Home Blog Page 12

Eski Türk Yazıtlarında Nehirler ve Göller

Sunumdaki soru katkısından ötürü dostum Mehmet Uhri bey’e teşekkür ederim.

Türklerin en karakteristik özellikleri üç kıtanın coğrafyalarında, zeminlerinde binlerce yıl boyunca mayalayıp geliştirdikleri özgün kültürleridir. Ve bu kültür Gök, Yer-Kutsal Su  ve Kişi unsurlarından oluşmuştur ki en veciz ifadelerin Moğolistan, Altay bölgesi ve  Yenisey, Orhun, Selenge nehirler bölgesindeki 102 adet Türk Yazıtları’nda görebilmekteyiz.

Türk kültürünün ana unsuru su’dur, Türkler teolojilerinde bu gerçeği yakalamışlardır.

Çünkü geliştirdikleri kültür, dinleme ve konuşma bazlıdır. Okuma ve yazma eylemlerine ise daha sonra geçmişlerdir. Dinleyip konuşarak geliştirdikleri matematiksel ve felsefi dilleri ile gökteki alemleri ve yerdeki izlerini okuyup anlamışlar, bilgelik teolojilerini geliştirmişlerdir.

Önemli olan konuşarak sesler ile iletişime geçmektir ve Türkçe dünya dilleri arasında iletişim gücü en yüksek olan dördüncü dildir. Bunun sebebi bozkır ve su coğrafyasında at üzerinde birbirleriyle uzak mesafe iletişimlerini sağlarken, temelde fiillere dayalı etkin ve hızlı bir iletişim ihtiyacıdır.

Biz su öğesini Türklerin bütün klasik eserlerinde destanlarında, yazıtlarında, yazma eserlerinde ve ardından yazılı kitaplarında izlemekteyiz. Su kültürünün ilk gözümüze çarptığı klasik eser Oğuz Kağan destanıdır, ardından Tonyukuk yazıtında, Divan Lügati’t Türk ve Kutadgu Bilig’te suyun izlerini apaçık görmekteyiz.

Gök, Yer- Kutsal Su, Kişi teolojisi Türklerin zihinlerinin ana sütunlarıdır. Gökler, suyun kaynağıdır ve yağmurlar ile yeri, gökler sulamaktadır ve su iduktur; yani kutsaldır. Yer ise sulardan müteşekkildir, dünya yüzeyinin %80’i sudur. Ve ardından nihai olarak da, gök ve yer arasında yaratılmış olan kişi ise sudan müteşekkildir.

Türkler Sibirya’nın bataklıklarında ve nehirlerinde yani Baykal gölü Yenisey Nehri’nin aşağı kısımları ve Orhun Selenge ırmakları vadilerinde yaşantılarını su yolları üzerinden idame ettirmişlerdi. Burada yaşayan Kıpçaklar, aynı zamanda Kimek olarak adlandırılmışlardır ve kimek, gemi anlamındadır. Kişi tabiri ise su samuruna Türklerin verdiği kiş isminden esinlenilerek geliştirilmiştir.

Demek ki, Türkler açısından bir devirdaim unsuru olan su, hayatın ana kaynağıdır.

Türkistan coğrafyasında denizlere kıyıdaşlık söz konusu değildir, sular ve göllerden oluşan bu coğrafyada denize ilk çıkış ise Hazar denizi (Gökçe Deniz) üzerinden olmuştur ki burası da bir iç denizdir, fakat Hazar civarında yer alan İdil (Volga) nehri ve Karadeniz’in kuzeyindeki Don, Dinyeper, Dinyester nehirleri üzerinden Türkler Kazan kentini de içine alan steplere, kuzeye doğru ulaşmışlardır ve İdil üzerinde sürekli gemilerle insan ve mal taşımacılığı yapmışlardır. Nihayetinde, Karadeniz ve ardından Akdeniz’e, Kızıldeniz’e ve Basra  Körfezi’ne de ulaşılmıştır.

Türkler, sadece su kaynakları ve denizlere sırtlarını dönmemişler fakat kendi tarihlerine, kendilerine sırt çevirmişlerdir. Türkistan diyarlarında yazılan klasik eserlerimiz bilinmemekte, terennüm edilmemektedir. Türklerin, sırtlarını döndükleri zeminlere, coğrafyalara artık yüzlerini dönerek, kavrayıp gezmeleri, dolaşmaları ve gördüklerini yazmaları çok önem kazanmaktadır. 

Maalesef, yüzeysellik ve özellikle de sosyal medya iletişimi döneminde kopyacılık üzerinden bilinenleri tekrarlamanın, kişinin bilgi ve kültürüne ekleyebileceği bir özellik söz konusu değildir.

  • Ak Sub: Motun Çor’un taht mücadelesinde kardeşi Tay Bilge Tutuk’u yendiği bölgede bir Irmak. 220
  • Ak Termel: Hanghai ve Tannu Ula silsilesi arasındaki ırmaklardan biri. 220
  • Anı: Batı Sayan’ın Kuzey yamaçlarından doğup Abakan’la birleşerek Yenisey’i besleyen ırmaklardan biri. 220
  • Arkar: İrtiş Irmağı’na dökülen ırmaklardan biri. 220
  • Balıklıg: Orkun Irmağı’nın kollarından biri.221
  • Beltir: yol ya da ırmak kavşağı. 318
  • Bol Su: İrtiş ırmağının güneydeki kollarından biri. 221
  • Burgu: Orkun Irmağı yakınlarında bir ırmak. 221
  • Çığıltır Köl: Bir Göl. 224
  • Egük: Günümüz Tuva’sında Uyuk Irmağı. 221
  • Ertiş Ögüz: Altay dağlarının güney eteklerinin batısında bir ırmak.  İrtiş Irmağı. 221
  • Kanuy: Ötüken’in doğusunda bir ırmak. 221
  • Kara Köl: 715’te Kültigin komutasındaki Köktürk ordusunun Az kavmi ile savaştığı Tannu Ula’nın kuzeyinde bir göl. Kara Nor. 224
  • Kara Yotulkan: Bir ırmak. 221
  • Karaga: Bir ırmak. 221
  • Kazluk Köl: Bir Göl. 224
  • Keç: Geçmek (ırmak vb. su kütlesini) aşmak. 457
  • Kem: Yenisey ırmağı. 222
  • Keneres/Kenkeres: Sir Derya (Seyhun) kıyıları
  • Kenü Tarman/ Tarban: Aras ırmağının Seyhun’a döküldüğü yerde bulunan Otrar(Farab) şehri. 227
  • Kergü: Selenge’nin kuzeyinde bir bölge.231
  • Keyre: Orkun-Selenge bölgesindeki küçük ırmaklardan biri. 222
  • Kök Ön: Ongin ırmağı. 222
  • Köl: göl. 322
  • Kölek: Küçük göl. Gölcük. Bataklık. 322
  • Künüy: Ötüken’in doğusunda bir ırmak. 222
  • Oguz: Tola ve Selenge kıyılarını yurt tutan Türk boyu. 238
  • Orkun: Orkun ( Orhun/Orhon) Irmağu. 222
  • Ögen: Dere. 322
  • Sakış: Selenge yakınlarında bir bölge. 231
  • Sebin: Bir ırmak. 222
  • Sekiz Selene: Sekiz kollu Selenge Irmağı. 223
  • Selene: Selenge Irmağı 223
  • Sub: Su. Irmak. 322.332
  • Sukak Yulı: Ceylan Pınarı, bir su kaynağı. 225
  • Taluy: Taluy Irmağı 223. 323
  • Tamag Iduk Baş: Tamır ırmağı yakınında bir dağ tepesi. 227
  • Taygan Köl: Bir göl. 225
  • Teledü: Bir ırmak. 223
  • Temir Kapıg: Sir Derya’nın batısında Belh-Semerkant yolu üzerinde bir geçit, Buzgala  Geçidi. 229
  • Tez: Tes Irmağı. 229
  • Togu Balık: Tola Irmağı kıyısında bir kent. 228
  • Tokuş: Bir ırmak. 224
  • Ucuz Köl: Bir göl 225
  • Yaşıl Ögüz: Sarı Irmak. 224
  • Yinçi Ögüz: Sir Derya.  Seyhun Irmağı. 224
  • Yula Köl: Bir göl.225

Kaynak: Eski Türk Yazıtları söz varlığı incelemesi. Hatice Şirin Türk dil kurumu Ankara 2016

Kaynak: Eski Türk Yazıtları söz varlığı incelemesi. Hatice Şirin Türk dil kurumu Ankara 2016

Türkler ve Deniz Stratejisi

 

 

Türkler ve Deniz Stratejisi (SUNUM)

 

Türk Su Kültürü /Turkish Water Culture

Rumeli Su Kültürü Kosova Çeşmeleri  Rumeli Su Kültürü Kosova Çeşmeleri (SUNUM)

********************

SU’ya Yazdıklarım  Lütfen üzerlerini tıklayın.. Su Yolları.. Türk Boyları Yunus Emre Divanı’nda SU SU Külliyatı Rumeli Su Kültürü Göktürk Yazıtlarında SU Referansları Anadolu’da su ve Meydan Çeşmesi SU ile başlayan Yeradlarımız SU ile başlayan…

********************
Kanallar açarak bataklıkları kurutmak. Muhtelif tarzda sulama usulleri. Gemi inşa etmek . Denizlerde dolaşmak kabiliyeti Bütün bu saydıklarımız dünyada ve bütün insanlıkta ilk medeni…
********************
Aşağıdaki linki tıklayıp sunum görsellerine ulaşabilirsiniz. Link: Türkler ve Su Seyahatnamesi (SUNUM)
********************
Videoyu izlemek için lütfen Linki Tıklayın Please click the link to listen the song   https://www.youtube.com/clip/UgkxH6ycL4sxA2iZzpLHadtdSqpskmVhDB31 Türkistan ve İç Asya’nın sessizlikteki gür sesi hep aynı demek ki. Sümer’de de…

Tanrısal Güç: Ses, Söz ve Frekans

SES

  • Musiki, Allah’ın sesinin âlemdeki her varlıktan kâinata yansıyan tecellisidir.
  • Musiki; beyin ve gönül iş birliğinin estetik, armonik, melodik ve ahenkli olan söz ve ses mahsulüdür.
  • Nanonörokuantolojik teknolojiler sessiz sedasızdır lakin sesi bir çıktı mı, kâinatın sesini keser!
  • Sanatın duygu ve düşüncelerin ses vasıtasıyla icrası, insan beyninin en üst düzeydeki fonksiyonlarıyla yakından ilgilidir.
  • Vicdan, içimizdeki Tanrı’nın sesidir.
  • Ses ve sözün gücü, kalemde sırlanmıştır.

SÖZ

  • Söz eylemek, niyaz etmektir.
  • Söz eyleriz ki kozmik sükût içre sürur bulalım.
  • Beyin aklın, akıl zekânın, zekâ sözün, söz düşüncenin, düşünce duygunun, duygu davranışın, davranış alışkanlığın, alışkanlık karakterin, karakter kaderin, kader bidayetin, bidayet nihayetin, nihayet hakikatin kapısıdır!
  • Bir bakışın kalpte doğurduğu ihtilalin, bir kıvılcımın vicdanda ateşlediği isyanın, bir tebessümün gönülde yarattığı devrimin, bir dokunuşun beyinde başlattığı ayaklanmanın, bir sözün fikirde tetiklediği direnişin sırrı, sabırda gizlidir!
  • Bir söz, hakikat yolunda bir ışık yakabilir!
  • Düşünce sözü, söz hareketi, hareket davranışı, davranış karakteri ve karakter de kaderi tayin eder, unutma! Sana diyorum, sana! “Martı mar, mar tımar olmaz.”
  • Fitne, kuantik bir hadisedir. Söz ve düşüncelerimize dikkat gerek!
  • Hafıza, “mevzun söz” sever.
  • İnsan zekâsı, görsel, sözel ve duyusal değerlerle faaliyet gösterir.
  • Kalemim, düşünce ve sözlerime yetişmekte aciz kaldı!
  • Ses hayvani, söz insanidir!
  • Sırra ermek istiyorsan duruşunu sırla, adımını sırla, bakışını sırla, sözünü sırla, lokmanı sırla, yudumunu sırla, nefesini sırla, sırrını da sırla!
  • Söz sahibinin sadece ne dediğine değil, nasıl söylediğine de dikkat etmek gerekir!
  • Söz, çok güçlüdür. Bir anda kışı bahara, baharı kışa çevirir.
  • Söz ver, gün verme!
  • Sözdeki muhabbetle sohbet, sükûtunda saklıdır!
  • Sözlerimi anlayabilecek kadar Türkçe bilmeyenlerin, vecizelerimin farkında olmalarını beklemiyorum.
  • Sözü anlamlı kılan muhatabı, belagatli kılansa sahibinin maharetidir.
  • Sözüm cerrahlara! Vücutla uyum sağlamış ve semptom vermeyen patolojileri ameliyat etmeyiniz!
  • Sözüm geçseydi sevdama, zapturapt altına alabilseydim gönlümü, hiç minnet eder miydim hicrana, katlanır mıydım hicranına?
  • Sözün de canı vardır!
  • Sözün etkisi, söyleyenin istikametine göre değişir.
  • Sözün nihayeti var da sükûtun ne bidayeti var ne de nihayeti…
  • Sözünle susturamazsan sükûtunla sustur!
  • Sükût, güzel sözün altın çerçevesidir.
  • Şekil ruhun, söz mananın elbisesidir.
  • Marifet; makam, usul ve notadan ziyade güftede, gönülde, nefeste, seste, telde, mızrapta, yayda, parmakta, hançerde velhasıl sazendede ve hanendededir.

FREKANS

https://www.instagram.com/stories/m_cavusoglu59/3545106977306908431/?utm_source=ig_story_item_share&igsh=Y29zNjZoc2F4cm0w

  • Hücrelerin şekil, şahsiyet ve haysiyet kazanması ve tezahürü; duygu ve düşüncelerin frekanslarına bağlıdır.
  • İnsan olmadıktan sonra zenginlik, makam, mevki, unvan, şeref, haysiyet, itibar, din, iman, ibadet ve tarikat, hakikat değil!
  • Aşk ve sevdanın frekanslar mefkûresinin manzumesi olduğunu fark edemeyenin, “âşık” olmaya hakkı yoktur.
  • Beyin, devamlı surette çevreden aldığı bilgileri, frekans ve holistik olarak analiz edip, müktesebatı çerçevesinde yeni fikirler üreterek, bunları sinyal çıktıları hâlinde çeşitli organlara, hatta diğer beyinlere de gönderen biyolojik otonom bir robottur.
  • Beyinde her girdi frekanslara dönüşür, analiz ve sentez edilir, frekans olarak çıktı hâline gelir!
  • Bu mutantan kâinat ve hayat, basit frekans ve dalgalardan müteşekkilmiş meğer…
  • Cihanda algoritmik her ne varsa, hepsinde her an pek çok kuantik hadiseler cereyan etmekte, kuantumun temel parçacığı olan fotonlar, her bir an için frekansının, Planck sabiti ile çarpımı kadar enerji aktarımını sürdürmekte, bedenimizde hücresel seviyede elektron transferi yapmakta ve enerji elde etmekte, beynimizi, zihnimizi, hafızamızı, haysiyetimizi, onurumuzu, kimliğimizi ve en önemlisi de, “ben”imizi meydana getirmektedir!
  • Dalgası uzun olanın, frekansı kısa olur!
  • Düşünce, beynin elektromanyetik frekansının mahsulüdür.
  • Enerji, frekans ve titreşim, yok edilemez ancak farklı bir forma geçer. Enerji, hep vardı ve hep var olacaktır!
  • Enerji, frekans ve titreşim… İşte kâinat!
  • Enerji ve frekansın maddeleşmiş hâliyiz (Frekansların maddeleşmiş hâliyiz).
  • Evrendeki frekans aralıklarında olan fotonlar, duyu organları vasıtasıyla beyinde elektromanyetik dalgalar hâlinde “bilgi”ye dönüştürülür.
  • Frekans maddenin, bayt-bit sayısal bilginin, gen ise biyolojik ve kalıtsal bilginin yapı taşıdır!
  • Frekansa büründüm, “insan” diye göründüm!
  • Frekanslar âleminde, en güçlü frekans “ibret”tir. Fotonlar bile kuyrukta… Frekanslar boyutundan algılanan ve hissedilen her şey, zihin tarafından şekillendirilir!
  • Frekanslardan meydana gelen ideler âleminde, gölgelerin frekans oyuncakları peşinde koştuğu ve hep sıfır noktasında kaldığı “illüzyon” bir hayata ömür diyoruz!
  • Hafızanın temeli, bilgiyi resim frekansına çevirerek beyne tanıtma esasına dayanır.
  • Hak ve hayat uğruna, doğruların her an değiştiği ve frekanslardan müteşekkil bu kuantum âleminin “hiç”liğinde, hakikat ummanının yegâne mevcudiyeti olan bilgi anaforunda gark olarak arınıp, kâinatın ve eşyanın tekâmülü ve tenvirine soyunmak için kapı girdap, kilit kara delik, anahtar ise kitaptır!
  • Her canlının, kendine has frekans izi vardır!
  • Her maddenin, kendine mahsus dalga boyu ve frekans bazlı kombinasyonu olan algoritması çözülünce, her şey sayısızca üretilebilecek ve (canlı / cansız) iletişime geçilebilecektir.
  • Her şeyin frekanslardan meydana gelmiş gölgelerin oluşturduğu bu âlemde, acı da bir tatlı da bir, dert de bir derman da bir, can da bir canan da bir… Yansa ne olur, yanmasa da!
  • Her varlığın bir algoritması ve frekansının belirlediği ve hiçbir filtrasyona tabi tutulmadan algılanan, parmak izi ve ter kokusu gibi spesifik bir kokusu vardır. Koku hafızası çok güçlü olup duygusallığı, hormonal aktiviteyi, davranışı ve ekonomik hayatı (nöromarketing) etkiler ve zaman içinde seyahati mümkün kılar.
  • Her varlığın; varlığı ve yokluğu, mekânı, zamanı, frekansı ve algısı farklıdır.
  • Her yere barut kokusu sinmiş, cihan tarumar. Frekanslar, sultanlığını ilan etmiş, hükümdar!
  • Holistik beyin, her bilgiyi kuantum prensiplerince elektriksel frekans ve dalga boyu hâline çevirerek, holografik ve holistik olarak kaydeder ve gerektiğinde bu kayıtları multidimansiyonel ve hareketli şekilde görünür hâle getirir.
  • Hücrelerin şekil, şahsiyet ve haysiyet kazanması ve tezahürü; duygu ve düşüncelerin frekanslarına bağlıdır
  • İllüzyondan başka bir şey olmayan bu frekanslar âleminde hemdem olabilmek, Allah’a ulaşmanın tek yoludur!
  • Kâinat frekans, frekans da büyüdür, sırdır! Ne mutlu çözene…
  • Kâinat mı? Kâinat parçacıklardan değil, birbirine bağımlı ve tek bir bütünü oluşturan alanlar, frekanslar ve dalgacıklardan müteşekkildir!
  • Kâinat ve hayat; enerji, frekans ve titreşimden ibarettir.
  • Kâinat, frekans ve parçacıkların birlikte kaynaştıkları bir kazandır!
  • Kâinat; senfonik, harmonik ve düzenli frekanslardan müteşekkildir.
  • Kâinattaki tüm mevcudatın ortak lisanı “frekansça”dır!
  • Kuantum dünyasında, frekansları keşfettikten sonra, zihinsel kodları değiştirmek ve yeni fikirleri davranışa dönüştürmek mümkündür. İhtirasla, inatla gayret gerek!
  • Kuantum tam anlaşılamıyorsa da kuantumun illüzyon evrenindeki frekanslar olduğumuz aşikâr.
  • Madde, sonsuz frekansların farklı şekillerdeki tezahürüdür.
  • Oyun ve eğlenceden ibaret olan bu âlemde, hayatın zembereği boşalmadan, oyuna ve boyuna bakmadan bir frekans olmaya çalış!
  • Tamamen frekanslardan müteşekkil bu kâinatta, hafıza kapasitesi namütenahi olan beyin, her şeyi frekans hâlinde kaydeder, hologram olarak canlandırır.
  • Teknolojinin frekansı, evrenin ve hayatın frekansıyla uyumsuz olursa felaket kaçınılmazdır!
  • Yapay zekâlar, beynimizin frekanslarını analiz ederek düşüncelerimizi okuyabilir ve buna göre tavır alabilir.
  • Yarın, internette ışık hızı kullanılacak. Çünkü ışık dalgalarının titreştiği oranında frekansı artar, frekansı arttığı oranda da bilgi taşıma kapasitesi artar.
  • Yüksek frekanslı etkin güneşsel araştırma programı (High Frequency Active Auroral Research Program) veya kısaca HAARP, elektromanyetik teknoloji geliştirme programı, çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulu en modern (!) “harp” teknolojisi “HAARP”… Bu teknoloji; iklimleri değiştirebilir, kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir, ozon tabakasında tahribat yapabilir, depremler oluşturabilir, deniz dalgalarını kontrol edebilir, dünyanın enerji alanlarıyla oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir, termonükleer patlamalara sebebiyet verebilir vs.

Kaynak: Vecizelerim (Aforizmalar) // İsmail Hakkı Aydın

Lovendiler

Fotoğraflar: Çetin Özer

Yere, göğe ve kişilere sevgi ile yaklaşan Aşıklar (Lovendiler) bu toprakların mayasıdırlar, hep yeniden yeniden mayalanır saz çalanlar, şiirler yazıp yüksek sesle okuyanlar, taşların ruhunu konuşturanlar.

Türklerin üç kıtaya yayılmış olan kültür ve yaşantılarında bilgelik en ön safta yer almaktadır ve bilgeliğin üç harf ile ifade edilebilecek olan tanımı ise aşktır. Kastedilen gök, yer ve kişi teolojisinde, ilahiyatında duyulan derin hissiyat ve bağlılıktır. Yazıtlar, yazmalar ve yazılarda dile getirilen hep bu kavramdır. Kavram, Yunus Emre ile birlikte doruğa çıkmıştır. Yunus Emre ise Türkçe’nin zirvesidir. 20. yüzyılda Aşık Veysel ve Neşet Ertaş gibi aşıklar bu abdallık, bilgelik geleneğini devam ettirmişlerdi.

Peki aşk nedir. Yaradana ve yaratılana ( kişiye ) duyulan derin hisler olan aşk en derin ifadesini ise kişinin gönden içre gönül hanesinde bulmaktadır.

Aşıklar bu geleneği saz eşliğinde sürekli bulundukları coğrafyalarda yaymışlardır. Kişi yani aşık, yeri ve göğü sazında ve sözünde bir araya getirmektedir bu şekilde.

Bilgelik ise kişinin kendisini aşarak diğer kişilerle insanlarla yardımlaşma duygularını paylaşmasıdır.  Türklerde bilge kişiler tabakası beş kişilik etrafında dolanmaktadır. Bu kişilerin ikisi ise bilgeliklerini sanat ile yaymaktadırlar. Kolpa saz çalanlar yani aşıklar ve ozanlar yani şairler. O halde aşk gönülden kopmaktadır ve şiirlerle en hissi, en  derin bir şekilde ifadesini bulmaktadır.

Türkistan coğrafyasında özellikle Ahmet Yesevî’nin ve Türkiye coğrafyasında ise Aşık Paşa ve Yunus Emre’nin dizeleri aşk bilgeliğinin, kişiliğin zirvesinin dizeleridir.

Lovendiler aşkın efendileridir, aşık efendilerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün hitabetinde sürekli olarak efendi tabirini kullanmasın anlamı karşısındaki kişilere duyduğu sevginin bir tezahürü, yüksek bir ifadesidir. Bu efendiler hanımefendiler veya beyefendiler olabilirler ama tek bir efendi tabirinde hepsi bir araya gelmektedir. Çünkü kişi sözcüğünde cinsiyet ayrımı yoktur; kişi insandır.

Levent kelimesi batı dillerinde sınırlanmış bir coğrafyayı, doğuyu ve doğu Akdeniz ülkelerini tarif ederken, Türkçedeki Levent kelimesi ise kişiliğin güçlü bir ifadesidir. Batının kavramları kullanırken alışkanlık haline getirdiği ayrımcılık, ki bu zeminde veya insanda söz konusu olabilir, Türkçede ise kişilere ve kişilikleri ayırıma tabi tutmayan bir bilgelik ifadesi olarak görülmektedir.

Aşık Müslüm Gürses bilgelik dizeleri ile seslenmiştir topluma, İslamcılar ise aynı İngilizler gibi marşseverdir. Latinlerin (İtalyan, İspanyol, Portekiz, Fransız) futbol maçlarında tribünlerden sanatsal tezahüratlar çıkar. Arapların estetik dolu şarkılarına özeniyorum, tüm Türk&Turan çalgılarını seslendiren Türk Orkestramız da olacak elbet.

“TAŞA KAYITLIYIZ”

  1. Bilge Tonyukuk
  2. Ebu Hanife
  3. Farabi et Türki
  4. Ahmet Yesevi
  5. Aşık Paşa
  6. Yunus Emre
  7. Hacı Bektaşı Veli
  8. Mevlana
  9. Nasreddin Hoca
  10. Dedem Korkut
  11. Neşet Ertaş
  12. Müslüm Gürses
  13. Sait Faik Abasıyanık
  14. Namık Kemal
  15. Nazım Hikmet
  16. Aşık Veysel
  17. Mustafa Kemal Atatürk

 

   

 

 

   

Tonyukuk Yazıtında Orman

ty1-2-g-10-08

Kağanım, ben özüm Bilge Tonyukuk konuştuk. [Kağan] söylediğimi işitiverdi. Gönlünce orduyu] yönelt dedi. Kök Öng’ü aşıp Ötüken Ormanı’na yöneldim. İnig Köklük’ün Toğul’da Oğuz geldi.

ty1-3-d-7-03

Dahası Kırkız’ın güçlü kağanı yağımız oldu. O üç kağan sözleşip “Altun ormanı üzerinde kapışalım” demiş. Anca öyle anlaşıp. “Doğu’da Türk Kağanı’na süleyelim” demiş. ”

ty1-4-k-11-04

Kırgız’ı uykuda bastık. Süngüyle açtık. Kağanı, ordusu dirilmiş. Süngüşdük, sançtık. Kağanını öldürdük. Kağan’a Kırgız boyları tutsak oldu, baş eğdi. Geri döndük. Kögmen ormanına beri geldik.

ty1-4-k-11-07

Katun yok olmuş ölmüş idi. “Onu yoğlatayım” dedi. Süleyip varın dedi. “Altun ormanında oturun” dedi. “Sü (ordu) başı İnel Kağan, Tarduş Şad varsın” dedi. Bilge Tonyukuk’a, bana söyledi.

ty1-4-k-11-08

Bu orduyu yönelt dedi. “Buyruğunu gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim” dedi. “Gelir ise yiğitçe toparlanır, gelmez ise dilini sözünü alıp otur” dedi. Altun ormanında oturduk.

ty1-4-k-11-10

“Öncüyü, gözcüyü iyice ırgala. Baskın yapma” demiş. Bögü (Kapağan) Kağan bana öyle söylemiş. Apa Tarkan’a gizli söz göndermiş: “Bilge Tonyukuk korkar, o kendisi o yanılır.

ty1-4-k-11-11

atlı er yoralım (sürelim) derse onamayın”. O sözü işitip atlı er yordum. Altun ormanını yol aramadan aştım. İrtiş ırmağını geçitsiz yerinden geçtik. Gece de gittik. Bolçu’ya tan öncesi değdik.

ty1-2-g-10-08

Kağanım, ben özüm Bilge Tonyukuk konuştuk. Kağan söylediğimi işiti verdi. Gönlünce orduyu yönelt dedi. Kök Öng’ü aşıp Ötüken Ormanı’na yöneldim. İnig Köklük’ün Toğul’da Oğuz geldi.

Süleyman Demirel ve Namık Kemal Funda

Namık Kemal Funda (1943-2000)

2000 yılında vefat eden Rahmetli dayım devlet ve siyaset adamı Namık Kemal Funda (annesi Makedonya Üsküp, babası Kosova Yakovalı) Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi saflarında siyaset yapmış bir insandı.

https://leventagaoglu.blogspot.com/2017/05/tarihten-bir-yaprak-minik-kus-namk.html?m=1

Dayım Namık Kemal Funda ile 12 Temmuz 1988 de Demirel ile Kahvaltılı toplantıya gitmiştim uzun bir soru sormuştum Demirel de uzunca cevaplamıştı.

“Sayın Genel Başkan, efendim öncelikle sizle bizleri biraraya getiren İstanbul İl Yönetimine özellikle teşekkür etmek isterim. Dış borçlar konusuyla bağlantılı olarak, ben ihracat ve özellikle ihracat teşvikleri konusunda bir iki soru yöneltmek istiyorum. Şimdi, efendim, ihracatın teşvikler yolu ile artırılışı 1963 yılında planı dönemle başlıyor. Ardından siz 1965 yılında genel seçimler vasıtasıyla iktidarı ele alıyorsunuz. 1965 ten 1980 yılına kadar ihracatın teşvikler yolu ile artırılışı konusundaki Kararnamelerin altında, Ağustos 1970 kararları dahil, 24 Ocak 1980 Kararları dahil, hep sizin imzanız var. Ardından, 1980 sonrası döneminde Kararlar size ait olsa da, uygulama size nasip olmuyor.

Şimdi, efendim, bu 1980’e kadar olan dönemi, ihracat ve ihracatın teşvikler yoluyla artırılışı açısından ve 1980 sonrası dönemi ne şekilde değerlendiriyorsunuz? Bir de, bu konuda özellikle siz kaynakların önceliğine önem vermektesiniz. İhracata verilen kaynakların önceliği konusunda ne gibi bir öncelik sıralamanız var? Bir de, siz sanayileşmeye çok önem vermektesiniz. Sanayileşmeye önem verilince, ihracatın nihai aşamada, ihracat aşamasında değil de, üretim aşamasında, imalatçının üretim aşamasında teşviki önem kazanıyor.

Mesela, siz elektrikten söz ettiniz. Elektriğin ihracatçılara düşük tarifeli verilmesi açısından bu konulara nasıl yaklaşmaktasınız? Çünkü, bugünlerde basınımızda ihracata verilen teşviklerin kötüye kullanımı ne şekilde gerçekleştirildiği konusu çok yoğun olarak yer almakta. Buna alternatif olarak, sizin üretim aşamasında teşvik, ihracat-üretim bağlantısı konusunda geliştirilmiş bir modeliniz var mı? Alternatif bir çözümünüz var mı? Kaynak önceliği konusunda ne düşünmektesiniz?

Bir de genel olarak ihracatın üretimle bağlantılı olarak artırılışı konusunda ne şekilde bir öneriniz var? Bunu özellikle şu açıdan sordum. Türkiye’de ihracatın başlangıçta değindiğim gibi 1963 den sonraki planlı dönemde teşvikli olarak arttırılışı konusunda, sizin bütün kararnamelerin altında 1980e kadar imzanız var. 1980 deki 24 Ocak Kararlarının altında da sizin imzanız var. Bu konudaki tecrübelerinize dayanarak bundan sonrasına ilişkin olarak ne şekilde bir model düşünmektesiniz? Efendim çok teşekkür eder, Saygılar sunarım.” 

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, dün İstanbul’da yaşları 25 ila 50 arasındaki genç işadamlarına verdiği yemekte “Bir toplumda insanlar zenginleşirse ve kaybedecek neyim var zincirimden başka demezse, herkesin rejime sahip çıktığı bir durum var demektir” dedi. Toplantıya katılan işadamlarının gözlemlerine göre “başarılı bir performans gösteren ve esprilerle dolu bir şov yapan” Demirel, özellikle sanayiyi ihracatın önüne koyan konuşmasıyla genç sanayicilerden puan topladı. Sanayinin tıkandığını ve yok olmakta olduğunu vurgulayan Demirel, “İhracat da önemli. Ama Türkiye patates, domates ihracatıyla bir yere varamaz. İhracat yapmak istiyorsam, öncelikle sanayimizin önündeki tıkanıklıkları ortadan kaldırmalı” dedi. [1]

[1] Cumhuriyet gazetesi, 13 Temmuz 1988. Sayfa 7

1987 de Demirel’in Vatan Caddesinde Lunapark’ta kapalı alandaki mitingine beraber gitmiştik.

 

Aydınlar Ocağı Beyazıt’ta Demirel söyleşisine beraber gitmiştik.

Atatürk Yazıları, Levent Ağaoğlu

9.12.2024

 BOOKSONTURKEY.COM

  • Atatürk’ün Bilim/İlim hakkındaki sözleri Levent Ağaoğlu – 04/12/2024
  • Atatürk Kaynakçaları Levent Ağaoğlu – 25/11/2024
  • Atatürk’te Balkanlar Levent Ağaoğlu – 25/11/2024
  • Atatürk Balkanlar’da Levent Ağaoğlu – 25/11/2024
  • Atatürk Balkanlar’da (Kronoloji) Levent Ağaoğlu – 24/11/2024
  • Atatürk’ün Batı/Batıcılık/Batılılaşma Hakkında Söylediği Sözler Levent Ağaoğlu – 15/11/2024
  • Büyük Atatürk ve Yavru Vatan Kıbrıs Levent Ağaoğlu – 15/11/2024
  • Atatürk’ün En Büyük Arzusu Olan Büyük Türk Birliği Kurulabilecek mi? Levent Ağaoğlu – 13/11/2024
  • Ege Medeniyetinin Kökenindeki Türk ve Asya Referansları, Mustafa Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 12/11/2024
  • Üsküp FK 1911, Atatürk Sevgisi ve Üsküp’te Beşiktaş BJK Levent Ağaoğlu – 12/11/2024
  • Ege Medeniyeti, Truva ve İda, Mustafa Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 12/11/2024
  • Fikir ve Düşünce, Mustafa Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • “Dünyada en eski denizci Ulus Türk Ulusudur çocuklar. Bunu böyle bilin.” ATATÜRK Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • Atatürk’ün Türk Tarih Tezi Yazıları Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • Atatürk’ün Türk Tarih Tezi Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • Kendi Sözleriyle Atatürk’ün Tarih Tezi (1908-1938) Levent Ağaoğlu – 03/11/2024 1908
  • Atatürk’ün Türk Tarih Tezi A.T3. Sunum ve Söyleşi (Video) Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • Atatürk ve Celal Bayar Levent Ağaoğlu – 10/11/2024
  • Kendi Sözleriyle Atatürk’ün Tarih Tezi (1908-1938) Levent Ağaoğlu – 03/11/2024
  • Atatürk Türk Tarih Tezi Literatürü Levent Ağaoğlu – 27/10/2024
  • Atatürk ve Yakın Arkadaşı Düşünür Kılıçzade Hakkı Bey Levent Ağaoğlu – 05/09/2024
  • Atatürk Yazıları, BooksonTurkey 2022-2024 Levent Ağaoğlu – 30/08/2024
  • Ata Şiiri 10 Kasım 2019 ve Atatürk’ün 30 Ağustos 1924 Dumlupınar Söylevi Levent Ağaoğlu – 29/08/2024
  • Ataturk’s Turkish History Thesis and the Sumerian Script Civilization Levent Ağaoğlu – 28/08/2024
  • Atatürk’ün Türk Tarih Tezi ve Sümer Yazı Medeniyeti Levent Ağaoğlu – 28/08/2024
  • Atatürk’ün Savaş ile ilgili Sözleri. Levent Ağaoğlu – 26/08/2024
  • Atatürk’e göre yeni Türkiye Devleti Levent Ağaoğlu – 11/08/2024
  • Atatürk ve Büyük Akdeniz Birliği. Deniz Mecmuası 32. Mart 2024 Levent Ağaoğlu – 05/08/2024
  • Atatürk’ün Cumhuriyet Fikrinin Kronolojik Gelişimi, Kökenleri ve Müdafai Hukuk Cemiyetleri Levent Ağaoğlu – 29/07/2024
  • Namık Kemal ve Atatürk Levent Ağaoğlu – 13/07/2024
  • Atatürk’ün Çağdaş Türkiye’yi Dünyaya Tanıttığı Proje Levent Ağaoğlu – 08/07/2024
  • Atatürk’ün Çağdaş Türkiye’yi Dünyaya Tanıttığı Proje Karadeniz Vapuru (1926) 3 Mar 2021
  • Atatürk ve Sun Tzu Karşılaştırmalı Savaş Sanatı Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve İnsan Değeri Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Rumeli Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Çanakkale Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Zeytin Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Kimya Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Cumhuriyetçilik Düşüncesi Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Yenilikçilik Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk ve Yenilikçilik Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk’ün Yenilikçilik ve İnovasyon Referansları Levent Ağaoğlu – 08/06/2024
  • Atatürk Yollarda 9 ay Levent Ağaoğlu – 04/06/2024
  • Atatürk’ün 10 Tezi Levent Ağaoğlu – 08/05/2024
  • Atatürk’te D7 Levent Ağaoğlu – 30/04/2024
  • Atatürk ve BinYıl Levent Ağaoğlu – 25/04/2024
  • Atatürk ve Halkçılık Yazıları Levent Ağaoğlu – 07/04/2024
  • Atatürk’ün Halkçılık hakkındaki sözleri Levent Ağaoğlu – 07/04/2024
  • Atatürk’ün Halkçılık hakkındaki sözleri Levent Ağaoğlu – 07/04/2024
  • Atatürk, Halk ve 101.yıl Yerel Seçimleri Levent Ağaoğlu – 05/04/2024
  • Atatürk’ün Unutturulan Türk Tarih ve Dil Tezi Levent Ağaoğlu – 31/03/2024
  • Ataturk and the Great Mediterranean Union Levent Ağaoğlu – 17/02/2024
  • Atatürk ve Hilafet kavramı Levent Ağaoğlu – 12/02/2024
  • Atatürk ve Büyük Akdeniz Birliği Levent Ağaoğlu – 07/02/2024
  • Atatürk’te Akdeniz Levent Ağaoğlu – 06/02/2024
  • Atatürk ve Birlik Hareketleri/Hedefleri Levent Ağaoğlu – 31/01/2024
  • Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri; Utkan Kocatürk Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Atatürk’ün Enver Paşa Hakkında Söylediği Sözler Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Atatürk’ün Türkçe Hakkında Söylediği Sözler Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Atatürk’te Yıllar ve Konular Ansiklopedisi Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Atatürk’ün Felsefe Hakkında Söylediği Sözler Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Atatürk’ün Bilgelik Hakkında Söylediği Sözler Levent Ağaoğlu – 25/01/2024
  • Mustafa Kemal Atatürk: Dil Levent Ağaoğlu – 22/01/2024
  • Atatürk’ü Mucur’da (Kırşehir) karşılayan Azadan Tevfik bey Levent Ağaoğlu – 19/01/2024
  • Atatürk and Republic 100 Celebrations in Ataköy District, Istanbul Levent Ağaoğlu – 26/12/2023
  • Atatürk Günlüğü Levent Ağaoğlu – 17/11/2023
  • Bilge Atatürk Levent Ağaoğlu – 13/11/2023
  • Bilge Liderlerimiz Atatürk, Tonyukuk ve İstikbalimiz-Gençlerimiz Levent Ağaoğlu – 07/11/2023
  • Atatürkçülük, Celal Şengör Levent Ağaoğlu – 27/10/2023
  • Atatürk’ün Strateji paragrafları ve yorumumuz. Levent Ağaoğlu – 27/10/2023
  • Atatürk, Strateji ve Atlantik Levent Ağaoğlu – 27/10/2023
  • Atatürk’ün Anayasa hakkındaki sözleri Levent Ağaoğlu – 27/10/2023
  • Ancestors of Mustafa Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 27/10/2023
  • Atatürk’ün okuduğu tüm kitaplar 24 cilt Levent Ağaoğlu – 26/10/2023
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri’nin Endeksleri Levent Ağaoğlu – 10/03/2023
  • Mustafa Kemal Atatürk’ün Ataları Levent Ağaoğlu – 03/03/2023
  • Atatürk’ün Demokrasi Sözleri Levent Ağaoğlu – 24/01/2023
  • Atatürk’ün Hürriyet Ateşi Levent Ağaoğlu – 24/01/2023
  • “En büyük hakikat Türkiye Büyük Millet Meclisidir” Mustafa Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 18/01/2023
  • Atatürk Referansları 2023 Levent Ağaoğlu – 08/01/2023
  • Atatürk Yazıları www.agaoglulevent.com sitesinden Levent Ağaoğlu – 06/01/2023
  • Atatürk ve Sun Tzu: Karşılaştırmalı Savaş Sanatı Levent Ağaoğlu – 06/01/2023
  • Atatürk ve Savaş Sanatı Levent Ağaoğlu – 06/01/2023
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 1- 25: Anahtar Kelimeler İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 25 (1931-1932) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 24 (1930-1931): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 23 (1927-1929): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 22 (1927-1929): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 21 ( Nutuk 3 – Vesikalar 1927): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 20: İNDEKS ( Nutuk 2 – 1927 ) Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 19 ( Nutuk 1 – 1927 ): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 18 (1925 – 1927 ): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 17 ( 1924 – 1925 ): İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 15 (1923) . 16 ( 1924 ) Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 14 ( 1922 – 1923 ) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 12 (1921 – 1922 ). 13 ( 1922 ) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 11 ( 1921 ) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 10 ( 1920 – 1921 ) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 7.8.9 ( 1920 ) : İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 4.5.6: ( 1919 – 1920 ) İNDEKS Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 1 (1903-1915). 2 (1915-1919) . 3 (1919) : İndeks Levent Ağaoğlu – 31/12/2022
  • Atatürk’de Adalar Denizi ve Ege Denizi Levent Ağaoğlu – 13/12/2022
  • 14 Books Written by Mustafa Kemal Atatürk…Levent Ağaoğlu – 24/11/2022
  • 10 Biographical Works Written by Foreign Authors About Atatürk Levent Ağaoğlu – 23/11/2022
  • Atatürk’de Hoşgörü Levent Ağaoğlu – 16/11/2022
  • Tolerance Wisdom by Atatürk Levent Ağaoğlu – 16/11/2022
  • Characteristic properties of Humans by Kemal Ataturk Levent Ağaoğlu – 10/11/2022
  • Ataturk and Human Levent Ağaoğlu – 10/11/2022
  • Atatürk ve İnsan Değeri Levent Ağaoğlu – 10/11/2022
  • Atatürk’e göre İnsan Kişilikleri Levent Ağaoğlu – 10/11/2022
  • Kemal Ataturk (1881- 1938 ) the Wise Peaceman Levent Ağaoğlu – 20/10/2022
  • “Peace in the country, Peace in the World” Kemal Atatürk Levent Ağaoğlu – 07/10/2022
  • Atatürk and Leadership by Prof.Hikmet Özdemir Levent Ağaoğlu – 02/10/2022
  • Ataturk at BooksonTurkey Levent Ağaoğlu – 18/03/2022
  • Why Turks love Ataturk so much as the father of the nation? Levent Ağaoğlu – 24/12/2021
  • Recent Books by Prof Hikmet Özdemir on Ataturk supplied by Amazon Levent Ağaoğlu – 14/12/2021
  • Ataturk and Humanity Levent Ağaoğlu – 11/11/2021
  • Ataturk According to Ataturk Levent Ağaoğlu – 10/11/2021
  • 100 Quotes by Ataturk (1881-1938) Levent Ağaoğlu – 29/10/2021
  • Yoruks, Turkish Nomads and Atatürk Levent Ağaoğlu – 06/09/2021
  • Republican Thought: Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay and Atatürk. Levent Ağaoğlu – 05/09/2021
  • Visionary Leader Mustafa Kemal ATATÜRK by Arnold LUDWIG Levent Ağaoğlu – 30/08/2021
  • Art and Kemal Ataturk (1881-1938) Levent Ağaoğlu – 24/08/2021
  • Atatürk and Unity Movements/Goals Levent Ağaoğlu – 11/08/2021
  • ATATÜRK’S LEADERSHIP CRITERIA Levent Ağaoğlu – 11/08/2021
  • “Atatürk, in War and in Peace” by Hikmet Özdemir Levent Ağaoğlu – 01/08/2021
  • Sun Tzu and Atatürk: Art of War…Levent Ağaoğlu – 20/07/2021
  • Kemal Ataturk, Human Value Levent Ağaoğlu – 15/07/2021

 AGAOGLULEVENT.COM

  •  Atatürk ve İnsanlık leventagaoglu – Kasım 10, 2021
  • ​Atatürk’e göre Atatürk leventagaoglu – Kasım 9, 2021
  • İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin…
  • Yörükler ve Atatürk leventagaoglu – Eylül 6, 2021
  • Dr. Hikmet Özdemir – Atatürk’ün Entelektüel Hayatının Kaynakları / 10 Kasım 2017 leventagaoglu – Ağustos 23, 2021
  • Atatürk, Cumhuriyet ve Devrimler: Zafer Toprak leventagaoglu – Ağustos 23, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 25 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 23.24 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 21.22 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 19.20 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 17.18 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 15.16 leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 14: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 12.13: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 11: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 10: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 7.8.9: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri. Cilt 4.5.6: İNDEKS leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt1.2.3: İndeks leventagaoglu – Ağustos 10, 2021
  • Atatürk’ün Bütün Eserleri: Okyanus leventagaoglu – Nisan 3, 2021
  • Atatürk ve İngilizler leventagaoglu – Nisan 3, 2021
  • “ATATÜRK’ÜN LİDERLİK SIRLARI” Prof.Dr. Hikmet ÖZDEMİR leventagaoglu – Nisan 2, 2021
  • Atatürk ve Birlik Hareketleri/Hedefleri leventagaoglu – Şubat 20, 2021
  • ATATÜRK’ün LİDERLİK KRİTERLERİ leventagaoglu – Şubat 6, 2021
  • Atatürk ve İnsan Değeri leventagaoglu – Şubat 6, 2021
  • Kemal Ataturk leventagaoglu – Ocak 24, 2021
  • Kemal Atatürk leventagaoglu – Ocak 23, 2021

 

Yenisey ve Orhun Yazıtlarında Türk Bilgelerinden Özlü Sözler (A-Z)

 

 

 

Adım El Togan Totok’tur. Ben kutlu aziz yurdumun elçisi idim. Altı birleşki boyun halkın beyi idim.
Adım Kumar Çor’dur.
Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. 

Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş.

Akrabalarımdan ayrıldım, yazık! Obada eşimden ayrıldım, sekiz oğlumdan ayrıldım, yazık!

Akrabalarımdan, yakınlarımdan ayrıldım, ne acı! Avam halkımdan ayrıldım, ne acı! Ben?

Altay dağlarını, yolsuzun aştık, İrtiş ırmağını, geçitsizin geçtik. Ben Bilge Tunyukuk. Altay dağlarını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik. 
Altı birleşik boyum güçlü olduğu için övgü ve erdem taşını buraya diktiler.
Altınlı altınla süslü okluğu belime bağladım. Kutlu yurduma doymadım, ne yazık! Eyvah!

Altmış bir yaşımda mavi gökteki güneşten ayrıldım. Ne yazık!

Altmış üç yaşımda öldüm. Uyuk ve Katun ırmaklarının suladığı yerimden ayrıldım.

Altun Songa ormanlık Dağı’nın yabani hayvanları artsın, çoğalsın. Una Bars adlı kardeşim ayrılıverdi öldü, ne acı!

Anne ya da düşünce/fikir.
Annem, on ay karnında taşıdı ve doğurdu. Yurduma kahramanlık için, yurdumdan ayrıldım.
Ant içtiğim yoldaşı, ant ile bağlı olmayan iyi eşimden, dostumdan ayrıldım.
Arkadaşlarımdan ayrıldım.

Askerime doymadım. Sekiz yaşımda malım mülküm…

Atadı. Tengride Bolmış El Etmiş Bilge Kağan olarak atadı. Eşimi El Bilge Katun olarak atadı. Kağan olarak atanıp eşim de hatun olarak atanıp Ötüken’in ortasında As Öngüz Baş ve Kan Iduk Baş dağlarının batısında kağanlık otağını burada kurdurdum.
Atalarım seksen yıl hüküm sürmüşler. Ötüken yurdu ile Tegres yurdu, bu ikisinin arasında Orhon Irmağı’nda.
Atalarımız, dedelerimiz Yamı Kağan dört bir tarafı düzenlemiş, bir araya toplamış, isyancıları bastırmış. O han öldükten sonra yurdu kaybetmişler, her tarafa dağılmışlar…
Ateş çak! Günlerim çok, zafer günüm çok. Kazançlı günlerim artıyor.
Ateş gibi, kasırga gibi, üzerimize geldi
Atlar aç, öküzler aç.
Atlının gücü kelimesi kelimesine: atın! Ulusları mağlup et!

Atsanız, kahraman idiniz ve tutsanız güçlü idiniz, kardeşlerim Bört ve Una Bars’tan ayrıldım, ne acı!

Ay’ın yatacak evi.
Ayrıca mabet ve tapınaklarda yapılan ibadet ile, insanlar, insancıl ve zayıf olarak yetişmektedir; mücadeleci olmanın, savaşmanın ve güçlenmenin yolu bu değildir. Yani, bizim için bu durumda mabet ve tapınaklar inşa etmek olacak iş değildir ÇK
Babacığımın yazılı taşını ebedî yaptım.
Babam kağan, öylece ili ve töreyi kazanıp ölmüş. 
Babamızın, amcamızın kazandığı halkın adı sanı yok olmasın diye Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım; kardeşim Kül Tigin ile iki şad ile ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım.

Halkı besleyip doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay, Tatabı halklarına doğru güneyde de Çin’e doğru 12 sefer ettim, savaştım.

 

Tanrı öyle buyurduğu için, bahtım, talihim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum.

 

Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım, az halkı çok kıldım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım.

Babasının adı Ütegen’dir.
Bağır ağıt yak yas tut! Vah bana! İki at katledildi, kızartıldı! Karımla kadın odalarında ayrıldım.
Başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmek 
Basmıllar bugün Başbalık’dadır. Söz konusu bu iki sınır ötesi kavmin doğu-batı ekseninde uzağına düşerler. Doğuda ve batıda kalan bu kavimler güçlerini birleştiremezler. ÇK
Basmıllara gelince, onlar hem tedbirsiz, hem de menfaat peresttirler; İmparatordan emir alınca hemencecik gelirler; ayrıca Wang Chün ve Chang Chia-chen’in arası açık, birbirlerine karşı olan memnuniyetsizliklerini İmparatora arznamelerle bildiriyorlar; onun için de harekete geçemezler. ÇK
Ben aralıksız ülke dışında ve içinde savaşa çıktım.
Ben Bayça Sangun oğlu Külüg Çor’um.
Ben Beg Çur Oğul’um. Dünyada yararı ve nimetlerinden ayrıldım. Onun oğlu halef olarak kalmış. Kaygılı dulu kalmış.
Ben Bey Tarkan Öge Tirig’im. Zavallı yurduma ve hanıma doymadım.
Ben Konçgar Koçngar Tölis Tirig’im.
Ben Körtle han Alp Urungu’yum. Altınlı altınla süslü okluğu sırtıma vurdum, belime bağladım. Yetmiş dokuz yaşımda,
Ben Külüg Çigşi Urungu Çigşi’yim. Yurduma doymadım.
Ben Küngik Utuk’um.
Ben Öçin Külüg Tirig’im Kutlu yurdumda güçlü, kuvvetliyim.
Ben şöyle diyorum, ben Bilge Tunyukuk: Altay dağlarını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik.

Buralara kadar gelenler Geliş zor du! dediler, ama pek de zorluk hissetmediler. Galiba, Tanrı Umay, kutsal Yer ve Su ruhları bize yardımcı oluverdiler.

Ben Sugur Şad’ım. Taşı ben yazdım. Biz ben, sekiz ayaklı malım, mülküme, bakşıma? Hayattayken doymadım.
Ben Tör Apa’ya bağlıyım mensubum. On beş yaşımda aldığım eşimden ayrıldım, ne sıkıntı! Onlardan ayrıldım, ne yazık! Güneş ve aydan ayrıldım.
Ben Ürüng, yazdım. Nasıl ayrıldık! Annemizle ayrıldık!
Ben, Tanrı gibi ve Tanrı’dan olmuş Türk Bilge Hakan
Ben, Yegen Etel, bunu yazdım. Devleti iyilikle erdemle düzene soktum, düzenledim.
Benden kalan oğullarım, dostlarım ve kullarım. Benim öz akrabalarım. Onlar beni koruyamadılar.
Benim kahramanlık adım Kara Çur’dur. Savaştaki adım ise Kar Yazmaz.
Beşinci ayına kadar Ötüken ormanlı Dağı zirvesi, As-Öngüz Baş ile, Iduk Baş’ın batısında Yavaş ve Tokuş ırmaklarının birleştikleri yerde yazı geçirdim. Tahtı orada kurdurdum, çiti orada vurdurdum, bin yıllık on bin günlük yazıtımı ve damgamı burada yassı taşa hakkettirdim.
Bey Sangun erkeklik adımdır.
Beyaz at altın eğerli, kül rengi, gri at gümüş eğerli, benekli/demir kırı at bakır eyerli.
Bilge Tunyukuk‘a, bana dedi ki: Bu orduyu sevk et, dedi, suç işleyenlerin cezalarını dilediğin gibi ver. Ben sana daha ne diyeyim? dedi, 
Bin kahverengi atım, ne yazık!
Bir doysan artık açlık düşünmezsin. 
Bir şey yufka iken onu delmek kolay imiş, ince olanı da kırmak kolay; yufka, kalın olursa onu delmek zor imiş, ince  yoğun olursa onu kırmak zor imiş. 
Bırak gözleri konuştarayım sözsüz! Sohbete başlayın! Kelimesi kelimesine: birbirinizle konuşun!
Bırak hıçkırıklarla boğulayım yas tutacağım, hıçkırarak ağlayacağım! Ayrıldık.
Biz her zaman hürmet görürdük, seni her zaman için övecekler, hatırlayacaklar.
Böyle olduğu için seni beslemiş olan kağanın sözünü dinlemeden her yere gittin. Oralarda hep mahvoldun yok oldun. Geriye kalanlar, hep ölüp biterek şuraya buraya yürüyordunuz.  
Bu ebedi çıplak kayadır. Üzerine yazıt kazıyayım, keseyim.
Bu haberi işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. 
Bu niyat taşı, heyhat, Anı içindir.
Bugün itaat eden boylar olarak mı yanılacaksınız?  
Bunu ben yazdım. Bunu ben yaptım.
Çakıl taşı kadar çok sarı altınlarım, semiz ve koyu doru renkli tek hörgüçlü develerim, ipekli kumaşlar taşıyan taylarım.
Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öylece yaklaştırırlar imiş.

Tatlı sözlerine, ipekli kumaşlarına aldatıp Türk halk, çok sayıda öldün ! Türk halkı, mutlak öleceksin !

Güneyde Çuğay dağlarına Töğültün ovasına yerleşeyim dersenTürk halkı mutlak öleceksin !

Çin’le bu kadar savaşıp yiğitliği ve erdemi için bu kadar çok ün kazandı.
Çok sayıda varlığım, olgunluğa erişmiş at sürülerim! Ne yazık! Avlarda vurduğum yaban hayvanları! Hani nerede şimdi onlar?
Deve yavrularımız, Umay ve beyimiz, güçlü, kahraman askerin kendisini yakalatamadın. Has atların kendilerini ve üç askeri almadan, ne acı!

Izdırabım ve koruyucum, ayrılmayın, neşem, hayat kaynağım!

Devlet de devlet oldu, halk da halk oldu.
Dokuzuncu Yılın sonbaharında 721 dediğimiz gibi, Basmıllar, Türklerin kağanlık otağının bulunduğu Ordukent’e  geldiler; Wang Chün’ün ordusu ile, sınır ötesi iki kavim gelmedi. Basmıllar korkup geri çekildiler.

Türkler hücum etmek isteyince, Tonyukuk: Bu halk, kendi yurtlarından 1.000 li uzakta bulundukları için muhakkak ölünceye kadar savaşır. Sakın onlara bu sırada hücum etmeyelim. Onları askerle kovalamak daha iyidir. dedi. ÇK

Dört ayaklı hayvanlarım, sekiz ayaklı malım mülküm pek çoktu. Hiçbir derdim yoktu.

Dört kardeş idik. Bizi güçlü Tanrı ayırdı, ne yazık! Askerlerimi özledim.

Düşmanın adı Kıyagan’dır.
Düşmanlarımız çepeçevre ocak gibi idi; biz ortadaki aş gibi idik.
Düşündüm. Kağanıma arz ettim. Orduyu yürüttüm. 
Ebedî kaya,
Eğer gelecek olurlarsa, onların gelmesine az kala, kağanlık otağının  bulunduğu Ordukent’i kuzeyde üç günlük mesafeye nakledersek, Tang ordusunun erzakları biter ve kendiliklerinden dönüp giderler. ÇK
Eğer Wang Chün’ün ordusu gelmez de, Basmıllar kendi başlarına gelirlerse, o zaman bir hücumla onları ele geçiririz. Durum kolay olur. ÇK
Eğer, kale ve surlar yapıp yerleşir, eski adetlerimizi değiştirirsek, günün birinde mağlup olur ve Tang tarafından yutuluruz. ÇK
Ejderha yılında 752 Ötüken’in ortasında, As Öngüz Baş ile Kan Iduk Baş dağlarının batısında yayladım. Kağanlık otağını burada yaptırdım. Karargâh çitlerini burada vurdurdum. Bin yıllık on bin günlük yazıtımı ve damgamı burada yassı taş üzerine yazdırttım, yazıt taşı üzerine hakkettirdim.

Yukarıda mavi gök buyurduğu için, aşağıda yağır yer beslediği için yurdumu ve yasalarımı düzenledim. Doğuda güneşin doğduğu yerdeki boylar, batıda ayın doğduğu yerdeki boylar dört bucaktaki halklar hizmetimdedir.

Düşmanım Bölök yok oldu. Ötüken yurdu ile Tegres yurdu, bu ikisinin arasındaki vadilerim ve tarlalarım sekiz kollu Selenge, Orhon, Tula, Sevin, Teledü, Karaga ve Burgu. Bu topraklarım üzerinde ve ırmaklarım boyunca konup göçerim.

El Etmiş hanımın yaşı tamam olup öldü. Oğlu yabgum, kağan oldu.
Elçi Ergeneyi besleyip, büyütmüşüm, yok eşim dostum, etrafımdakiler nerede? Hani nerede onlar?
Elli kadar asker yakaladık. O gece hepsinin halkına bunlarla haber gönderdik. O haberi alınca On-Ok beyleri ve halkı hep geldiler, boyun eğdiler. Bize gelen beylerini ve halkını derleyip toplayıp, bir az halk kaçıp gitmiş idi, On-Ok ordusunu sefere çıkarttım.

Biz de sefere çıktık. Onları geçtik. İnci ırmağını geçerek, Tanrı oğlu denilen dorukları ak benekli ·yani karla kaplı Ek dağını aşarak Demir Kapı’ya kadar vardık. Oradan ordumuzu geri döndürdük. 

Er adım On Ok Kutlug. Er kahramanlık adım On Ok boyundan Kutlug’dur.
Er kahramanlık adım Bilge.
Er, koca, erkek
Erkeklik adım Yula’dır. Erkeklik kahramanlığım ne yazık! Elli akrabam ile, ne yazık!
Erkeklik erdemim, anneciğim? ve ana Kemçik’ten ayrıldım!
Erkeklik kahramanlığı olursa öyle imiş, ne acı! Altın tabuta? girdim.
Erkeklik kahramanlığım için orduyu bozguna uğratarak? Çor’dan ayrıldım.
Erkeklik kahramanlığım için Tibet hanına elçi olarak gittim ancak geri dönmedim.
Erkeklik kahramanlığım için, kardeşim ve ağabeyim muktedir oldukları için ebedî taşımı dikiverdiler.
Erkeklik kahramanlığım, ağaçlar? arasındaki eşim dostum, bin askerim, ne yazık! Köyüm ve dağlarım, ne yazık!
Eşi üzüntü içinde, dul kalmış.
Ey avam halkım, çalışın çabalayın. Yurdu, yasaları elden bırakmayın, ne acı! Zavallı yurdum ve hanım!
Ey benim alınları akıtmalı taylarım!
Ey Halkım! Çocukları! Eşim!

Ey hanım ve yurdum! Ne yazık! Ne acı! Sizlere doymadım! Hanım ve yurdumuz, ne acı! Sizlerden ayrıldım!

Ey savaşçı erkekler topluluğu, toplanın!
Ey savaşçı erkekler topluluğu, toplanıp yönlendirin yol gösterin dinleyin ve saldırın.
Ey Urungu Külüg Tok Bögü Terken, babam, bey, kahraman olduğu için, birlikte gittim.
Gece, hava kararana kadar savaştım. İkinci gün güneş doğmaz savaştım. Kullarım, hizmetçilerim ve halkım için gök ve yer buyruk verdi, orada mızrakladım. Günahkâr süvarileri ebedî gök tutuverdi.

“Kendi halkım” dedim. “Gelin bana katılın” dedim. Öylece koyup bıraktım. Gelmediler.

Geceleri uyumadan, gündüzleri oturmadan, kızıl kanımı akıtarak, kara terimi döktürerek hizmet ettim. 
Gelin! Yoldaşlarınıza, vatandaşlara…
Geliş zordu! dediler, ama pek de zorluk hissetmediler.

Gökte de hayatta olduğu gibi yaşayınız  

Gökteki güneşe ve yeryüzündeki yurduma doymadım.
Gökyüzündeki Kör Prens, onun yerdeki boz ayıya ait sesi ve kendisi birdir.
Güçlü olduğumuzda askerlerimiz ile istila ve yağma hareketlerine geçmeliyiz; zayıflayınca da dağ ve ormanlara kaçıp gizlenmeliyiz. Tang askerleri sayıca çok olsa da, bunun pek faydası olmaz, yani bizim arazimizde onların kalabalıklığı pek işe yaramaz. ÇK
Halkıma, insanlarıma? doymadım, eyvah! Ne yazık! Büyüğüme, küçüğüme doymadım, eyvah! Ne yazık!
Halkımdan ayrıldım ne yazık!
Halkımdan, akrabalarımdan ayrıldım, onlara doymadım.
Hangi insan adam yoldaştır.
Hanım Tölböri, halkım, ünlü akrabalarım, ne yazık! Ağabeyciğim, annelerim, erkek çocuklarım, erkek güveylerim, kızlarım ve gelinlerim, hepsine doyamadım.
Herkesin bilmediği bilgiyi bildiğim için, olayları hatırladığım için bunca yazıtı yazdım.
İki yaya kişi yiyip, dağı aşıp aşağı indi.
İkinci gün ateş gibi kızıp üzerimize geldiler. Savaştık. Onların iki kanadı bizden yarı yarıya fazla idi. Tanrı buyurduğu için, düşman çok diye korkmadık. Savaştık. Tarduş Şad’a doğru kovalayarak bozguna uğrattık. Kağanlarını tuttuk. Yabgularını, Şadlarını orada öldürdük. 
İkisi arasında pek teşkilatsız Köktürk öylece otururmuş.   
İl sahibi bir millet idim, ilim şimdi hani? Kağan sahibi millet idim kağanım şimdi hani? 
İl tutsık yir Ötüken yış ermiş. 
İlahi yüce hanımın atlıları süvari birliği Dokuz Tatarlardan on yedi, Azlardan konutanlar, Tongralardan generaller ve süvari birliğinden oluşuyordu.

Uygur halkından prenslerimle bu yazıtı yazdıkları sırada, hanımın muhafız birliğinin başı Kagas Ataçuk, Begzeker Çigşi ve Bıla Baga Tarkan ile birlikte üç yüz muhafız yazıtı ayağa kaldırdı.

İlteriş Kağan akıllı olduğu için, cesur olduğu için, Çinlilerle on yedi kez savaştı, Kıtay’larla yedi kez savaştı, Oğuz’larla da beş kez savaştı. Bu sırada sözcüsü de ben idim, düşmanla savaşanı da ben idim. 
İlteriş Kağan kazanmasa idi, ve ben kendim kazanmasa idim devlet de halk da olmayacak idi.

Kağan kazandığı için ve ben kendim kazandığım için, devlet de devlet oldu, halk da halk oldu. 

İnel Kağan’a, öylece Mançud’lar, Saka’lar, Tacik’ ler, Tohar’ lar …ve onların berisindeki Aşok başlı Soğdak halkı hep geldiler, boyun eğdiler ve kağanı övdüler?.
İnsan eğer alçalırsa, devleti koru, saygın, tanınmış olup, hürmet edilmesi, övülmesi gereken, halk tarafından tanınmış insan, general.
İnsan, zayıf boğalarla semiz boğaları uzaktan bilmek zorunda kalsa, hangilerinin semiz boğa, hangilerinin zayıf boğa olduğunu bilmez imiş. 

İnsanlarını ve çocuklarını birleştir bağla.

İyi doymadım, büyüğüme, beyime doymadım.
Kabilesi kardeşinin oğlu ile beraber kalmış.
Kağan yaptığı kağanını kaybedivermiş. Türk halkı doğuda gün doğusuna, batıda gün batısına kadar, güneyde Çin’e, kuzeyde bozkıra kadar…
Kağanım Bilge olduğu için doğuda güneşin doğduğu yerdeki halklar.
Kağanım, benim kendimin, Bilge Tunyukuk‘un arz ettiğim ricamı dinlemek lutfunda bulundu. Orduyu gönlünce sevk et! dedi. 
Kağanıma arz edip ordu sevk ettim.  Kağanımı Şantung şehirlerine, denize kadar, götürdüm. Kağanım yirmi üç şehri zapt etti. 
Kağanımla seferlere çıktık. Tanrı esirgesin, bu Türk halkı içinde zırhlı düşmanların akınına imkan vermedim, kuyruğu düğümlü düşman atlarını koşturtmadım. 
Kağanın ülkesinde yaşlanıp iyilik ve mutluluk gördü.
Kağanına, yurduna Bilge olduğu için kahramanlığı ve erdemi için kazandı.
Kağanları cesur imiş, sözcüleri akıllı imiş. 
Kahraman olursan halk da güçlü halk olur. Adım Eren Uluga Erdemlig Batur’dur.

Kahramanlığı bulduğunda, halkı onu esirgeyemedi koruyamadı, ne acı! Ey ikizim?

Kalkarken ben yoruldum, ayaklarım yoruldu.
Kapgan Kağan yirmi yedi yaşında idi. Onu ben Kapgan Kağan olarak tahta oturttum. 
Kara Çur keskin nişancı, lakabım Kol Kar Yazmaz’dır.

Kardeşim Köl Tigin vefat etti. Ben düşündüm. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Düşündüm. Ebedi olarak Tanrı yaşar, kişioğlu hep ölümlü yaratılmış diye düşündüm. Gözden yaş gelse engel olarak, gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm. İyice düşündüm…

Keçi kazımak/çizmek/çizmek için ne güzel büyük kaya.
Kendisi, kulları, hazinesi kalmadı.
Kışı Ötüken’in kuzeyinde geçirdim. Düşmandan kurtulup rahatladım. İki oğluma yabgu ve şad unvanları verdim. Onları Tarduş ve Tölis boylarına yönetici olarak tayin ettim.

Sonra pars yılında 750 Çiklere doğru yürüdüm. İkinci ayın on dördüne Kem Yenisey Irmağı’nda bozguna uğrattım.

Kitan ve Tatavılar sefer ettiği sırada, beş kez savaştığında Külli Çor öylece Bilgesi ve başkomutanı idi. Kahramanı ve yiğit savaşçısı idi.
Kötü ve zayıf durumdayız. Azı ve çoğu gördün. Erkenden sabah sefer ettim dermiş. Şimdiki beylerime şöyle dermiş: “Biz azız deseydik mahvolurduk.”
Küçük hanımım dul kaldı.
Küli Çor yedi yaşında kara at öldürdü. Dokuz yaşında azılı vahşi domuz öldürdü.
Küli Çor’un yazıtını yazdım.
Kültigin koyun yılında 17. günde uçtu 
Kürsi Yam’da? Yurdum, ne yazık! Yerim, suyum ne yazık! Obada eşim dul kaldı. Eyvah! Ne yazık!
Kutlu yurdum eyvah! Eşim, çocuklarım, halkım, ne yazık! Altmış yaşında,
Kutlu yurduma, başımda beynime doymadım, ne yazık! Dört yaşımda babasız kaldım…
Kutlu yurdumda kazancım, çocuklarım ve altı bin atım.
Kutlu, aziz? Yurduma bağlandım, Bilge anneme bağlandım, akrabalarıma bağlandım, erkeklik kahramanlığım.
Kutlug Özin askersiz kaldı, öldü.
Kutlug’u oğluyla biz birleştirdik.
Kutluna kutlu göğe?
Mal mülkümü düzene getirerek benim kahraman adım Udun. Sizden ayrıldım.
Mavi gökte, yazık! Güneş ve ay imiş, yağız yerde ne yazık! Yurdun hanı imiş, doymadım, eyvah! Ne yazık!

Mavi gökteki güneş ve ay, kutlu imiş, ne acı! Ne yazık! Onlardan ayrıldım.

Mavi gökteki güneş ve aydan ayrıldım, ne yazık!
Ne yazık! Sözlerimi yazıyorum. Anlayan insanlar için söyleyiverdim.
Ne yazık! Yüz akrabamdan ve altı birleşik boyumdan, ne yazık! Ayrıldım!
Ne yazık, zevcesi kendinden sonra aç, inekleri kendinden sonra aç kalmış.
Niye kaçıyoruz? Düşman çok diye niye korkuyoruz? Azız diye niye yenilelim? Saldıralım! dedim. Saldırdık, talan ettik. 
O zamanda kul, kul sahibi; cariye, cariye sahibi olmuştu. Kardeş ağabeyini, oğlu babasını bilmezdi. 
O, kahramandır. Ey, Bey! Erdem…
Obada akrabalarımdan, eşimden ayrılıverdim. Çocuklarıma, halkıma doymadım.
Obada eşim, ne yazık!
Obada eşim, vadide çocuklarım eyvah! Ne yazık! Eyvah! Doymadım, ayrıldım öldüm. Akrabalarım, eyvah! Sizlerden ayrıldım.
Obada eşimde ayrıldım, ne yazık!
Obada eşime doymadım, eyvah! Ne sıkıntı! Vadide oğluma doymadım eyvah! Ne sıkıntı!

Obadaki eşim! Ne yazık! Ne acı! Vadide çocuklarım! Ne yazık! Sizlerden ayrıldım. Ne acı!

Obadaki eşimden, vadideki çocuklarımdan ayrıldım.
Olmaz! Türk halkının nüfusu az. Tang idaresindeki hanelerin sayısının yüzde biri kadar bile eğil. Bizim düşmana karşı uzun zaman direnebilmemizin sebebi, sadece su ve otları izleyerek yaşamamız, oturduğumuz yerin devamlı olmaması, yani, devamlı olarak aynı mekanda oturmamamız ve hepimizin silah kullanmaya alışık olmasıdır. ÇK
Ölüm… böyle… biz ayrıldık.
Olurupan Türk budunung ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.
On ay çabaladı annem, oğlan doğdum, erkekçe? büyüdüm.
On yedi yaşımda ordu sefer ettim. Yurdum ve evim barkım için.
On yedi yaşımda, kutlu yurdumdan ayrıldım, öldüm, doymadım, eyvah! Ne yazık!
Önceki atlarımı koşturdum. Ava giderken bindiğim altı yüz damgalı atım,
Önceleri uykusu kaçarak yurtta yata kalıyordu. 
Onun adı Aguş İnal’dır.
Onun adı Aguş, asker çur’udur.
Onun kahramanlık adı Atar Apa. O, atar, atış yapar. Nefret dolu yabancılar yüzünden öldü, kayboldu yoldan çıktı. 50 kişilik refakâtçi yoldaş gücümü benden ayırdı ve beni evime evine kaçmaya mecbur etti.

Onun kahramanlık adı Kut Bermiş. Ne acı! Onun boyu ve halkı.

Onun kahramanlık adı Yen Ok.
Onun kahramanlık/yiğitlik adı, El Yeğen.
Orada Tes Irmağı’nın kaynağında ve Kasar’ın batısında tahtımı kurdurdum, çiti orada vurdurdum. Yazı orada geçirdim. Karargâhımın sınırlarını belirledim. Damgamı ve yazıtımı orada meydana getirdim. Ondan sonra o yıl güzün doğuya doğru yürüdüm.
Orhon Irmağı ile Balıklıg Irmağı’nın birleştiği yerde ülkenin tahtını yönetim merkezini orada kurdurup düzenlettim.
Ötüken yurdu ile Tegres yurdu, bu ikisinin arasında hüküm sürmüş, suyu Selenge imiş.
Otuz oğul muhafızları.
Otuz sekiz yaşımda,
Öz yerim kutlu yerim ne yazık! Kutlu yurdum, hanım, güneş ve ay, ne yazık! … kadar öz yurdumun beyini överim?
Sarp… Ey yalçın kayam, babam, dağım, kutlum, yalçın sarp kayam! Azizim, amin!
Sefil ve perişan Külüm halkımı büyüttüm. Yazık ki onlara doymadım.
Senin evinde senin karın. Bırak evin iyice dolsun.
Sıkıntı ebedîdir. Yalçın sarp kayam ve babam olduğu için, ben yurda ve ırmağa varıp her şeyi, güneş ve ayı görüyorum.
Sıkıntısızca büyüdüm ama sıkıntı asıl bu imiş.
Şimdi ben kocaldım, yaşlı oldum. Herhangi bir ülkedeki kağanlı yani bağımsız bir halkın  böylesi bir devlet adamı var ise, o halkın ne gibi bir sıkıntısı olacak imiş? 
Sizlerden ayrıldım, ayrıldım eyvah! Ne sıkıntı!
Soğdlular ve Çinlilere Selenge’de Bay Balık kentini yaptırıverdim.
Tahta oturdu.
Tahta oturmuş. Onun yurdu, üç yüz yıl yurt tutmuş, sonra halkı gitti.
T’ang hükümdarı Bilge ve alp bir kişidir; halk huzur içinde yaşıyor; bu yıl da bereketli oldu; bizim onlara hücumumuzu kolaylaştıracak, yani, saldırı için sebep olabilecek hiçbir açık gedik bırakmamışlar; bu yıl hiçbir şekilde harekete geçmememiz lazım.

Halkımız daha yeni bir araya geldi, henüz kendimize gelemedik; daha birkaç sene dinlenip beslenmeğe ihtiyacımız var. Ancak, duruma bakıp durumun değişmesi üzerine harekete geçebiliriz ÇK

Tanrı bana akıl verdiği için, onu ben kendim kağan yaptım 
Tanrı buyurdu, Oğuzları bozguna uğrattık ; ırmağa düştüler. 
Tanrı esirgesin
Tanrı ÖL! demiş olmalı
Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş.

Babam hakan, öylece devleti yasaları koyup vefat etmiş. Babam hakan vefat ettiğinde ben sekiz yaşımda kaldım.

Tanrı şöyle demiş olmalı
Tatlı sözüne, yumuşak ipeklerine aldanıp Türk milleti, çok öldün!  
Tay Bilge Totok kötülük düşündüğü için, bir iki süvari de kötülük düşündüğü için ey halkım! “Öldün, mahvoldun. Tekrar tâbi olursan, ölmezsin, mahvolmazsın” dedim. “İşini gücünü ver” dedim. İki ay bekledim ancak gelmediler.
Taylarım. Önceleri erkeklik adım olmadığı için yedi eski eşim, dostum, taşa yazdırıp diktiler.
Tebaam, ikiz gibi refakâtçilerim karılarım, savaşçılarım ve ulusum…
Temir-Apa oğlum! Vah vah! Adım senin kölene. Benim atım, ona köle, atımı senin ellerine. Kahramanın cisimleşmesi şekillenmesi! Ne acı! düzelttim.
Temizin yani savaşıp yenilmemişin utancı savaşıp yenileninkinden daha iyidir! 
Tengride Bolmış El Etmiş Bilge Kağan ve eşim El Bilge Katun kağan adını, hatun adını alıp Ötüken’in batı ucunda, Tes Irmağı’nın kaynağında kağanlık otağını orada kurdurdum, karargâh çitlerini orada vurdurdum.
Tes Irmağı kaynağında çitimi vurdurup yazı geçirdim.
Türk Bilge Kağanın hükümdarlığında yazdırttım. Ben Bilge Tunyukuk.

İlteriş Kağan kazanmasa idi, ya da hiç olmasa idi, ben kendim Bilge Tunyukuk kazanmasa idim, ya da ben hiç olmasa idim, Kapgan Kağan Türk Sir halkı ülkesinde boy da, halk da, insan da hiç olmayacak idi.

İlteriş Kağan ve Bilge Tunyukuk kazandığı için Kapgan Kağan’ın Türk Sir halkının gelişmesi işte budur.  Türk Bilge Kağan, Türk Sir halkını, Oğuz halkını besleyerek tahtta oturuyor. 

Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz.

Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e pek az kala durdum; batıda İnci Irmağı Seyhun geçerek Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar orduları yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş. 

Türk hakanını, Türk halkını Ötüken toprağına ben kendim, Bilge Tunyukuk, getirdim.  
Türk halkı ! aksisin: acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir doyarsan acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun tükendin.

Her ne sözüm varsa ebedi taşa hakkettim. Ona bakarak öğrenin.

Türk halkı içinde zırhlı düşmanların akınına imkan vermedim, kuyruğu düğümlü düşman atlarını koşturtmadım. 
Türk halkı öldü, mahvoldu, yok oldu. Türk Sir halkının ülkesinde boy kalmadı. 
Türk halkı, kendi hanını bulmayınca, Çin’den ayrıldı; han sahibi oldu; fakat hanını bırakıp Çin’e yeniden bağımlı oldu. 
Türk halkının adı yok oluvermiş idi. Türk halkı yitip gitmesin diye yok olmasın diye, yukarıda ebedî gök şöyle dermiş:
Türk halkının Demir Kapı ‘ya, Tanrı Oğlu  denilen dağlara kadar varlığı hiç yok imiş. O topraklara Türk halkını ben Bilge Tunyukuk götürdüğüm için san altınları, beyaz gümüşleri, kızları kadınları, hörgüçlü develeri ve ipekli kumaşları fazlasiyle önümüze getirdiler.
Türk milletinin adının ve sanının yok olmaması 
Türk Oğuz beyleri, halkı işitin ! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk halkı senin devletini, yasalarını kim yıkıp bozabilir idi?
Türk Oğuz beyleri, millet işitin! 
Türk Sir halkı, ülkesinde, asla gelişmesin. Mümkünse, tümüyle yok edelim. 
Türk Tanrısı ve kutsal yer, su şöyle yapmışlar şüphesiz ki: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı, annem İlBilge Hatun’u göğün tepesinde tutup yukarı kaldırdılar şüphesiz.

Babam 17 erle baş kaldırmış. ‘baş kaldırıyor’ diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehre inmiş, derlenip toplanıp 70 kişi olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babamın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip derlemiş toplanmış. Hepsi 700 kişi olmuşlar.

Üç Karluklar domuz yılında 747 Dokuz Tatarlar dokuz komutan beş general ve halk önünde ayağa kalkarak babam kağana şöyle arz ettiler: Atalarımızın adı.

Üç oğlumdan ayrıldım ne acı! Onlara doymadım. Çalışın çabalayın.

Üç yüz kahverengi atıma doymadım.

Üstte ebedî gök lütfetti…

Üstte gök çökmese, altta yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilecekti? 
Uykularını mızraklarımızla açtık
Uzak mesafelere keşif devriyeleri gönderdim, gözetleme kulelerini yerli yerince koydurttum. Dönen düşmanı geri getirirdim. 
Üze kök tengri asra yagız yir kılındukda ikin ara kişi oglı kılınmış.  Kişi oglında üze eçüm apam Bumın Kagan, İstemi Kagan olurmış.
Vadide çocuklarıma, obada eşime doymadım.
Var dediler. Orada yabgu olarak atadı. Ondan sonra sıçan yılında 748. Sen varken halk güçlü imiş, sensizken halkın gücü kara su gibi imiş” diyerek halk ayağa kalkıp kağan olarak.
Wang Chün’ün ordusu, benim tahminime göre, buralara gelemez. ÇK
Yakınlarım, akrabalarım, ne yazık! Çocuklarım, ne yazık! Soylu halkım, avam halkım, ne yazık! Yüz elli askerim, ne yazık!
Yaklaştırdıktan sonra kötülük yayılırmış. Çok bilgili kişiyi, çok yiğit kişiyi yürütmezmiş. Bir kişi yanılıp aldansa soyunu ve kavmini beşiğine kadar yok edermiş. 
Yazdım. Konfederasyona girmesi/katılması gereken beş el Halk. Beş elin Halkın Konfedarasyona katılması gerekiyor.
Yazdım… savaşları… savaşçıları…
Yedik. Evinde beşi bıraktın. Ev beş kişiyle sensiz kaldı. Ne acı! Vah vah!
Yemeye/yemek için av hayvanı sahip olmak bir üstünlüktür kazançtı, ev.
Yer ve gök yaratıldığında Uygur kağanı tahta oturmuş. O yüce ve büyük kağan imiş.

Yerimden ayrıldım ne acı! Suyumdan ayrıldım, ne sıkıntı! Ne yazık! Ne acı!

Yerimden suyumdan yurdumdan ayrıldım ne yazık!
Yeryüzü sonsuzdur, bıraktı/ayrıldı.
Yeryüzündeki besler. Yerdekini yeryüzünde bulunanları düzenler sonsuz yeryüzündeki hatırlayacak sonsuz yeryüzündeki onun için ona.
Yeryüzündeki pars gibi saldırışım ve kahramanlığıma doymadım.
Yetmiş yıl hüküm sürmüşler. Yıl geçmiş. Adımı yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yine.
Yiğidi savaşçıyı, güçlü adamı resmettim…
Yoldaşlarım savaşçılarım, kabilemin insanları bu insanlarla anlaşmaya varın!
Yollug Kağan tebaasını bağımlı kılarak hüküm sürdü. Yeri.
Yurdu savundum, halkıma baş oldum. Dış düşmanlarla savaştım, yurt sahibi yaptım.
Yurdum ve hanıma, kutlum! Eyvah! Doymadım.
Yurdum, hanım, ne yazık!

Yurdum, pişmanlığım ne pişmanlık!, güçlü düşmandan geri dönmeden saldırırken ayrıldım öldüm, ne acı!

Yurdum, yazık! Elbette. Yüz Kümül halkım yazık! Az Kümül askeri çoğaldı.
Yurduma, hanıma doymadım. Yaşım altmış yedi iken ayrıldım öldüm.
Yurduma, hanıma doymadım… askerime, kardeşime ağabeyime? doymadım.
Yurdumu beş kez dolaştım erkeklik kahramanlığım için.
Yurdumun dört bir tarafını dolaştım. Kahramanlığım için, Inançu Alp
Zaman apaçık tek başına bir hakikat. Kulak ver ve boyun eğ.

 

Güç kaynağı Kutluk veren bilgidir

Kapak fotoğrafı: Oylum Öktem Sergisi, Kasım 2024, Yapı Kredi Bomonti Ada

Kutlu Bilgi İnsanı Olmak

Kutadgu Bilig kitabı ile bilgelik yazılı bir eser haline getirilmiştir. Atasözleri ile bezenen bu bilgelik kitabında düşünceler dizeler yolu ile geliştirilmiştir. Karahanlılar devrinde iki yılda tamamlanan eserin Osmanlılar döneminde unutulup, dikkate alınmaması ve fakat 26 Ağustos 1922 zaferi öncesinde  eserin üzerinde durduğu Kutluk Veren Bilgi yol ve yöntemlerinin izlenerek inceden inceye geliştirilen düşünceler neticesinde Bilgi’den gidilerek tekrar İl’e (Devlet) kavuşulmuştur. Konu, Prof Dr Hasan B.Paksoy‘un eserlerinde incelenmiştir.

Kutluk Veren Bilgi’ye neden kayıtsız kalındığı ayrı bir inceleme konusu iken kayıtsızlığın neticesinde bilgisizlik hakim olmuş ve devletin  yok olmasına sebep olmuştur. Kişilere değer verilmemesi, kendiliğimizin kaybına neden olurken düşünce ve onun ürünü olan bilgiler de yok olup giderken Kutluk da yitirilmiştir. Osmanlıların Kutluk Veren Bilgi’ye yabancılaşmaları neticesinde kendiliklerini yitirdiklerini göstermektedir.

Köktürkler (552-744) ve Karahanlılar ( 840-1212) devirlerinde, toplam 564 yıllık süreye karşın, Osmanlılar 1299-1918 yılları arasında 619 yıl hüküm sürdüler.

Benzer bir literatür ise Osmanlılar döneminde maalesef oluşmamıştır. İlk akla gelen temel beş eser söz konusu değildir. Köktürkler ve Karahanlılar’ın eserleri ise unutulmuştur, Divanı Lugat it Türk kaybolmuş ve tesadüfen bulunmuştur. Klasik dönem içinde aynı kurallara bağlılık devam ederken, duraklama ve çöküş dönemlerinde bir savruluş yaşanmıştır. Tabii buradaki sorun temellere yaslanarak bilgilerin üretilememesi ve yenilenememesidir. Monarşi düzeni düşünceye set çekmiştir. Düşünce olmayınca da bilgi tabii ki üretilemeyecektir. Tanzimat ve Meşrutiyetle gelen düşünce açılımları ise maalesef Köktürk ve Karahanlı kaynaklarını es geçmiştir. Tekçi düşünce biçimi halen de devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti ise Atatürk ile “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” tespit ve hedefi ile birlikte Köktürk Yazıtları ve Karahanlı Klasik eserlerindeki (Kutadgu Bilig, Divanı Lugat it Türk) bilgiseverlik ve idealizmini yakalamıştır. Bu kavuşma Kenan Yavuz tarafından yazılan bir makalede de dile getirilmiştir.

Amerikalı tarihçi Frederick S.Starr tarafından 1995 yılında yayınlanan ve 2018 yılında dilimize çevrilen Kayıp Aydınlanma başlıklı kitap, ülkemizde sürekli tekrarlanan ezberlerin aksine aydınlanmanın Orta Asya’da, Türkistan’da başladığını belgelendirmektedir. Burada esas alınan kriter de bölgenin düşünürler açısından taşıdığı muazzam zenginliktir.