar süren araştırma boyunca belirlediği on binlerce kaya yazıtı, kaya resimleri ve DamgalarÖn-Türklerin Anadolu’ya M.Ö 13 binli yıllarda geldikleri kesin olarak ispat etmişlerdir.Göbeklitepe M.Ö 12 bin yılında kurulmuştur. Göbeklitepe Dikilitaşlarının üzerine resmedilmiş çok sayıda hayvan ve insan figürlerinin, damgaların Türk Dikilitaşlarındakilerle birebir aynı olması, Ön-Türklerin Anadolu’ya geliş tarihini doğrulamaktadır. Klaus Schmidt, Göbeklitepe de, Asya balbal kültürü var, Yine; Altaylar’da 12 sütundan oluşan bir kamlar tapınağı var, Göbeklitepe’de de var, OZ tamgası ve çemberli T, Tengri sembolü 9 bin yıllık Çatalhöyük’de de var,7 bin yıllık Hacılar Höyük’te de varGöbeklitepe’deki dikilitaş kültürüyle Türklerin dikilitaş kültürü aynı. Örn:1 sütunda 3 adet hayvan figürü üst üste işlenmiş bir Göbeklitepe sütunu var, Tuva’da ve Moğolistan’da yer alan bazı Türk sütunlarında da aynı üslup var.

Hatta işlenen hayvanların bazıları tamamen aynı. Göbekli Tepe’yi ilk ortaya çıkaran arkeolog Klaus Schmidt, 20 tapınaktan sadece 6’sının gün yüzüne çıkarıldığı ve ortaya çıkan benzerlikler; Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği yönünde ciddi kanıtlar sunuyor demişti Peters ile birlikte yazdıkları makalede(2004)Dünya tarihini alt-üst edecek bu gelişmeler karşısında nedense dünya basını ve tarihçileri sessizdirler! Niye?..

  • Bir an için M.Ö 13 binli yıllardaki bulguların Ermenileri ve Yunanı işaret ettiğini düşünün. “Türkler, Anadolu’da işgalcidir” yaygarası tüm dünyayı inletirdi…!Peki, Ön-Türkler M.Ö 13 bin yılında Anadolu’ya gelmiş de, Hıristiyanlar ne zaman gelmiş?
  • Hz. İsa’nın Havarilerinden Saint Paul M .S 40’lı yıllarda Anadolu’ya (Tarsus) gelmiş ve Anadolu’nun Hıristiyanlaştırılması çalışmalarına başlamıştır. Yani binlerce yıl sonra.Böylelikle, yabancı kaynaklar ve bazı art niyetli bilim insanlarının “Anadolu Medeniyetinin beşiği Helen-Roma-Bizans medeniyetleridir” iddiasının YALAN olduğu ve boşa düştüğü çok açık değil midir?Anadolu, Türklerin öz be öz vatanıdır. Türkler, Anadolu’da yeşermiş medeniyetlere beşiklik etmiştir. Başka bir deyişle; Türkler, Anadolu’da can bulan medeniyetlerin hem anasıdır, hem babasıdır. Türk Tarih Tezi kitaplarını geri getirmek ve Damgalarımıza sahip çıkmak vazifedir!

1-Tolunoğulları (868-905)
2-Ihşidoğulları (935-969)
3-Eyyubîler (1171-1250)
4-Mısır Memlüklüleri/Devletü’t-Türkiyye=Türk Devleti/(1250-1517)

Ortadoğu ve K.Afrikada kurulan bu devletleri kuranlar Türklerdi, ama Araplaşıp yok oldular!
Lütfen DAMGALARIMIZA SAHİP ÇIKALIM artık!Hakkari’deki, Van’daki Taşbabalar bile 4.000 yıllık.

E hani ilk kez Anadolu’ya 1071’de gelmiştik? Bunlar 1071’den 3.000 sene daha önce gelen Türklere aittir. O halde hala Anadolu’ya ilk kez 1071’de geldiğimiz yalanı okullarda niye okutuluyor diyen Prof. Veli Sevin haksız mı? Eski Çağlarda Türk ismi yerine Turani kavimlere şu isimler verilmiştir:

  • Persler: Saka, Sak
  • Grekler ve Ermeniler: İskit
  • Urartu: İşgulu-Saga
  • Asur: Aşguzai yada İşkuzai
  • Çin: Sai
  • Tevrat: Aşkenaz
  • Roma: Hun
  • D.Roma/Bizans: Türk.

Netekim Dünya da Kımız içen sadece bunlardır…Adı Rus, peki kültürü Rus mu? Saka-Yakut mu?..

Demek ki dil farklılaşıyor diye binlerce yıllık kültürünü kimse terk etmiyor…

Ağız kopuzu ‘Türk Dünyası’nın en eski çalgılarındandır.
Binlerce yıldır Şamanlar bu çalgıyı törenlerinde kullanıyorlar. Osmanlıyı övüp Atatürk’ü ve Türklüğü sileceklerini sanıyorlar ama Osmanlı sülalesinin, “Türk-Oğuz soyuna PARAYLA bağlanma” hikayesinin içyüzünü Prof Halil İnalcık Tv lerden anlatmıştı ve anlı şanlı uydurmasyoncu Osmanlı tarihçileri de gık diyememişti. Damgalara neden bu kadar çok önem verdiğimizi anladığınızı umarım.

DAMGALARIMIZ ÇOK ÖNEMLİDİR
Şu “4 koç başlı mezar taşının” biri
Rize’de, diğeri Ovacık’ta,
bir diğeri Doğu Beyazıt’ta,
en altta solda ki ise, en eskisi ve teee Hakasya’dan.
Hani Doğu Karadeniz Yunandı-Rumdu! Bunu diyenler belki şimdi biraz utanırlar…

Kaynak: Twitter .Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)

Babürname hangi dilde yazılmıştır

Hristiyanlık ve Zerdüştlük: Karşılaştırma

Roma ve Sasani

Benzerlikler:

  • Tek Tanrı: Her iki din de tek bir tanrıya inanır.
  • Ahlak ve Erdem: İki din de iyilik, doğruluk ve adalet gibi erdemlere önem verir.
  • Son Yargı: Her iki din de ölümden sonra bir hesaplaşmaya ve öbür dünyaya inanır.
  • Melekler ve Ruhlar: Her iki din de meleklerin ve ruhların varlığını kabul eder.
  • Kötülük ve Şeytan: Her iki din de kötülüğün ve şeytanın varlığını kabul eder.

Farklılıklar:

  • Kutsal Kitaplar: Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil, Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta’dır.
  • Peygamberler: Hristiyanlığın peygamberi Hz. İsa’dır, Zerdüştlüğün peygamberi Zerdüşt’tür.
  • Kurtuluş: Hristiyanlıkta kurtuluş İsa’ya inanmakla, Zerdüştlükte ise iyi bir yaşam sürmekle ve iyilik yapma ile gerçekleşir.
  • Tapınma: Hristiyanlar kiliselerde, Zerdüştler ateş tapınaklarında ibadet eder.
  • Kutsal Ritüeller: Hristiyanlıkta vaftiz ve komünyon gibi ritüeller varken, Zerdüştlükte ateş kutsama ve dua gibi ritüeller vardır.
  • Sosyal Yapı: Hristiyanlıkta hiyerarşik bir din adamları sınıfı varken, Zerdüştlükte daha az hiyerarşik bir yapı vardır.

Tarihsel Etkileşim:

  • Hristiyanlık ve Zerdüştlük, tarih boyunca birçok kez etkileşime girmiştir.
  • Zerdüştlük, Hristiyanlığın ilk yıllarında önemli bir etkiye sahipti.
  • Hristiyan Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu (Zerdüşt) arasında birçok savaş gerçekleşti.
  • Zerdüştlük, İslam’ın yükselişi ile gerileme dönemine girmiştir.

Günümüzde:

  • Hristiyanlık, dünyanın en büyük dini; Zerdüştlük ise nispeten küçük bir dindir.
  • Zerdüştlerin çoğu Hindistan’da yaşamaktadır.
  • Her iki din de günümüzde hala varlığını sürdürmektedir.

Ek Kaynaklar: