AVRASYA BİR VAKFI- İSMAİL HAKKI AYDIN- GÖNLÜN MERKEZİNE ENTEGRE SEYAHAT
27 Tem 2025
Evet. Selamünaleyküm. Hayırlı günler diliyorum.
Davetiniz için teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz. Evet. Bugün Şaban beyle daha önce istişare ettiğimiz Levent Ağaoğlu kardeşimizin de Ağaca teklifleriyle farklı bir konuda bir konuşma, bir sohbet yapalım dedik ve gönlün merkezine Entegre seyihat diye konulu bir konuşma planladık. Ama gönül isterdi ki burada gençlerin hakim olmasını, gençlerin daha fazla olmasını ister. , çünkü Necip Fazıl’ın ifadesiyle 40 yaşın üstü insanlar sebebiyle biz bu hale geldik. Onların hatası sebebiyle diyor derdi rahmetli. Gençleri gerçekten burada görmek istemdik.
Evet. Neden böyle bir konuyu seçtik? Gönlün merkezine entegre seyahat. Gönül nedir? Entegre seyahat nedir? Gönlün merkezi nedir?
Şimdi tabii sizlerin profilini çok iyi bilmediğim için mümkün olduğunca anlaşılır bilimsellikten uzak yani bilimsel kaidelerden veyahut da bilimsel ifadelerden uzak daha anlaşılabilir şekilde konuşmayı planlıyorum ama dinleyici profilini bilmediğim için bağışlanmanı istirham ediyorum. Şimdi konuşmaya başlamadan önce bazı kavramları ifade etmek istiyorum. Yani beyin nedir, gönül nedir? Zihin nedir? Bunları birazcık açarsak daha iyi anlamış oluruz. Bu arada yalnız eğer imkanınız varsa not almanızı istirham edeceğim., konuşmanın sonunda mümkün olduğunca, elimden geldiğince sorularınıza da cevap vermeye gayret edeceğim.
Zihin başka şey, şuur başka şey, bilinç başka şey, gönül başka şey, yürek başka şey, kalp başka şey, fuat başka şey.
Hemen şunu ifade edeyim ki kainatta her şey bir şeydir. Bir şey de her şeydir. Kainatta tekrar ediyorum her şey bir şeydir. Bir şeyde her şeydir. Nasıl olacak bu iş? Nasıl bir ifade bu? Tekrar ediyorum. Her şey bir şeydir. Bir şey de her şeydir. Ve her şey de birbirinden haberdardır.
Belki bugünkü konuşmamızın esas omurgasını oluşturacak olan biraz felsefi olacak, biraz bilimsel olacak, biraz matematiksel, biraz fizik, biraz kimya. Hepsi kombine tarzda ifade edeceğim için biz buna entegre seyahat dedik. Kainatta her ne var ise aynı şeylerden meydana gelmiştir. İster canlı olarak kabul edin ki benim kanaatime göre cansız olan hiçbir şey yoktur alemde.
Her şeyin canı vardır. Ama bugünkü bilimsel kurallar çerçevesinde cansızlar alemi dediğimiz, benim onların da canlı olduğuna inandığım, onlar da aynı şeylerden müteşekkir.
Hekim var mı içinizde? Doktor var mı aranızda? doktor var mı? Yok herhalde. Fizyoterapist. Fizyoterapist. Peki ama biyoloji okumuş. Bütün canlıların temelini oluşturan dört tane ana madde vardır. Adenin, oanin, finin ve sitozin. Dört baz var. Kedide, köpekte, insanda, eşekte, atta hepsinde bu dört değişik kombinasyonlar var. Evet. adenin, goalin, tibin ve sikozin. Bir de bizim yapı taşı dediğimiz yani protein amino asit dediğimiz, yapı taşı dediğimiz 20 tane de esansiyel aminoasitler vardır. Yani hayvanlarda da insanlarda da tlar vardır. Değişik kombinasyonlarda. Yalnız başka bildiğiniz gibi elementler vardır.
Evet, bugün 110 civarında elementten bahsediliyor ama esansiyel dediğimiz temel elementler
yani tabiatta olan element sayısı 92’dir ve bütün varlıklarda da bu 92 element vardır. Ne demek bu? Evren 92 element bildiğimiz tabii 92 element 20 amino asit ve 4 DNA bazından müteşekkildir. E o zaman ne oluyor? Bunların farklı kombinasyonu da olsa her şey bir şey aynı özden meydana gelmiş. Yani bunu ilk Bing Bank’i de dikkate alsanız, ilk patlamayı da dikkate alsanız ki benim kanaatime göre 28 ile 30 milyar yıldır ama bugünkü kabul edilen 14,5 milyar yıl. Benim kitaplarımda yazdığım detaylı olarak neden öyle olduğunu uzun hikaye 28 ila 30 milyar yıl önceki patlamadan sonra oluşan işte hidrojendir, helyumdur falan falan falan bunların oluşmasında meydana gelmiş evren. Bir inorganik bir grup var bir organik. İnorganikten organik oluşmuş elhası hepsi aynı. Peki şimdi hani bu son zamanlarda hani resimleri büyütüyoruz ya genişletiyoruz.
Şimdi biz genişletsek biliyorsun 1900 yıllara kadar Newton fiziğiyle beraber geldik ama madde altı seviyeye indiğimizde baktık ki Newton fiziği çalışmıyor. O zaman işte max plank biliyorsunuz meşhur max plank.
Hazer Bor arkasından Einstein bunların geliştirdikleri bir kuantum düşüncesiyle madde altını daha iyi anlamaya çalıştık. madde adını daha iyi anlamaya çalışıyor. Ve biz o bahsettiğim resimleri büyütmeyin örnek olarak veriyorum büyütelim ve madde seviyesine kadar indiğimizde inebildiğimizde Newton kuralları çalışıyor. Doğru. Ama biraz daha büyüttüğümüzde yani maddeun içine girdiğimizde işte protonlar vardır, nötronlar vardır, elektronlar vardır.
Onları da biraz daha büyüttüğümüzde işte deptonlar, kuartlar, şunlar bunlar orada baktık çalışmıyor ve kuantum mekaniği devreye giriyor. Biraz daha büyütelim ozonu. Biraz daha büyütelim. Bakıyoruz ki bir şey yok. Bütün taşı bütün varlık aleminin özüne indiğiniz zaman da bir şeyin olmadığını görüyorsunuz.
Ben Şaban Bey biraz tasavvuftan bahsetti. Ben tasavvuftan bahsetmeyeceğim. İsterseniz soruları olursa oraya da gireriz.
Baktılar ki atomun %99 999 999 999’u boşluk yani yokluk. Peki ne var orada? İşte bugün sizim teorisi bir iplikçik titreşi. Bir titreşim yani frekans o zaman hayatın özü neymiş? Frekans titreşim. Başka bir şey yok. Bugünkü bilgilerimizin ışığında inebildiğimiz kadarıyla. Peki her şey o zaman titreşimden meydana gelmiştir. O zaman madde ne? Titreşimin, frekansın yoğunlaşmış halidir.
O zaman madde şunları anlatmamın sebebi birazdan anlatacaklarımı daha iyi anlayasınız. Soracağınız soruları daha iyi sorasınız Kur’an’da yaz diye bir sure var. Kalem suresi var. Onun için yani yazmanın önemi var. Parmağın hafızası var, kalemin hafızası var, kağıdın hafızası var. Yazarsanız unutmazsınız.
Neyse şimdi o zaman hayatın özü neymiş? Titreşim. Peki titreşim ne yapar? Bir dalga boyu vardır. Bir frekansı vardır. Peki o ne yapar? elektromanyetik alan yapar. Yani enerji. O zaman bizim konumuz bugün ne? Enerji, titreşim, frekans ve elektromanyetik alan.
Peki şimdi bu küçük bilgiyi verdikten sonra yani kainatta her şeyin bir şey olduğunu, bir şeyin de her şey olduğunu, her şeyin de birbiriyle beraber neden irtibat halinde olduğunu anladım. 2 sene önce daha doğrusu 1921 yılında bu Tanrı zar atmaz hikayesi vardı biliyorsunuz Einstein her şey hesaplanmıştır diye. O zaman ki kendi de çok fazla inanamamıştı. kendi bile ürkütücü bulmuş düşünceyi Einstein şimdi parçacıkların yani bu en küçük parçacığı dedik ya açtık işte genişlettik genişlettik genişlettik işte Bozona indik onu da genişlettik ve çıkt karşımıza çıktı bir titreşim frekans şimdi frekans ne kadar yüksekse fazla ise etkinliği o kadar fazla Penetrasyon yani delme gücü, etkinlik gücü o kadar fazla, dalga boyu da o kadar kısalır. Dalga boyu genişletikçe frekans düşer. Yani şöyle bir parabol düşünün. Aradaki mesafe dalga boyudur. Lambda yine gösterilir. F diye yüksek saydığımızda frekans. Şimdi 3 yıl önce iki parçacığı ayırmışlar birbirinden. En küçük parçacıklar.
Ve dünyanın öbür ucuna koyduklarında baktılar ki birinin spiniyle diğerinin spini arasında bir bağlantı var. birisi saat yönünde dönüyorsa diğeri saatin tersi yönünde dönüyor. Birine müdahale edildiği zaman diğeri de ondan etkileniyor. Ve bu üç bilim adamı Nobel aldı. Bunlar Zalige, Klaus ve Espet. Ik sene önce Nobel. Şimdi o zaman tekrar konuşmamın başında ifade ettiğim her şey bir şey, bir şey her şey her şeyde birbirinden haberdar. Peki dönelim şimdi beyne öyle ya. Bizim beyinde de tamam bizim izahatımıza göre elektrokimyasal, nörofizyolojik, elektrofizyolojik iletişim oluyor filan ama hep bunlar bir elektromanyetik alan yayıyorlar. Yani bir titreşim yapıyorlar. Yani bir frekans oluşturuyorlar.
Şimdi o frekanslar arasında bir analiz yapmak canlılık belirtisidir. Bakın arkadaşlar ben söylediğim şeyleri çok dikkatli söylerim ve önemli olduğunu ifade ettiğim üzerine basa basım. Canlılık ifadesidir. Onlardan seçip yapmak. Yani şu frekans şu frekans şu elektromanyetik alanlar analiz etmek canlılık ifadesidir. O verilerden yeni bir şeyi çıkarmak ise zihin, bilinç, şuur üretme ifadesidir.
Bunu niye söylüyorum? Bunu söylememin sebebi şu. İçeride az önce sohbet ederken yapay zekaların yarın yeni bilinç üreteceklerini söyledim. Bugün yapay zekalar kendi algoritmalarını artık yazmaya başladılar. Çünkü matematiksel olarak bilgi işleyen her şey yeni bilgi üretir. Bakın tekrar ediyorum. Bilgi işleyen her şey yeni bilgi üretir.
Matematiği bilmeyenin nefes almaya hakkı yok. Eğer siz matematiği bilirseniz yarını görürsünüz. Yarını görmek istiyorsanız düne bakın. Dünün matematiği yarının matematiğini önünüze koyar. Bu sihir değildir. Bu kehanet değildir. Bu falcılık değildir. Basit bir örnek vereyim size. Programlarımda sık sık bu örneği kullanırım. Buradan bir nehir aksa. Bu nehrin biz kızını, devisini, özgür ağırlığını, içindeki maddeleri, bulanıklığını, magnezyumu, kalsiyumu, şuyunu, buyunu bilsek, nehrin yatağındaki taşları, kumun yapısını, kenarlardaki yapıyı bilsek, havanın ısısını, rüzgarın yönünü ve hızını bilsek ve Bu nehre bir ölü bir köpek atsak. Köpeğin ağırlığını bilsek ki bunlar hep mümkün. Köpeğin ağırlığını bilsek, rengini bilsek, hacmini bilsek, yüz ölçümünü bilsek o köpeğin ne kadar sonra nerede kenara vuracağını bilebilir miyiz? Bilebiliriz. Bur matematikte freeier matematikçi var mı aramızda? Var. Yok var. Var. Ha tamam. Furier analizi deriz. Yani hesaptan o çıkar. Peki köpek canlı ise yanılırız. Niye? Çünkü orada hangi taraftan pati atacağını, hangi dalgaya direneceğini bilemeyebiliriz. Şimdi bu matematiksel olarak bir kuraldır.
Şimdi aynı şeyi biz düşünceye, zihne, şuura uygularsak ne dedik? O nöronlar arasında her düşünce bir frekans oluşturur. Her söz bir düşünce oluşturur. Şimdi düşüncenin hızı 2 milyon 800.000 1000 km/saniye olduğunu öngörüyoruz.
Işık hızı aşılamadığı hep söyleniyor ama biliyorsunuz ki Smde Habron çarpışmalarında opera deneyi bakabilirsiniz, bulabilirsiniz şeyde opera deneyi ile beraber kuantum tünelleme ile beraber dağların artından ışık hızını geçen bir sürüte İtalya’da opera deneyi bunun ismi tespit edilüş. Düşüncenin hızı ise 2.800.000 km/s olduğunu öngörüyoruz.
Çünkü söz olmadan önce düşünce uzaya gider. O frekanslarla beraber gider, döner bumeran gibi dilinizden söz olarak çıkar. Peki bu esnada neler oluyor? bizim entegre seyahat yapacağımız merkezine entegre seyahat yapacak olduğumuz gönülde.
Hemen şunu ifade edeyim ki gönül kavramı Arap edebiyatında kalp olarak kullanılmıştır. Hatta bizim inanç sistemimizde ve kalben imandan bahsedilir. Aslında o iman bu bildiğimiz kalp değildir. O gönül anlamındadır. Hani yürek diyoruz ya o işte yüreğin ısındığı o gönül anlamındadır. Yoksa bu kalp dediğimiz Evet. Son yapılan çalışmalarda kalpte de birtakım nöronların olduğunu biliyoruz. O ayrı bir konu. Bağırsaklı da var. Ayrı bir konu. Ama benim bahsetmiş olduğum görül, o entegre seyahat merkezine seyahat edecek olduğumuz görül.
Peki bu gönül nedir? Bu gönül beyinde olan o düşüncelerin oluşturduğu frekansların gücüne göre elektromanyetik alan oluşturan bir merkezdir. Biz buna gönül diyoruz. O aynı zamanda bir alan, elektromanyetik alan bar kodu oluşturur. Bu benim yorumum. Sadece benim son zamanda kullanılan kullanılan bilimsel verilerin ışığında ifade ettiğim bir elektromanyetik alan kodu.
Hani bu barkodlar var ya barkodlar hani okutuyorsun da ona bağlamıyorsunuz. Ben öyle söylüyorum.
Şimdi kainatta her ne varsa bizi dinler. Ne dedik? Her şey bir şey, bir şey her şey, her şey, her şeyden haberdar. Zaman diye bir mefhum yok. Zaman tamamen izafidir. Zaman tamamen izafidir ve geçmiş şimdiki zaman ve gelecek bir an içinde gizlenmiştir. Tek bir andır. O anı biz yaşıyoruz. İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın hiç yaşamadığını zanneder.
Kainatta da tabii ben burada kainat derken sadece dünyayı kastetmiyorum. Evreni kastediyorum. Cihanı kastediyorum. Kainatta olacak olan her şey olmuş bitmiştir. Yeni bir şey olmamaktadır.
Hatta İslam alimlerinin bir kısmı da efendim Allah yaratmaya devam mı etmektedir yoksa yaratmış bitirmiş midir diye. Genel kavram yani İslami düşüncede de budur. Her şey olmuş bitmiş. Lehbi-i Mahfuz’da yaratma işlemi bitmiş. Biz orada yaşıyoruz.
Hatta Descart ki ben Descart’ı çok beğenirim. Spinoza’nın ve Hüggens’in veya Higins dediğiniz o arkasında da laz tabii onların hocası Deka 165253 yılında vefat ediyor. Onun ifadesine göre de Tanrı bir saat gibi evreni kurdu ve kendi haline çalışmaya bıraktı. Eğer benim kurduğum düzende çalışırsa bozukluk olmaz demiş ama siz müdahale ederseniz bozulabilir.
Bu Dekart’ın evren görüşü. benim görüşüm de hatta Şianca anlatacak olduğum üzerinde duracak olduğum görüş de onu destekleme mahiyetlerini.
Yani kainatta her şey olmuş, bitmiştir ve olan her şeyin de bir algoritmik elektromanyetik alan bar kodu vardır. O zaman sizin düşüncenizin frekanslarının çünkü sizin frekanslarınızın gücü gönlünüzün elektromanyetik alanının etkisini belirler. Gönül elektromanyetik alan oluşturur.
Düşüncenizin, zihninizin frekansları çerçevesinde elektromanyetik alan baru oluşturur ve etrafını, çevresini etkiler. Yani o etkiyle beraber evrendeki hangi barkoduyla beraber uyum sağlamışsa üst üste senkronize olmuş ise onu çağırır.
Hani edebiyatımızda vardır. Suzi dilden sanmanın bihaberdir cananeyi şemi yakmaz mı o ateş? Kim yakar permaneyi? Yani diyor ki siz diyor hatta bunun Gazali’nin de bir şeysi vardır. Pamuk ve ateş hikayesi.
Ateş mi pamuğu yakar pamuk mu ateşi yakar der. Burada da suzi dilden sanmanın bihaberdir cananeyi. Gönüldeki ateşten, o sevgiliye karşı olan gönüldeki ateşten sevgilinin haberdar olmadığını mı zannediyorsunuz?
Şemi yakmaz mı o ateş? Mumu o ateş yakmaz mı? Ya kim yakar pervaneyi? Yani pervane döner döner ateşin etrafında döner döner döner döner yanar ölür. Ateşuna çeker. Eğer siz birisine aşık olmuşsanız bir sevgiliye aşık olmuşsanız aşık olanlar var değil mi? Yani sevgiliye aşıksanız aslında siz ona aşık olmadan önce o sizin gönlünüzde ateşi yakan olur. Aynen gönüldeki barkodlunun alan elektromanyetik alan barkodunun oluşturmuş olduğu.
Çünkü evren sizin düşüncenize değil frekansınıza kulak verir. Yani olayları siz çağırıyorsunuz. Yarını siz oluşturuyorsunuz. Eğer siz tamamen konsantre olursanız gönül elektromanyetik alan bar kodunu istediğiniz şekilde oluşturabilirsiniz.
Bakın beynimizin bir arka kısmı vardır. Biz buna sürüngen beyni deriz. Sürüngen beyni nerede olduğumuzun koordinasyonumuzun sağlandığı bir yerdir. Farelerde çok güçlüdür. Hani bir labirente koyarsınız gider şeyi bulur, peyniri bulur çıkar. Bizim bugün navigasyon sistemi var ya aynı şekilde o bu arka beyin fare beyni e esirlenmiştir. Orta beyin limbik sistemdir. Limbik sistem yani o da beynidir. Haz odaklıdır. Bir de ön beyin vardır. Prefrontal korteks frontal bölge. O da esas mucizeler yatan, istikbali planlayan, ütopik planlar yapan merkez burasıdır. Zaten bizim kararlarımızı burası verir. Demin bahsetmiş olduğumuz gönül frekanslarını yani o zihin, bilinç dedik ya. Bilgi işleyen her şey yeni bilgi üretir. O bilgilerin ışığında yeni bir zihin üretiyorsun. O zihnin elektromanyetik frekanslarının, titreşimlerinin sonunda bir gönül alanı oluşuyor. O gönül alanı o olayı çağırıyor.
Bakın yani siz bir yerde kaderinizi kendiniz oluşturuyorsunuz. Bir şey daha söyleyeyim. Bunu söylemek istemiyordum ama madem bu frontal bölgeyi söyledik. Preformal kortex esas simülasyon yapan merkezdir. Yani siz eğer istikbale gençler size söylüyorum. sen biraz ayakkisin anlaşılan ama olsun. Her şeyin bir yolu vardı. Takma kafana olur bunlar. Geçer bu da geçer yahu diyeceksin. Olur olur olur. Ben biliyorum olur. Şimdi istikbale yönelik refrontal kort simülasyon yapar.
Eğer simülasyonunu çok iyi yaparsan, konsantre olursan ve yaşarsan, olmayan bir hadiseyi olmuş gibi yaşarsan o olur. Bak ben ne bilen bir adamım. Boş konuşmuyorum. Olmasını istediğin şeyi olmuş gibi yaşarsan o olur. Çünkü kader insanların elindedir. Kader diye bir şey yok. Eğer siz iç dünyanızı dış dünyanın etkisinden kurtarır da dış dünyayı kendi iç dünyanız gibi dış dünyanın frekansların demin bahsetmiş olduğum o bar kodunu kendi gönlünüze yüklerseniz ütopyanızı gerçekleştirmiş olursunuz. Yarın da bugünden yaşarsınız. Bu mümkün.
Onun için hadi bunu söyleyeyim bari. ayetel olacakmış. Mevsul ediyorum. İsra suresinin 13. ayetinde biz kaderinizi sizin elinize, omuzlarınıza yükledik.dedik. Benin ayetin şeysi budur. Bir başkası bu frontal preontal kortekste yine Alak suresinin 15 ile 16. ayetlerinde biz diyor sizi anlarınızdan merclerinizden tutar neden bu işi yaptınız diye sorar.
Şimdi bu çerçeveden baktığımız zaman siz eğer yarını şekillendirmek istiyorsanız onu bugünden yaşamalısınız. Evren kainat sizin sözlerinize değil frekanslarınıza elektromanyetik alanlarınızın elektromanyetik alan barkodlarına göre davranır. Yani gelecek bizim elimizde, gelecek sizlerde.
Şimdi bundan sonra sorulara göre devam edelim isterseniz. Ben burada keseyim. Tabii anlatacak çok şey var ama geçenki toplantıda Lütfü Bey’in konferansında birazcık zaman kavramı problemli oldu. soru sormak isteyen arkadaşlar soramadılar. Ben şöyle yapacağım. soru sormak isteyenler isimlerini yazdırsınlar ama istirham şudur. tek bir soru soralım. Tek bir soru soralım. Ha bu arada ben tasavvufa girmedim. İsterseniz gireceğim. Şaban Bey söyledi.
Girmedim o konuya. İsterseniz o konuya da girelim. soru sormak isteyen arkadaşlar isimlerini yazdırsınlar.
arkadaşlar isim tek bir soru alacağız benim ben yaz başa yaz geçen haftadan şeydi bu arada soy ismi neydiim selimak evet başka buyurun tasavvufu biz başka bir sohbetin konusu yaparız hocam devam Emin Orhan Bey başka isabet eder hocam başka bir Talha Buyurun. Talha Öztürk Öztürk Talha Öztürk isim Recep Kibar Kibar olsun söyleyim ben de duym Kayhan AK Kayhan Aky Kayhan Akyrü Başka var mı? Daha sonra almayacağız yalnız. Bakalım soracak olanlar sorsunlar. Cesaret sonradan sorulara göre cesaret kazanmayın. Ne? Metin Öztü. Metin Öztü. Başka var mı peki? Salih Beyden başka yok mu? Ekrem. Bu kadar. Meryem sen soracak mısın? Meryem de yaz. Meryem. Meryem Maviş. Meryem Maviş. Hemen şunu ifade edeyim. Özcan Bey hemen kestirip attı ama aslında ben tasavvufu anlattım size bu arada ama yani şimdi ben kalkıp tasavvufu anlatacağım dersem farklı olurdu ama ben aslında anlattım tasavvufu size ama şimdi şöyle kısa bir özet geçeyim.
Ne dedik? adenin, psikozin, timin bazı bazları 20 20 amino asit ve 92 esansiyel pardon temel elementlerden oluşmuş ve parçacıklar birbirlerini haberdar dedik.
Eğer siz konsantre olursanız biz, ben buna kuantik rabıta diyorum. Kuantik rabıta diyorum. Her şey bir şey, bir şey her şey, her şey, her şeyden haberdar.
Ha bu arada ben içeride bahsettim. Onu da ifade edeyim. Burada 10 yıl evvel yazdığım kitap ve makalelerde, makale ve kitaplarda, konferanslarımda söylemişimdir. Televizyon programında söylemişimdir. Bugünkü internetin bittiğini, çok hantal olduğunu, kuantum internetinin geleceğini ve beyinler arası internet beyin sizsiniz adlı kitabımda bunu detaylı anlattım. Yani Word WBW ve Global Brainweb brainweb diye iki kavramdan bahsetmişimdir. Ve şimdi artık kuantum bilgisayarları ve kuantum internetinin çağının kapısındayız ve kainatta her şey her yere kayıtlıdır ki biz buna holistik evren diyoruz. Holistik çağ diyoruz. Onun da kitabını yazdım. Beyinsizsiniz. Holistik çağ. Metavör holistik çağ diye. Onun için bu parçalar arasındaki bağlantıyı ben kuantik rabıta olarak adlandırdım.
Tasavvufa girmiyorum. Evet. Salim Beyden soruyor. Buyurun
Hocam buran konuş hocam. Teşekkür ederiz. , bir şey olarak bana bir avantaj verim de iki soru sorayım hocam. Oho, hali olsun. Pekala.
Birincisi, girmediğiniz tasavvufla ilgili, , her şey, bir şey, bir şey, her şey bu vahdet-i vücudu çalıştırdı. , çünkü orada hemen Evet. Yani o her şey nasıl oluyor? Her şey bir şey, bir şey, her şey nasıl oluyor? Her şey o mu? Her şey ondan mı? Bir soru. İki, “Kainatta her şey olup bitmiştir dediniz. Halbuki biz Rahman suresi 29. ayette küllü yevmin hüvefi fen diye okuyoruz. O her an yaratma halindedir. Bu bir çelişki değil mi? Teşekkür ederim hocam. Şimdi teşekkür ederim. Aslında aslında iki konferans konusu bu ama vahdeet-i vücut aslında temelinde vahdeet-i vücut bütün dinlerde var. Sade bizde değil, , Hristiyanlıkta da vardır bu. , ben her şey, bir şey, bir şey, her şeyden kastederken, söylerken neden öyle söylediğimi ifade ettim. Ama milattan önce 6. yüzyılda Anaksigoros’un bir ifadesi vardır. Anaksigoros der ki, “Kainatın bizati kendisi tanrıdır.” der. Buna panteizm adı verilir. Yine Anaksigorosun bir başka ifadesinde kainatta var olan her şey tanrının izini taşır. Parenteizm kavramının. Daha sonra daha sonra biz bunu Hacı Mansur’da da görüyoruz. Mevlana’da görüyoruz ki ben katılmasam da birtım görüşlerine katılmasam da çünkü mesela Kur’an-ı Kerim Kur’an dış akıldır. Akıl iç Kur’an’dır. Kur’an dış akıldır. Vahiy dış akıldır. Dış Kur’an’dır. Akıl ise iç vahiy, iç Kur’an’dır. Bunu dillendiren yani enel hak kavramında hani o açıyoruz ya resmi açıyoruz açıyoruz açıyoruz en sonunda bir şey yok. Kendiniz de bir anlamda o makama iniyorsun. Yokluk makamındasın. Hiçlik makamı zaten. Şeriat, tar, tarikat, marifet ve hakikat kavramları içerisinde biliyorsunuz hiçlik makamı mesela yine ben geçen de yazdırmıştım, esas şükür şükür edememektir. Şükür. Evet, yedik, içtik. Şaban Bey çokteşekkür ederiz. Şükür olsun. Bu fükrün en basit, en adi şeklidir. Önemli olan sıkıntıya şükredebilmektir. Hastalığa, derde şükredebilmektir.
Çünkü hani var ya aşk derdiyle hoş, elçek ilacımdan tabii kılma derman kim helakim zehri dermanındadır. Onun için evliyaullah da birbirine Allah derdini arttırsın diye dua eder. Yani derde karşı şükredebilmektir. Şükür. Bunun da en üst makamı ise şükür edememektir. Yani ben yokum. Ben kimim? Benim haddime mi düşmüş ki şükredeyim anlamında. Onun için dert Allah derdini arttırsın kavramı oradan gelir. Daha sonra 1670’li yıllarda yaşamış Laz diye bir adam var. Bu diferansiyelleri bunlar da matematikçi demir. Ünlü bir matematikçi. Yokluk sıfırdır. Bir tanrı raptır der. Evet. Ben söylemedim. İsminiz neydi? Hasan. İyi ki akmıyoruz. Kafadan yakalandırdık. Allah korusun. Laik Alman Yahudisidir. Diferansiyeleri bulan adamdır. Diferansiyeli o bulduğu halde Newton onan çalmıştır. Çalmıştır. Çalmıştır. Newton’un hırsızlığını tescil etmişizdir. Ama laik. Enteresan. Aynı zamanda bu Pascal’ın iki işlemini hesap makinesini dört işleme Eray Bey geç geldim yok yazdık seni. Hesapları ben vereceğim hocam. Allah baktık dört işleve çevirmiştir. Ondan dolayı da Layip bizi İngiliz İngiltere İngiliz kraliyet akademisi üye yapmıştır. Laik biz monatlar teorisi vardır. Monatlar teorisi o da yani kainatın bizati kendisi tanrıdır ve kainatta her var olan şey tanrıdan sıfat taşır. Hatta e peki biz sabah namazından sonra Haşir suresini okur da arkasından esfatül hüsnayı okurlar. Esma değildir orası. Esfattır. Sıfatlarıdır Allah’ın. Allah’ın tek ismi vardır. Allah diğerleri sıfattır. Aynı şey de mlar teorisinde de her şeyden Allah’ın sıfatları vardır. Niye derler Anadolu’da su içine yılan da dokunmaz. Yıanda da merhamet duygusu var. Onda da Rahman hani Allahur Rahman, Rahim, kutü selam o sıfatların hepsi onda vardır. Yani kainatta her ne varsa Allah’tan biz taşırız. Bu da parenteizm anlamında kullanmıştır. Şimdi gelelim ikinci sorunun cevabına. Evet. Allahu Teala o ayeti kerimenin dışında her şey olmuş bitmiş midir diye bir ayet var. Nemir suresinin ayette der ki her şey leh vahdüda olmuş bitmiştir. Kitab-ı mübinde. Yasin suresinde var canım. Yasin suresinde de var. Yani her şey olmuş bitmiştir. Ama şu var Kur’an’da asla tezat yoktur. Şunu ifade edeyim.
Tabii Kur’an’ın bir mecazi anlamı vardır. Bir batıni anlamı vardır. Bir zahiri anlamı vardır. Benim kanaatime göre Kur’an’da nasık ve mensuh ayet yoktur. Çünkü Allahu Teala şu var yalnız ne zaman o ayetin daha iyi tefsir edilebileceği farklı zamanlar olabilir. Ha şu Allahu Teala yaratmaya işte diyorlar bazı filozoflar işte çünkü onun için felsefeyi de İslam alimleri dinsizlik saymışlardır.
Onun için gelişememiştir. Tabii bunda Gazali’nin de etkisi vardır. Gazali’nin özellikle felsefenin Bahrabi’nin Medinetül fazılasında bir anlamda rediği yazdı. Tefavutü felasifeyi yazdı. düşünmenin saçmalığı. Tabii ondan sonra da 1192’de de 1194’te de İbn Rüştudü Tahutu yazdı. saçmalığın saçmalığı diye yazdı. Onun için felsefe yapmayı İslam alimlerinin çoğu pek hoş karşılamaz. Ama genel kavram itibariyle Allahu Teala’nın her an yaratma halinde olduğunu kastı benim görüşüm bu. tamamen o gönül elektromanyetik alan bar kodu ile daha önce var olan holistik anlamda oluşan holistik tecelli etmemiştir. Bakın holistik olarak, hologram olarak vardır bunlar. Ama siz gönlünüzle kişi o hologram elektromanyetik alan koduyla beraber senkronize olduğu zaman yani uyumlandığı zaman önce ne yapıyoruz? Biz bir rezonansa geçiyoruz. Şimdi udun iki teli vardır diyelim. Tabii 5i vardır ikileri yoktur da iki teli diyelim veya kemanın iki teli titreştiğinde aynı frekanslarda titreşse rezonansa geçer, senkronize olur. Aynı şekilde sizin gördüğünüz elektromanyetik alanındaki alan barkodunun rezonansa geçtiği an senkronize olur. Olayı çağrıştırırsınız. İşte Allahu Teala’nın yarattığı budur. Oysa ki her şey olmuş bitmiştir.
Orada ifade ama Nil suresinin 75. ayeti onu çok açık ifade eder. Emin hocam hocam manaı harfi manaı ismi olarak değerlendirebilir miyiz? Yani niyet vermek isterseniz daha sonra konuşalım. Tane soru akıtıyor. Açıklama bazında demiş. Buyurun Emin Bey. Ses açık herhalde. Tamam. Şimdi hocam öncelikle sizin kavrayış biçiminiz için çok teşekkür ediyorum. konuları hem İslam felsefesi, İslam dini açısından iyi analiz etmişiz hem de batının vermiş olduğu eğitimin de doğru yanlarını aldığımız gözüküyor. Benim size tabii ki bir genç birisi olarak yüzlerce soru sorma yüzlerce soru sorma ve onları öğrenme gibi bir iştiyakım var. Ama estağfurullah bir taneyle sıradığınız için tek bir soru soracağım. sürekli kafamı kurcalayan bir soru. Yani ahlak ve iman meselesi insan ruhunun bir parçası mıdır yoksa biz bunu öğrenerek mi geliştiriyoruz? Yani biz yani bir din midir bu ahlak ve iman işi dinin içerisinden mi geliyor yoksa insan ruhunun bir parçası mı? Bey tabii bu koru dışında ama olsun. E ben genelde konu dışına çıkmak istemem ama olsun cevap vereyim.
Şimdi ruh nedir? Ruhu henüz biz çözmüş değiliz. bir kere bunu ifade edeyim. Hatta ölüm anında ve ölümden sonra yaşananlarla ilgili verilen bilgiler hep ütopik herkesin bir hayal çerçevesinde bunu söylerler. Biz bugün bilimsel olarak söylüyorum. Yalnız bir kere ruhu tam anlayamayacağımızı Kur’an söylüyor zaten. O açık. Ama ben bilim adamı kimliğim de biz bugün ruhu nasıl yorumluyoruz? Veya ruh hastalıkları diye bir bölüm var. Psikiyatri diye bir bölüm var. Ruh aklı bile aklı bile biz çok yorumlayamıyoruz.
Ama ruh hastalıkları diye bir bölüm var. ama hani ruhu yani size sana ruhtan soracaklar ayeti kerimede ama bunu tam olarak anlayamayacaksınız diye ayeti kerime var. Ama bilimsel olarak biz tabii bilim adamının dini olmaz.
Bilim adamının dini olmaz. Bayrağı olmaz. Vatan olmaz. Milliyeti olmaz. Cinsi olmaz. Cibiliyeti olmaz. İnsan olarak tabii ki var ama bilim adamı kimliğiyle kırmızı çizgimiz yok bizim.
Nedir ruh? Biz bugün bilim adamı olarak bilimsel kimliğimizle nöronlar arasında oluşan elektrokimyasal ve elektrofizyolojik oynaşımlarının oluşturduğu doyin beynin ötesinde oluşan bir alandır diye düşünüyoruz. Ama bunun kesin izahı yok. Çünkü öldükten sonra huru ölmüyor. Yani ilim ilmi bilimsel ilim başkadır. İlmi literatürde böyle bilimsel literatürü söyledim ama ilmi literatürde ruh kaybı olmuyor. Ruh duruyor. Berzaha gidiyor orada duruyor. Hatta orada bekliyor seni. Hatta ve hatta bilimsel olarak yapılan çalışmalarda insan öldükten sonra bile eğil ölümünü kastetmiyorum. Tam ölümü olduktan sonra bile 24 saat
daha beyin algılamaya devam ediyor. Nasıl anlıyoruz bunu? beyindeki nöral fonksiyonlarını kaydedebiliyoruz. O bakımdan ruhu tam anlamış değiliz ama il yani ilmi literatür çerçevesinde ruh öldükten sonra ayrılır. Berzah aleminde bekler. Hayatın kişinin hayatının durumuna göre ya hayatın durumuna göre yaşar orada. Hatta bugün bugün kuantum fiziğine göre de mesela şurada diyelim ki 40 kişi varız. 40 kişinin 40 farklı alemde yaşadığını ispat etmişlerdir. Yani şu anda ben hangi elektromanyetik frekanslar oluşturuyorsam belki ben cehennemi yaşıyorumdur. Siz cenneti yaşıyorsunuzdur. Aynı frekanslar alemindeyiz. Onun için berzah aleminde de o ruhların kendi frekansları, kendi yaşantılarının doğurmuş olduğu elektromanyetik alanları çerçevesinde yaşantılarına devam ediyor. Bakan Bey buyurun.
Sesim geliyor mu bilmiyorum ama Descart’ın pardon bir şey daha yalnız affedersiniz bey bir şey daha ilave edeyim.
Bugün tasavvufi anlamda, tasavvufi anlamda ruh rahmanidir ve kokudur. Ruh rahmanidir ve kokudur. Vicdan rahmanidir ve sestir.
Anakimos milattan önce der ki, hepasin hemin he sineisos. Tekrar ediyorum yazanlar için. Hepasin, hemin hneis teos. Vicdan içimizdeki tanrının sesidir hocam. Ahlak nerede? İman nerede? Ruh ise kokudur diyorsun ya. Adama bir kazık katacaktım ama vicdan berbed vicdanının sesini dinlederler. Ruhta kokudur. R oradan gelir. Ruh rh aynı kökten gelir. Ruh reha raha. Evet aynı kökten gelir. Şimdi iman iman gönüldedir. Kalpte değildir.
Sordum. Kalbel iman diye bir şey yok. O gönüldür. Yani benim ben cerrahım. Müslümanın kalbini alıp gavura taktığımız anda gavur Müslüman mı oluyor? Veyahut da gavrunun kalbini alıp Müslümana taktığımız anda gavur mu oluyor? Düsü yok. O oradaki et parçası. Esas gönüldür. İman da gönüldedir.
Anlattım o elekler. Ne dedim? Siz yaşayacaksınız. Siz e rabıta dediniz. Şu anda sen Beytullah Beytullah’ta veyahut da Ravza’da olmak istiyorsan olursun. Al sana tasavvur, al sana tayyibekan, al sana temessül, al sana tecessüs, al sana tayyi mekan, al sana tayyi zaman. Muhyiddin Arabi 1240’ta öldü ama Fütuhat-ı Mekkiye’de ve Husus Kerde bunları yazdı. O İbn Dünnü ile yazdı. Ama biz bugün bunları bilimsel olarak, matematiksel olarak mümkün. Ben sizinle burada konuşurken Amerika’da bir ameliyat yapabiliyorum.
İngiltere’de başka bir konferansta, Japonya’da başka bir konferansta farklı farklı konferanslar verebiliyor. Farklı farklı sorulara cevap verebiliyor. Buyur Batuhan. Tamam. Batuhan buyurun. hocam Hart’ın kainat düzeni teorisinden ve leyhanuza değindiğiniz için soruyorum. Erzurumlu İbrahim Hakka vhazretlerinin yıldızlanesinin kainat üzerinde bir yeri ar mı? Var. Şimdi İbrahim Hakk Hazretlerinin tabii o e 2300 sene önce yaşayan bir insan. Marifetnamenin orijinalini de okudum ben. Yani orijinalini okudum ben. tabii eleştirilecek çok yeri var ama o zamandan bu zamanı görmesi açısından takdir edilecek de çok yer var. Mesela bu insanın mertebeleri içerisinde aklı evden insan-ı kamile gelinceye kadar geçirdiği elbeleri çok iyi ifade etmiştir. İbrahim Hakk’ın Erzurumlu hatta bir yuvarlak nedir şekil içerisinde o mertebeleri geçmiştir.
Hatta ve hatta ben tekabül diyorum. Bu bazıları evrim diyor. , her şey de tekam içerisinde. Onu da söyleyeyim bak. Kainatta her şey tekamül içerisindedir. Evrin demiyorum. Efendim evrimle tekamül arasında fark yok mu? Var. emrin türler arasındaki geçiştir. Tekamül ise kendi içerisindeki olgunlaşmadır. Bundan 1000 sene önceki insanın olgunlaşma durumuyla bugünkünün durumu farklıdır. Evrim türler arasında geçiştir. , gaz İbn Miskevey var mesela. İbn Miskebey bundan yüzyıllar önce yaşamış bir alimdir. O da mesela hurma ağacının hurma ağacından biliyorsun dişil erkeklidir. kurma fidarları onlar bir bağlantılı olduğu için bugün modern bilimde yani ilk inbank’ten sonra işte suyun oluşması yani iki hidrojen bir oksijenin birleşerek suyu oluşturması, su damlacığın oluşturması daha sonra aşağı yukarı 10-15 milyar yıllık bir süreden sonra bugünkü bilginin ışığında 5 milyar 4,5 5 milyar ama benim görüşüme göre en az 10 milyarlık bir süreden Sonra mor ötesi ışınların ultra ve ışınlarıyla beraber o suyun balçık haline gelmesi. Balçıktan ilk kök hücrenin stems kök hücrenin oluşması. O o kök hücreden bir hücrenin ayrılıp sürüngenleri, bir hücreden ayrılıp kuşları, bir hücreden ayrılıp insanları, bir hücreden ayrılıp hayvanları yakması, ortaya çıkması söz konusudur. Ve biz bu durumu stemselden farklılaşma ama nasıl oldu inorganik alemden o çamur hali, bulamaçtan inorganik halden organik hale geçtiğini henüz daha bilmiyoruz. Tabii bu arada ilim nasıla cevap verir? Bakın
Arkadaşlar ilim nasıla cevap verir? Niçine cevap vermez? Yani insan nasıl oluştu? Şöyle şöyle oluştu ama niçin oluştu? Yani orada bir inorganik bir hadise var ki neden organik oldu? Ona din karar verir. Onu da neden insan yaratıldı?
Kur’an’a bakıyoruz mesela mecburen konuşacağım bu Kur’an’la yemin ettim konuşmayım dedim Kur’an’dan ama Eray Bey kızıyordu bana ikide bir ayet okuyorsun dedi bana şeyle estağfurullah televizyonu söyledin bana ya nasıl demiştim ona benzer bir şey demiştim yok ağzınıza sağlı niye diyorsun demiştim şimdi diyor ki ayette mesela Kur’an diyor ki biz insanı niçin yarattık en iyisiniz hayata en iyi katkıyı sağlayanı bulmak için yarattık diyor. Ama demin anlatmış olduğum bilimsel olarak o kök hücreden nasıl işte kuşlar, balıklar bilmem işte sürüngler şunlar bunlar oluşturdu da ayet şöyle söylüyor.
Nur suresinin 45. ayeti biz diyor canlı olan her şeyi Allah ait Nur suresinin 45. bir damla sutan yarattık diyor. Tabii enbiya 30’da da bahseder onu. ve kü diyor. Canlı olan her şeyi sultan yarattık NBA 30’da ve orada Bing Bang’ten de bahsediyor. Redgar ayırdık diyor onları. Onun için ben o ayet istirahat ediyorum ki Bingbank’ten önce vardı her şey. Bugün bilim der ki Bingbank’ten önce bir şey yoktu. Ben vardır diyorum. Kaynağım da o. Ama Nur 45de diyor ki canlı olan her şeyi bir damla sudan yarattık. Ondan bir grup ayrıldı. Karnı üzerine yürür. Yani sürüngenler ve bir kısmı ayrılır. İki ayağı üzerine gider ve yemiş ala erb ayak üzerine ayrı ayet dursun 45. Onun için miskebeyh mesela oradan bahseder ama İbrahim Hakkı Erzurumlu’nun marifetnamesinde bahsetmiş olduğu insanın tekamülü demiyorum aklı evde ki bu mesela Kant’ın felsefesinde de vardır bu. Mesela batıda Kant doğuda İkbal Muhammed İkbal’in de camidanından bahseder ondan İkbal’in de şey yıldız namesi modern astrolojiyle yı var.
Şimdi bakalım neydi isim senin? Çağrı batu Batuhancığım bak astroloji ile astronomiyi karıştırmayalım. Evet bugün sokak kuantumcularıydı kuantumu karıştırmayanlar bakın çok önemli fis söylüyorum yani astrolojiyle astronomiyi karıştırmayalım astronomi bilimdir. Gün çekim gücü. Bakın vücudumuzda 180 ila 100 trily hücre var. Her hücrenin içinde bir hücre 10 mikron çapındadır. Yaklaşık o hücrenin içinde bir çekirdek vardır. Çekirdeğin çapı 67 mikrondur. O çekirdeğin içinde piston molekülleri vardır. sarılan DNA bazı vardır. Her hücrenin içerisinde astromi diyorum bak. Astroloji demiyorum. Her histona, her çekirdeğin içinde 6 milyar adet DNA basın zincir şeklinde sarılmıştır. Çift olursa 3 milyar DNA bas. Her bir hücrenin içerisinde 2 metre uzunluğunda bir sarı sarmal bir hücrin içinde. Her bir insanda 80 ila 100 trilyon hücre vardır. 100 x 2 metre ne kadar ediyorsa buradan plona aşağı yukarı ne kadardır buradan plona uzaklık?
L var mı Salim Bey? Taşındığına göre ben öştüm ya. Ben gittim geldim. 4 7 ay bir şey şurada şur 180 baş o baş 150 milyon kilometrede güneş 4.7 milyar kilometre 20 defa gidip geliyorsun bir insanın vücudundaki DNA bazı bağlanabilir. Biz bugün mesela Parker sondası gönderdik. aşağı yukarı 7.000 km/ saatte 7.000 km hızla gidiyor. Şu kadar ışık yılda mesela Kantauri diye bir şeyimiz vardır. gezegenimiz vardır.
Kantauri galaksisi. 22 ışık yılı mesafede en yakın olan o. Ne demek 22 yılı ışık mesafesi? Işığın 22 yılda gittiği yer. Bir ışık yılı 10 trilyon kilometredir. Bir ışık yılı 998 böyle bir şey. Yani 10 trilyon 10 trilyon kilometredir. Yani 22 trilyon kilometre mesafedir. Bu astronomidir.
Mesela bunu yapıyoruz. Gidiyoruz geliyoruz. Mesela bugün 2050 yılında Mars’ta 1 milyon insan istihdam edilecektir. Oradaki şartlara ayarlanmış şekilde, yaşanmasına ayarlanmış şekilde DNA’sı, şusu, busu oraya göre ayarlanmış. Bu astronomidir. Astroloji bilgisi yok. Astroloji bir anlamda yıldızlara bakarak, yıldızelere bakarak istikbale yönelik bir şeyler söylemektir. Ha bunun doğruluk payı var mı? Demin anlattığım şeyler çerçevesinde var.
Niye diyorum ki Fütuhat-ı Mekke’yi ve hususül hikemi. Muhyiddin Arabi. Muhyiddin Arabi 1240 yılında öldü adam. 1240’ta Mürs’yi Endülüs’te. Adam Endülüsten kalktı ta Bağdat’a gitti. Yürüyerek herhalde tekrar gitmedi. Şimdi o adamın yazdıklarına bakıyorsun. ama demek ki o ilm ile dümüyle yani ilim bazen gayri ihtiyari öğrenilir. Mmezse. Bakın Batuhanciğim ben her söylediğim şeyi bir şeyi istinaden söyledim.
Dedim ki akıl dış vahiydir. Akıl dış vahiy dış akıldır. Kur’an dış akıldır. Akıl ise iç vahiydir. Eğer siz isterseniz Allah sizin gönlünüze ilham eder. Bakın ilham derken aklıma geldi. Einstein’a diyorlar ki sen çok zekisin. O da diyor ki benim çok zeki olduğumu zannedenler yanılırlar. Bende bitmek tükenmek dinleyen bir merak vardır. Şüphe ve merak vardır. Ama diyorlar sen bu kadar şeyi nasıl bilebiliyorsun diyorlar. O zaman sana Allah ilham veriyor. Bakın ilham iç Kur’an’dır diyorum. Yani Kur’an dış akıl, akıl iç Kur’an’dır. Şimdi diyor ki başarının diyor %99’u der, %1’i ilhamdır diyor. Einstein diyor bu tekrar ayet. Alak suresinin 15′ ve 16.Biz şimdi perçemlerinizde alınlarınıza alımdan ter dökülüyor ya. Peki diyorlar %99 ter %1 ilhamdır diyorsunuz. O ilham nedir diye soruyorlar Einstein’a. O da diyor onun da %99’u terdir diyor. Peki efendim diyorlar o neyse milyonda bir dahi olsa o ilham nedir diyor. O abidevi sözünü söylüyor. Fransızca söylüyor bunu. diyor ki intuisyon e martin lars diyor rent restet spread diyor ki ilham diyor Allah’ın çalışıp gayret edip ter dökene hissettirmeden yaklaşım halidir. İç Kur’an ne dedik? Vahiy dış Kur’an, akıl ilham iç Kur’an’dır.
Onun için Muhdin Arabi hani konuşmamızda söyledik ya gönlün elektromanyetik alan kodunun senkronize olması, rezonansa geçip senkronize olmasıyla o dıştaki holografik hadiseyile beraber iç içe geçmesidir. Ama onu Muhidin abi yapmıştır ve ilmile dünüyle. Çünkü alimin yanında dilini, velinin yanında gönlünü muhafaza eder. Çünkü alim satırdan konuşur. Veri sadırdan konuşur. O bakımdan o şekilde ilmi deile yapmıştır. , İbrahim Hakkı Erzurum da öyle yapmış olabilir ama doğruluk payı vardır. Notusu ne yapacaksın değil mi? Evet. 3. soruyu al. Talha Talha Üstkuy hocam. Merhabalar. , öncelikle ben iki cümle kafamda canlandı sizin sohbetinizi dinleyince. İki cümlece kafamda canlandı sohbetinizi dinleyince ben özünü oturtamadım. Onu sormak istiyorum, biri sizin her şeybirdir, bir her şeydir sözünüzle her şey bir şey, bir şey her şey. Evet. , diğeri de aslında varlığın, bütün canlıların, maddenin Allah’ı zikrediş hali. Onu da söyleyeyim. Ait o. Evet. Bu ile maddenin en alt parçacığının en alt halin titreşim olması arasındaki bağlantıyı nasıl bir çıkar? Allah çok güzel bir soru sordu. Evet. Ben ayetten bahsetmedim ama herhalde oayeti okuduğu için okudum mu ayetle? Hangi sure olduğunu bilmiyorum ama aklıma geli. Peki ben başlasam devam edebilir misin? Öyle öyle numara yok. Evet. Bu Ali İmran suresinin 190 190 191 ayetidir. Esas ayet 191’dedir. Der ki diyor. Yani kainatta her ne var ise onu zikrederler. Tabii başında o da gece gündüzün oluşması. Bir başka Rahman suresinde vardır. Orada da var mesela her şeyin secde ettiğine de her şey var. Titreşimi öyle kabul edenler de var. Ben böyle konuya girmedim ama her şey bir şey, bir şey, her şey e her şeyde bir şey, her şey de her şeyden haberdardır derken bunu anlattım. Yani onun o frekans rezonans ve senkronizasyonla beraber holografik olarak alan kodunun üst düseidir. örtüşmesidir. Evet.
Recep Bey kibar. Recep Kibar buyurun. Teşekkürler. Buyurun.Hocam merhaba. Soğuk su getirebilir misiniz? Çok değerli konferansınız için teşekkürler. Çok faydalandık. Hazır da seam edemedim. hocam ben aslında her şey bir şeydir. Bir şey de her şeydir. Sor akıllarda kaldı. İyi oldu yani. Said Nursi’den alınma değil mi hocam? Said Nursi’den alınma değil mi bu şey? Kim o cümle yani? Sa hayır o İsmail Hakkini mi söylüyor bu? Var. Anladım. Orada da var da ay yok ben bilmiyorum. He tamam. Her şey bir şey bir şey her şey var mı? Getir kitab görmedim. Öyle bir şey yok ya. Sayın söylemiş de benden almıştır. Görmedim gerçekten. Bilmiyorum bilen varsa bu yani onları da okudum ben. gör bu mottadan hareketle ben mahdı vücut kavramını ilişkilendirme noktasında bir soru soracaktı ama salim bey bunu sorduğu için tekrara düşünmek adına çünkü ben size açık sormuyorum sormayacağız.
O zaman Salih Bey sizin soracağınızı sorun. Bak burada açıldı sana kapağı. Proy provosyon. Bu kıyamı da unutma kıyamete. Ben Trabzonlunun dediği gibi kıyamet ha bu eylubu unutma. Soru sormuştum iki tane soru da yani hayır dedim şey daha ilave edecektim de oradan. Ha şey hocam niyet ve nazar eşyanın mahiyetini değiştirir derler. O yüzden manaı harfi ve mana ismiyle bakmak lazım. Yani sizin o ayetler arasındaki hani zirvede çelişki gibi görünen şey aslında Allah adına bakmak. Bir de insan adına bakmak. Bir dakika. Çok doğru bir konuya temas etti. Çok önemli bir konuya temas etti arkadaşlar. Doğru.
Nazar frekanstır.
Söz gören göze söylenir. Çünkü gözün kulağı vardır. Kulağın gözü yok. Gözün kulağı vardır.Kulak başkasına inanır. Göz kendine inanır. Onun için görmek başkadır. Bakmak başkadır. Görmek başkadır. İşitmek başkadır. İşitmek başkadır. Duymak başkadır. Dokunmak soğuk. Dokunmak başkadır. Soğuk olduğu için soğuk. Çok soğuk. E dokunmak başkadır, hissetmek başkadır.
Bakın hayata katkıdan bahsettim. Bakın aslında iyi ki sordum bu konuyu.
İnsanların hepsi bakar ama çok azı görür. İnsanların hepsi bakar. Çok azı görür. Zaten görme mekanizması var olanın on binde üçünü görüyoruz. Yani şu ortama görüyorsak bu ortamda var olanların on binde üçünü görüyoruz. 9997’si görünmüyor. Onu da bakanların çok azı görür. Görenlerin çok azı ondan bir şey öğrenir. Ondan bir şey öğrenenin çok azı. Bakın bunlar matematiksel olarak ne kadar düşüyor. Öğrenenlerin çok azı onu anlar. Anlayanların çok azı ondan bir anlam çıkartır. Anlam çıkartanların çok azı hayata katkı sağlayacak yeni bir anlam oluşturur. Onun için evet bakış nazar tabiatı şekillendirir. Ben istediğimi görürüm. Bakarsam görürüm. Bakarsam görürüm. İstediğimi görürüm. Arkasına bakmayan önünü göremez. Arkaya bakmak lazım ki önünü görebilesin.
Evet. Buna idrak mı diyoruz hocam?
Kim sordu? Evet. Yani idrak edersen de Kayhan Bey. Kayhan abone hocam bu Selimle Salim arasında bir fark var mı hocam? İsmimi düzelteyim de o zaman hepim olmaz. Olmaz şimdi o zaman bir dakika dur. Sen kaşınd şimdi bakın hocam bir soru da sor şimdi Yavuz Selim’in şiirini oku diyeceğim ona. Şimdi Selim de bakın az değildir hocam yalnız okur. Ben soracağım için sorayım. Bütün dünya benim olsa Selim biliyorsun Yahut Sultan Selim şahidir biliyorsun. Orada diyor ya padişahı alem olmak bir kuru kavgaymış. Bir veliye bende olmak cümleden alaış. Ama hani şer pençeyi kahrımdan olurken beni bir gözleri ahuya zebuni ile giderek ben onu sormayacağım. Ben şeyi soracağım. Bütün dünya benim olsa kamım gitmez.
Nedendir bu? İkinci mısrayı da söyleyeyim de 3 ve 4’ü sen söyle. Kün bu ezelden gam türabıyla yoğur aslında o ikinci mıın künam ile yoğrulmuş bir bedendir bu. Ama o şeye aittir. , vehbiye aitt söylenir. , ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bedendir bu. , diyor. Üç ve dördüncüyü oku bakalım. O zaman İmam Yusuf’a sormuş. İnillah. Cevap veriyorum hocam. İmam Yusuf şimdi okuyacaksın ya. Tamam hocam. İmam Yü sormuşlar , her şeyi sorsak bilir misiniz? Demiş. Bilirim. Nasıl bilirsiniz? Bilmiyorum diye bir şey var demiş. Hocam bilmiyoruz. O enteresan. Şimdi bakın orada Selim gerçekten büyük yani bunu kabul etmek lazım. Çok kısa zamanda hazineyi dolduran bir insan ve şey diyor ki tam da bizim bugünkü konumuzun konuşma konumuzun tevafuk etmiş bir şiir. Diyor ki işte bütün dünya benim olsa gamitmez neden bu. Tezelden gamabıyla yoğulmuş bedendir bu. Gelen gider giden gelmez. İki kapılı derhandır bu. Sakın insafı terk etme. Makam-ı imtihandır bu. Aman Allah’ım. Müthiş yani. Şimdi selim salimin olgunlaşmış halidir. Bak Selim yanişmamış.
Şimdi Selim bakın kalbi seli duada dua vardır. Evet. Kur’an kalbi seli mümkün mü? Evet. Mevladı söyleimler salim daha ismi faildir. Bakın salim ismi faildir. Daha o yolda işini bitirememiş ama Selim bitirmiştir. Evet. Hocam size intisap edebilir miyiz? Haşa haddim mi düşün? Ama hocam söylediğinize göre o sizin öğrenciniz olmak zor. Şeref duyarım o zaman. Estağfurullah hocam. Merhaba. Evet. Enerji ve frekans mutabakatı açısından kendi frekansımızın tabiat frekansıyla rezonansa geçmesi anı.
Bu bir yaşam kapısını mı açıyor yoksa ölüm kapısını mı açıyor? Her ikisini de ölüm diye bir şey yok. Evet. Ölüm diye bir şey yok aslında. Ölüm bir başka kapıdan içeriye girmektir. Biz şu anda normalde hayal alemini yaşıyoruz. Rüya alemindeyiz biz şu anda. Yani kendi hayalimizi yaşıyoruz şu anda. Ama gerçek aleme ölünce uyanacağız.
Bu peygamberimizin de bir hadisi vardır. Biz bu alemde rüyadayız. Ölünce uyanacağız diye. Çünkü ölüm diye bir şey yok. Eğer siz bunu bu açıdan soruyorsanız cevabı odur. Ama yok felsefi açıdan soruyorsanız o zaman şunu ifade edeyim. S madem öğrenci oldun yaz şimdi zor benim öğrenci olmak zor. felsefi olarak da dört tür insan vardır. Ölüme bağlı olarak hayat ve ölüm açısından dört tür insan vardır. Tabii bizim Allah niye ölümü ve hayatı yarattı? Yani mülk suresinde ifade edildiği gibi bakarsak bir varken yok yokken yok.İnsanın birinci tür insan varken yokken yok. Yani bu aleme gelmiş yemiş içmiş hayvandan da farkı olmadan işte berhüm ve dal dediğimiz daha da aşağı olan şekilde yemiş içmiş. Bu alemin enerjisini ve oksijenini boşuna tüketmiş. Yokluğunu hissettirilmemiş. Çünkü varlık yokluğuna bağlıdır. Ne kadar yoksan o kadar varsın. Eğer siz bu alemde yokluğunuz hissedilmiyorsa varlığınız bu alemin sırtına yüktür. Onun için yokluğunuz kadardır varlığınız. O insan birinci grup varken yok yokken yok. İşte vardı ama yemiş içmiş gezmiş hiçbir işe yaramamış. İkinci grup varken var yokken yok.
Varken bir şeyler yapmış kendisine bir takım görevler vermiş. Şurayı kazı burayı işte çay getir şunu getirmiş gitmiş. Ama hayata yani peygamber de söylüyor ya Allahu Teala ve illa rahmetell alemin biz seni alemleri rahmet olarak katkı sağlayasınız diye gönderdi. Bir şey bırakmamış. Varken var yokken yok. Demek birincisi varken yokken yok. İkincisi varken var yokken yok. Üçüncüsü ise varken var yokken de var. Yani gelmiş bir şeyler yapmış ekmiş gitmiş işte. bakın bugün işte Arakigoros’tan bahsediyoruz, Tesla’dan bahsediyoruz, Einstein’dan, bilmem kimden bir şeyler yapmış. O zaman da yapmış ve öldükten sonra da hala var. Tabii bilim adamlarının unutmayın daha doğrusu insanların iki ölüm tarihi vardır. Bir doğum tarihi vardır ama iki ölüm tarihi vardır. Birincisi biyolojik ölüm tarihi. Bir de gerçek ölüm tarihi. Gerçek ölüm tarihi ondan en son bahsedildiği tarihtir. Biyolojik tarih de bildiğiniz tarihtir. Ama biz bugün hala onlardan bahsediyorsak Hallaş’tan bahsettik değilmi? Farabi’den bahsettik. Gazali’den bahsettik. Yaşıyorlar bunlar. Onun için bunlar varken var, yokken de var. İnsanlar bir dördüncüsü vardır ki genelde ilim adamları bu gruba girer. Varken yok, yokken var. Ne demek bu? Varken yaptıklarının değeri bilinmemiş. İzam edilmiş, öldürülmüş işte yani bakın işte Hayeti’yı yaktık. Can Haşı kitaplarıyla beraber yaktık. Hallacı Nesibi’yi cezalandırdık. Brunuro’yu 1600’de yaktık. Kitaplarla beraber Levazer’in kafasını kestik. Hicri 150 yılında İmam-ı Azam’ı zehirledik, öldürdük. İmam Taleri’yi cezalandırdık. İbn Sina’yı cezalandırdık. Adam kaçtı kurtuldu. Sonra öldükten sonra dedik ki ya bu adam iadanmış yani filan dedik.
Varken yok, yokken var. O bakımdan önemi var hayata katkı sağlamak. Hayata katkı sağlarsanız zaten ölüm yoktur. , tasavvufu anlamda zaten ölüm yoktur. E, yaşlanan insan ruhu gençleşir. Evet. Başka Metin Bey, Metin Öztürk Bey buyurun.
Teşekkür ederim. Hasan saygılar sunuyorum konuşması için hocamızı tebrik ediyorum. razı olsun diyorum. Şimdiye kadar ilk defa yani fizik, kimya, matematik, biyoloji, temel bilimlerin okyanusu içerisinde Kur’an esasları ile gönül limanlarını şiirler terennüm ederek güzel sözlerle hakikaten sayenizde dolaştık. Hocam çok teşekkür ediyorum. Benim için çok anlamlı saatlerdi. Çok teşekkür ediyorum. Şimdi soruma geçiyorum. Extremely low frekans dediğimiz 3 Hz ile 30 Hzdalga boyları 10.000 100.000 km olan bir de high frekans dediğimiz 30 GHz ile 300GHz dalga boyları 1 mm ile 10 mm arasında olan çok yüksek frekanslar sicin teorisine bağlantı kurdunuz. Cümleniz şöyleydi hocam. Bu bu frekanslar arası analizler canlılık ifadesidir. Şimdi benim aklıma burada soru geldi. Bundan ne anlayalım? Yani frekans titreşim olursa canlılık var. Olmayınca hayat duracak. Bunu mu anlayacağız? Bir de bunları çok ayrıntılı olarak analiz eden, ölçen cihazlar şu anda geliştiriliyor mu? Neler var?
Onu merak ettiyim. Bu titreşimler ve frekanslar bir yere kayıtlanıyorsa yarın bir gün bu kayıtları okuyacak bir cihaz geliştirildiğinde sesler de kayıtlanacağı şey öyle soruyorsunuz ki dönük akşama kadar konuşmam lazım. Çok doğru. Geçmişe dönük bütün gerçekleri seslerden dinleyecek misin? Evet. Şu anda onda çalışması var. Jürgençit Huber diye benim bir arkadaşım var. ETA’da Zürri Üniversitesi ETA’da Jürgen Şimit Huber diye bir arkadaşım var. Aynen bu konu üzerinde çalışıyor. Yani eski kayıtları taşlardan, topraklardan kayıtlarını deşifre etmeye çalışıyor. Bu mümkün. E bu frekans konusunda iyi hatırlattım. Beynimizde alfa, beta, delta, beta ve gama frekansları vardır. Uyku halinde delta 05 ila 04 ila 5 Hz.
Bu ne demektir? Herz onu da ifade edeyim. saniyedeki titreşim sayısıdır. Yani bir saniyede kaç defa titreşiyorsa ona herz diyoruz. Mz 1000ile çarpıyorsun onu. Mesela 04 5 Hz delta dalgasıdır. Uyku sakin bir uyku içindir. Mesela şey teta dalgası ise meditasyon. O da 5 ila 5 ila 8 10 Hz’tir. Teta. Hatta biz mesela epileptik hastalarda o teta dalgalarının aktivasyonunu görürüz mesela. Onu ölçüyoruz zaten. , ondan sonra alfa dalgası vardı. Alfa da rahatlamadır. Hani bu televizyonun karşısına geçersin de böyle koltukta mayışırsın ya işte mayışma esnasındaki dalgalar alfa dalgalarıdır. O da işte 1015 arasındaki herz arasındaki dalgalardır. Ama bu alan çok tehlikeli bir alandır. Çünkü bu alanda beyindeki kapılar açılır ve subliminal dediğimiz yani şuur altına o dönemde girmek çok kolaydır. televizyonlar, wifi’ler, şunlar bunlar o esnada beyni hackleyebilir, işgal edebilir. Buna dikkat etmek lazım. bir de beta ki bu beta zaten tam işte şu andaki konuşmamız işte istişare diyoruz, konuşuyoruz. Beta bir de gama var 100 Hz. Bu işte yaratıcılık yani dedik ya bu frontal bölge frontal korteks simülasyonu yapar dedik ya yani o özellikle 30 ilile 100 Hz arasındaki hatta bunlar cı’nin kullanmış olduğu burada söylemek ne kadar doğur bilmiyorum çünkü yerin kulağı var şey bir Farsça bir şey geldi aklıma divar Muşaret yaz bunlar şey divar muş daret muşare muş hep kuşare müthiş. Çok severim bu rafı. Diyor ki duvar deyip zannetmeyin. Duvar deyipgeçmeyin. Duvarda bir fare var. Divar muş muş fare demektir. Ivar muş tare.
Duvarda bir fare var. fare bulunur ve muş hep buuş dare. Onun da kulağı vardır. Duvarın da kulağı vardır. , farenin de kulağı vardır der. Onun için ne kadar doğru bilmiyorum. Bu gama ışınları, gama pardon dalgaları kullanılmaktadır. evet bu eskiye ait bütün bilgiler deşif etmeye çalışılıyor. Şu anda jür gerçi Uber şeyde ETH’da Zür Üniversitesi’nde benim arkadaşım bir insan şu anda ona diye çalışıyor. Bir de Henry Mark vardır. Henry Marker’ın. O da e Avrupa’da yine bu konuda çalışan bir insandır. frekansları ölçmek mümkün. Bu şimdi değil. Boxter diye bir etkisi diye bilinir biliyorsunuz 60’lı yıllarda. Hatta bitkiler arasında iletişimin olduğunu ispat etmiştir. Bugün Alamoa, Alamo’da bugün bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Mesela korkunun frekansı20’dir. Korku, endişe, , kızgınlık 20, 30, 40, 50 civarındadır. Mesela affetme, aydınlanma. Aydınlamanın 700’dür diye biliyorum. , Hert Institute diye bir enstitüsü var Amerika’da. Htm Institute diye bir enstitüsü var. Orada bunların çalışması yapılıyor. , tabii şu var tabii şunu da söyleyeyim. Tabii biz bilim adamı kimliğimizle , bilimsel dergilerde yayınlanmayanları çok fazla itibara almayız. Ama, , bu şekilde etrafta magazinel tarzda yazılanları da dikkate alırız. O önümüzden akan nehrindeki nehrin suyunu, köpek hikayesini dikkate alarak bundan ne çıkabilir? Mesela bana hep soruyorlar. Hocam bunu nereden çıkardın? Mesela ben 10 yıl evvel yazdığım kitaplarda hangi çalışmanın Nobel alacağını yazmıştım. Şimdi önümüzdeki 10 yıl hangi çalışma Nobel alacak yazdığım kitaplarda. Son 2 ay önce çıkan kitapta önümüzdeki 10 yıl hangi çalışma Nobel alacak yazdım. E nerede? O ne değildirden anlıyorum. Bakıyorum ki ben makaleleri tersten okurum. Bakın benim bir özelliğim yaz sale böyle hoca öyle talebelik olmaz. Yaz. Ben makaleleri tersten okurum. Mesela geçen de bir makale yayınlandı.
Çok basit bir makale. Efendim işte 800 epileptik hastada yani sağra nöbeti olan hastada nöronların elektriki frekansları tespit edildi. Güzel. Ama bir de ben tersten okuyorum bunu ki eğer ben o frekansı tersten gönderirsem o adamları epilepsiye sokabilirim.
Ve e tabii öyle doğru mümkün. Ne zannediyorsunuz bunlar? Mümkün. Dersten okuyacaksın. Herkes her şeyi her şeyi her şeyden haberdar ama her şeyi her şeyi yazmaz. Önce önemli olan yazılanları değil yazılmayanları okumaktır. Yazdın mı? Yaz. Yazıyorum hocam. İşim zor hocam. Yazılmış gibi yazılmış gibi yap. Biz zor adamların yok hocam. Bak yani biz zor adamların şey zor işlerin adam.
Tamam. Evet be. Ekrem buyun. Evet. Ekrem Levent. Kıymetli hocam öncelikle çok teşekkür ediyorum. Müthiş bir aydınla ona yaşadık. Aydınlamanın kaç frekansı? Evet. Ben zaten 700 olduğunu söyleyecektim.
Bakın bir şeyi affetmek enteresan ya. birisi affetti. 500 şükür 500 ya. Buyurun buyurun. Bu vesileyle Hasan başkanımıza ve heyetime kıymetli hazırım teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. Şimdi kıymetli hocam Descart’ın saat teorisinden bahsettiniz. Tanrı daha önce yaratmış kurmuş. Harika sistemi işliyor. Ama şu takıldı aklıma. E şimdi hekimsiniz. Bir kalp hastasını iyileştirebiliyorsunuz. Bir işte sara nöbeti vesaire iyileştirebiliyorsunuz. Doğada atıyorum hastaneler yapılıyor. Selaketlerini önlemek için barajlar yapılıyor ya da bir kent madde bombasıyla yok edilebiliyor. Bütün bunlar tanrının iradesine muhalefet değil midir?
Evet. Şimdi teşekkür ederim. Şimdi evet aslında güzel bir soru. Biraz cevap verdik ama cevap ver. Evet cevap verdik ama olsun. Başka bir şey daha ifade edeyim ben bu arada. Hastalık deyince bu kuantum tıbbı diye bir şey var artık. Yani biz kuantum tıbbı ile hangi insanın ne kadar yıl sonra hasta olacağını bile biliyoruz artık o titreşimler sayesinde. Tabii Allahu Teala’nın sorunuza tekrar yani aslında cevap verdim ama bir daha söyleyeyim. , Allahu Teala’nın da bir hesabı ve mekeru ve mekerullah. Allah’ın da bir hesabı var. Ama Allah şedri de yaratıyor, hayrı da yaratıyor. Bakın yani burada İslam alimleri de bunu mesela Mutezilede bu konu tartışılmış. Cevriyede, Mutezilede, kaderiye mezheplerinde tartışılmış bu. Yani diyor ki madem Allah bu kötü şeyi yaratmış beni biliyordu benim bu işi yapacağımı niye benimle sunduyor Hristiyan literatürde de vardır bu saademizde değil ama şimdi yaratan Allah’tır. Hayrı da şeridi o yaratıyor. O hologram dediğim tarzda yapmış oraya koymuş. Alam istiyorsan yap. Al onu oradan. Onun için İsra 13’te bahsedildiği gibi biz sizin kaderinizi omuzlarınıza yükledik. Yani şimdi sen yani diyelim ki çok süratle gidiyorsun. Kayakta süratle gidiyorsun. Aşağısı uçurum. Şimdi sana sen biliyorsun ki aşağısı uçurum ama sen hala devam ediyorsun. Gidip o uçuruma gidiyorsun. O uçurumu tabii ki Allah yaratmıştır ama iradeyi sıra vermiştir. Şöyle düşün. İrade-i külliye büyük bir şemsiye. Cüziye onun altında sen senin şemsiye. İstediğini Allah önüne koyuyor.
Şurada su var, çay var, lira var, şarap var, ayram var. istediğini içebilir. Yaratan karson hepsini getirmiştir buraya. Allahu Teala her şeyi Allah yarattı. Gene buna asla şek ve şüphe yok. Ama Allah seni iradet çerçevesinde senin o bahsetmiş olduğumuz elektromanyetik alan bar kodunun rezonansa geçip senkronize uyum sağladığı anda önüne koyuyor. Allahu Teala Hristiyanın şeysidir. Yani o zaman Allahu Teala niye gavur dediklerimize dediklerine veyahut da ben demiyorum da gavur denilenlere ekmek veriyor veya İsrail’a ya Rabbi İsrail’i gare eyle. Niye gare edeyim İsrail’i? İsrailer benim kulum değil mi? Çalış. Allahu Teala Necim suresinde bahsediyor.
Biz diyor sizin çalışmanıza bakarız diyor. Döktünüz tere bakarız. İmanımıza, namazımıza, niyaza bakmayız. Bakın bütün dinlerde, bütün dinlerde dört esas vardır ki yasaktır. Semavi olsun olmasın yani Mecusilikte de, Brahmanizmde de, şimtoizmde de, Neobudizmde de efendime söyleyeyim Avesta’da da Yahudilikte de adam öldürmek cezası vardır. Hepsinin cezası vardır. Zina yapmanın cezası vardır. Hırsızlık yapmanın cezası vardır. Yalan konuşmanın hepsinin cezası vardır. Bu dünyada cezası var. Ama Kur’an’da mesela namaz kılmamanın cezası yok. Kur’an’da Kur’an’da yok. Ahirette Allahut Tealaaffed etmesi başka bir şey. Oruç tutmamanın cihazası yok Kur’an’da. Kur’an’da diyorum. Kur’an’dan bahsediyorum. Fıkıhtan bahsetmiyorum. Niye? Toplumsal senin namaz kılıp kılmaman toplumda çok fazla bir etki yapma. Zaman hırsızlık yapman. Toplumda sosyolojik olarak farklı bir mecraya toplumu sürüklediği için onun cezası vardır. O bakımından Allahu Teala hayrı da o yaratır, şerri de o yaratır. Zaten Descart’ın ifadesinde ha Descart’a ben katılıyor muyum, katılmıyor muyum? Yani Descart’ın düşüncesi benim yani İslam inancına göre uygundur. Allah her şeyi yaratmıştır. İsteyen olarak seçiyordur. Çünkü Allahu Teala galu belada ruhlar yaratılmadı mı? On da ta o zamandan beri var. Ta mesela peygamberler demiyor ki demiyorum ki biz işte son peygambere ümmet olsaydık keşke. O da yaratılmış o zaman. Bu bakımdan bu bir yerde metafor olarak görülse bile Allahu Teala’nın ha diyeceksin ki Allah bu kadar zulme niye şey Allah sabırlıdır. Mesela diyor ki Bakara 62. ayette diyor mesela bütün pardon hac 47’de diyor diyor Allah diyor siz diyor belki acele etmenizi istiyorsunuz ama yani niye acel etmiyor neden hemen bunların cezasını veriyor diyor ama Allah diyor Allah’ın zaman kavramı farklıdır. Mesela sizin saydığınız 1000 yıl bir güne eşittir.
diyor. Mesela Secde suresinde de 5.000 yıla eşittir. Mear suresinde 50.000 1000 yıla aşittir diyor. Onun için Allahu Teala’nın da bir hesabı vardır. Onu biz bilemeyiz. Allah bize belli prensipleri koymuştur. O prensipler çerçevesinde hareket etmek mecburiyetindeyiz. Hayata katkı sağlamak, alemlere rahmet olan olarak gelen peygamberin ümmetine mazhar bir kişi olmak için gayret etmeliyiz.
Hayata katkı sağlamalıyız. Dünden bugün daha iyi olmalı. Yarını bugünden daha iyi yapmak için gayret sahmalıyız. Hocam böyle bir çok özür dilerim. İnsan ister Allah yaratır. Bizim verir sağım. İnsan ister Allah yaratır. Soru daha sonra konuşmamızla alakalı. Dediniz ya alemleri yaratan insanı da yarattı. İnsan ne yapacağını da biliyor. O uçurumdan düşük düşmemeyi de bizim irademize verdi. Ama aslında düşük düşük düşmeyeceğimizi de önceden biliyor. Burada benim çok özür diliyorum. Bir soru aklıma takıldı gene. Madem biliyor niye yarattı? Şimdi mut oradan çıkıyor yani. Niye cezal? Kimin irade? Sende alemlerin yaratıcısı en büyük daha büyük. Yok biliyor. O zaman kime neyi ispat ediyor? Kimse ispat etmiyor. Sen kendi kendi irad sen kendi şimdi tabii bu biraz kelam konusuna girer. E bu tartışılmış hep böyle cebriye mutezile, cebriye, kaderiye mezhepleryle tartışılmış. Ben işte burada Mutezileden yana ayırdım. Yani Mutezile akılcı mezhep mezheptir. Mesela akıl çerçevesinde baktığın zaman akli hatta bizim biliyorsunuz şey Maturidi, İmam Maturidi aklidir. Eşari ise naklidir. Naklicktir o. Ama ben burada mesela akılcılığı yönde şey yapıyorum. Orada da ben kendime göre orada iradeyi çünkü ayette diyor ki sizin omuzlarınıza bıraktım. Tercihiyi sana bıraktım diyor. Kabilir’i niye öldürdü o zaman? O da biliyordu onu öldüreceğini. O iradeyi kişiyi kendi başına bırakıyor. İradeyi sana bırakıyor. Senin namazına, niyazına, orucuna bakıyorum diyor. Çalışmana göre sana ben nimet veriyorum diyor. Yani tamam. Şöyle hocam fiill Meryem Hanım, Meryem Maviş Hanım.
Buyurun efendim. Buyurun. Buyurun.
Öncelikle geç geldiğim için hepinizden özür dilerim. Biraz geç kaldım. Hocam başını kaçırdım sohbetiniz. yakaladığım kadarıyla yani dinlediğim kadarıyla şey sormak istiyorum. Şimdi beyindeki frekans beyin arasında bunların ve ses buna bir tecrübe şey yapıyor ilave olarak. Evrende bunların hepsinin bir yeri var mı? Var. Bunun bize dönüşü var. E bunu zaten sizden dinlemiştim biliyorum. Ancak bunun biz insanlara ağzımızdan çıkan, kalbimizden geçen her şeyin sesle birlikte evrende bir yerde kaldığı doğru zamanı geldiğinde de bize geri döndü ve bizlerin bunu maalesef ben şahsım olarak bir soru olarak var olduğunu biliyorum. Daha önce siz de dinledim. belki bilmeyen arkadaşlarım vardır.
Sadece bir Evet. düşünceler, muhayyileler, düşünceler bizim bir anlamda kişiliğimizi, şahsiyetimizi olgunlaştırır ve onu temsil eder düşüncelerimiz. kişiliğimiz kelimelerimizi, hecelerimizi, cümlelerimizi, karakterimizi ve kişiliğimizi oluşturur. Kişiliğimiz istikametimizi belirler. İstikametimiz neticemizi, akıbetimizi belirler. Akıbetimiz de kaderimizi belirler. Yani düşünce kaderdir. Son sözü Eray Bey’e vereceğiz. Eray Bey.
Hocam hocam sağ olun hocam. Ben notlarımı ağlıyorum. chatli birden alıyoruz. Tabii şimdi demin mevzu geçti ama hani biraz belki aydınlatılmasına ihtiyaç duyulduğunu düşündüğüm bir husus var. Malumunuz bilirsiniz milattan sonra 850’li yıllarda yaşayan Fergan isimli bir Müslüman alim var. bu 850 yılından bahsediyorum yani o şartları. Beikm Evet. Bilgelik evi isimli bir e akademi kurmuş. Çok da kıymetli. Hatta Karganus isimli batıda anılır. Amerikalılar onun ismini aydaki bir kritere kratere kratere vermişlerdir.
Ben bunu çok düşündüm. yani nasıl hani şimdi elimizde mesela bize deseler ki bahçeye çıkın. Hadi dünyanınşimdi etrafını. Hocam burada sormak istediğim anladın mı ben soruyu canım? Yok başka bir yere getireceğim diyorum ama uzattım durdum oradan. Şimdi tabii bu Fergani’yi hepimiz bilmemiz lazım da biraz da ondan e üzerine basa basa vurm sorunu soracağım. Sorunuz şu hocam çıkıp çıkay. Şimdi bu kadar kıt imkanlarla neredeyse imkansız içerisinde nasıl yap bunu yapabilmesini neye bağlıyorsunuz? , hayır. İman, ilim ya da bilim ilişkisi bağlamında değerlendirecek olursak bir ilişki varsa ki var olduğunu söylediniz. Teşekkür ederim. Bu, bu ilişkide imanın, bilimin gelişmesine katkısını nasıl yorumlamak lazım? Şimdi tabii ben Eray Bey bizim kardeşimiz. Takılıyorum ona kusura bakmayın. Yani Selim Bey’e takıldığım gibi orada takılıyorum. Evet. Aslında 800’lü yıllar Beytül Hükme yıllarıdır. Gerçekten bunu kabul etmek lazım. Tabii Beytül Hükmeyi Kur’an Pergani değildir. halife-i memundur.
Evet. Halife-i memun zamanında kurulmuştur. O özelliği kurdulmuştur ve oradan çok büyük alimler yetişmiştir. Saet Ergani değil. Mesela İbnül Haysem vardır. İbnül Haysem yi ciltlik Kitabül Menaziri yazmıştır. Batlanyus’ün ortaya koymuş olduğu görme sistemini tamamen altüst etmiş. Bugünün bile optik sisteminde kullanılan teoriyi ortaya atmış. Kitabül Menazir yani Manzaralar kitabı diye yedi çit kitap yazmıştır. O dönem yetişmiştir. Cabir bin Hayyan yine elcüzah Yetecezze diye maddeun ilk olarak parçalanabileceğini söyleyen insandır.
Cabir bin Hayyan eseri el cüzahyetecez parçalanamayan bir şey yoktur. Ama parçalanırsa ne Bağdat kalır ne basta kalır diyen adamdır. Aynı zamanda Sint bin Ali o bölümde o zaman yetişmiştir. Sint bin Ali bizim bu Antakyaalıdır. Akra Dağından sinüs ve kosinüsleri hesap hesaplayarak güneşin batmasından ve doğmasından açıları hesaplayarak sinüs ve kosinüs kavramlarını, tanjant kavramlarını ortaya atmıştır. Salman diye de adam var. Yine aynı dönemde Salman Bağdat’tan Hindistan’a kadar yürüyerek enlem ve boylamları adım adım hesaplamıştır. Ve bu tabii Eray çok şey geldi ona. taaccüp etti. Fakat ben başka bir şey söyleyeyim. Milattan önce 300’lü yıllarda dünyanın çevresini ölçen Eratosteles diye bir adam var. Eratos Tes matematikçi bir adam ve İskenderiye Kütüphanesi’nin müdürü. Orada bir gün kitapları okurken o zaman kitaplar rule okurken siyede yani bu Asman tarafında gün ortasında 7 derecelik bir açı olduğunu, gölge olduğunu söylüyor.
Yazıldığını okuyor. Ya böyle saçma sapan şey olur mu diyor. Adamların elinde bir şey yok. Siz zannediyor musunuz ki Tales nasıl veyahut da Arşimet P sayısını nasıl buldu? Aletler mi vardı elinde? Demin arkadaş sordu. Frekansı nasıl hesap ediyorsunuz diye. O zamanki bilim adamlarının bir değneği var bir de ipi. Bir değneği var bir de ipi. Arşibet değneyi kuma sokuyor. İpi bağlıyor. Bir daire çiziyor. İpi biraz uzatıyor. Daha büyük bir daire çiziyor. diyor ki bu iple çubuk arasında baston arasındaki mesafe ile dairenin çapı arasında bir mesafe vardır diyor ve pin sayısı 314’ü buluyor. 1/2122 ismi buluyor şimdi. Pardon 23/21/34 27/ 23/ 22/ 22/7’yi buluyor. 22/7’yi buluyor. Şimdi Eratosteles gün ortasında alıyor bir çubuğu, kapıyor yere. Midattan önce beyefendim 800’lü yıllarda gene bir şeyler var. Mesela İbnü’l Haysel bir karanlık oda yapıyor. Bir küçücük delikten içini geçiriyor. O ne sahip ediyor? O ayrı ki onu da zaten aforz ediyoruz. Teşekkür ederim. Onu da aforz ediyoruz. Ayrı bir konuda biliyorsunuz. E kimliği var mesela bu metzini bulan adam. Onu da aforz ediyoruz. Adamın cenazesini 4 kişi gece şey yapıyor görünmesin diye böyle bir durumda. Neyse hani dedik ya varken var yokken yok o grupta ve bir çubuk kakıyor yere. Gün ortasında bakıyor ki gölge yok İskenderiye’de. Ama Papirus da diyor ki asda, SN’de 7 derecelik bir açı var diyor. Ne yapıyor biliyor musunuz? Adam İskenderiye’den Asman’a adımlıyor.
Kaç adım var? Bugünkü ölçüyle 800 km olduğunu. Diyor ki 800 kmrede 7 derecelik açı oluyorsa 360 dereceyi böl 7 aşağı yukarı 48.000 50.000 yani Ekvador’un çapını oradan hesaplıyor. 40.670 670 670’ini hesaplayamıyor. 40.000 olarak hesaplıyor. Evet. Evet. Hesaplıyor. Evet arkadaş iyi ki iyi ki yalan konuşmadı. Atıyorum ama Eroses değil mi? Erotanes bir de Empatokles vardı. O ne yaptı? Hadi bakalım onu söyle. Kazık soru tabii. Empetokles bir dakika. Empetokles de biliyorsunuz hani bu Etna yanardağına intihar etti denen orada araştırma yaparken ayağı kaynı düştü denenler de var. Neyse tabii bu arada haypetliye yanmak lazım. Gezegenlerin hem kendi etrafında hem şey 415 milattan sonra 415 yılında o kadın da müthiş bir kadındı. Onu da yaktık parçaladık. Ha imanın gücü var. Matematikçi değil mi? İlk kadın matematikçi. Hayır ondan önce Arnodis vardır. Milattan önce 170’te Arnodis vardır. Onediye daha sonra. Evet. Şimdi imanın etkisi var mı? Tabii ki vardır. O iman olmadan bir şey olmuyor zaten. Evet. Siz bir şey söyleyecek misiniz?
Şimdi hocam korsan konuşmadı mı? Korsan korsan hocamız titreşimlerden şimdi hocamdan bir şey okuyacağım. Bir de onun geçmişte geçmişten yollanan davetiyeyi söyleyeceğim. Şimdi titreşimler benim benimle beni vuracaksın. Yok değil öyle. Hocamın sözleri iki tane titreşimle istikbal konu istikbal. Titreşimler istikbaldeki hadiselere davet eder. Zira istikbali düşünmekten ziyade her an istikbali hissetmek ve yaşamakla gerçeklik başlar. Hocam geçen gün yazdı bunu. İstikbal ne dediğine değil ne hissettiğine kulak verin. Şimdi bu istikbali kim çağırmış? Yusuf Hascip 1070 yılında çağırmış. Hani hocamız diyor ya o olmuş e istikbal yaşanmıştır. Şimdi Yusuf Hasacık Kutatkubilik zaten hocamızın bize bugün bahsettikleri hepsi 6600 beytlik Kutatkubiliğin yüzyıldaki yansıması, istikbaldeki yansımasıdır. Ben böyle okuyorum. hocamızın aforizmaları bunlar hepsi tekrar yaşanıyor. Şimdi Yusuf Hasacip, Yusuf da Hasacip oldu. Kutatku bilgi yazınca ne diyor? beyit. Söz Yağız yere mavi gökten indi. Kişi kendine sözüyle değer verdirdi hocamız. Kişinin gönlü dipsiz bir deniz gibidir. Bilgi onun dibinde yatan inciye benzer. Kişi inciyi denizden çıkarmadıkça o ister inci olsun ister çakıl taşı fark etmez. beyide geldik. Yağız yerin altındaki altın taştan farksızdır. Oradan çıkınca beylerin başında tuğ tokası olur. Şimdi hocamıza geldik. Yine anlayış ve bilginin ne olduğunu bilen bu memleket beyi ne diyor? Dinle. Şimdi işte Yusuf Hasacip istikbali davet etmiş. Burada hocamızın bahsettiği sözler. , onu ben özellikle önemsedim. Yani gönül kavramı ki bu günkü konuşmamızın, hocamızın konuşmasının özü denizin dibindeki dipsiz denizin dibindeki incilleri çıkarttı hocamız. Önümüze koydu. Şimdi ben hocam bir tek soru olarak şunu sormak istiyorum. Şimdi hayat bizim yaşantımız çekim gücüyle değil mi? dünyada siz diyorsunuz ki hayat kainatın çekim gücüdür. Ne anlayalım? Sevgili hocam.
Evet. Yani her şey holografik olarak her şey olarak holografik olarak olmuş bitmiş hologram tarzında bekliyor orada. bizim gönül elektromanyetik alanıyla beraber orada bekliyor. O çekim gücüne kapılırsın, rezonansa geçersin. Uyum sağlanır, senkronize olur. Hadise ortaya çıkar. Evet. zaten hatta İslam tasavvufunda kaza ve kaderi tarif ederken kazayı ezelde takdir olunan şeylerin kelam konusudur bu muazzah ilmi kelamda anlatırlar anlatır bunu. Bunu da Abbas Hacı Efendioğlu Allah rahmet eylesin. Siz duydunuz herhalde ismi değil mi Ahmet Bey? Trabzon yok bizim Batu ona soruyorum. Ahmet Batu Bey’e soruyorum. Trabzon müftüsüydü. Benim hocamdı. Bundan aşağı yukarı 55 sene önce 55 60 sene önce onda o kitabı o okutmuştu bana. Muvazza ilmi kelam. Orada kazayı yani hadisenin ol kaza derken hadisenin oluşması anlamında ezelde takdir olunan şeylerin oradaki ezberimden hatırlıyorum. Sizin ote hayatın şeysi o ezelde takdir olunan şeylerin varlık alemine çıkmasıdır. İşte kaza buna denir. Kader ise ezelde takdir edilen şeylerin hayal alemine çıkması için beklenti halindeki durumdur der. Muazzam ilmi kelamda kelamı konuşturu. Evet. Teşekkür ederim efendim. Ben teşekkür ediyorum sayın başkanım. Çok değerli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler. Bugün gönül dünyamızın bir gönül insanını dinledik. Bir gönül sohbeti olarak ben kendilerine çok teşekkür ediyorum. geçmişten günümüze bir , bir portre çizildi. Hepimiz bu portreden nasiplendik diyoruz. Katıldığınız için hepinize çok teşekkür ediyoruz. Hocamıza ayrıca çok teşekkür ediyorsunuz. Sağ olsun, var olsun. Rabbim varlığı eylesin inşallah diyorum. Sağ olun, var olun.