HomeMAINTiyatro ve Şiir: Güç sanatları

Tiyatro ve Şiir: Güç sanatları

Filozoflar tiyatroyu şiir sanatının bir türü olarak değerlendirmektedirler. Aslolan sözdür. Şiirdeki söz ise tiyatro yolu ile aksiyon kazanmaktadır. O halde Türklerin ustası oldukları sözlü gelenekler, şiirde ve bir uzantısı olan tiyatroda değerlerine kavuşmaktadırlar.

Sözün gücünü hem şiir ve hem tiyatroda söz konusu olan gücünü, aynı zamanda uluslararası ilişkiler sahnesinde de değerlendirmemiz, söze, uluslararası strateji ve siyaset anlamında da değer katmamız önem kazanmaktadır.

Sanatlar içerisinde en eski olanları gösteri sanatı olan tiyatro ve bir edebi sanat olan şiirdir.

Tiyatro sanatı en eski olarak eski Yunanlılarla ünlenmiştir. Çok sayıda tiyatro eserleri üretilmiş ve oynanmıştır. Türkler ise Asya’dan Avrupa’ya olan yolculuklarında Asya’nın içlerinden başlayarak yaşantılarını sürdürdükleri çadırlarda, içinde oynadıkları tiyatro eserleri ile gösteri sanatlarını ortaya koymuşlar, daha sonra ilerleyen dönemlerde Hacivat ve Karagöz, Meddah, Orta Oyunu, Köy Tiyatroları gibi değişik tarzlar da sahnelenmiştir.

Tiyatroda söz konusu olan kolektif olarak halk tarafından oynanan anonim oyunlar veya eski Yunanda olduğu gibi bir tiyatro yazarı tarafından ortaya konulan eserlerin oynanması tarzında olmaktadır. Diğer yandan tiyatro en çok İngiliz yazar Shakespeare tarafından 1500’lü yıllarda ünlendirilmiş ve halen sahnelenen çok sayıda eserler ortaya konmuştur.

Şiir, Türklerin en eski ve ulusal bir edebi sanatıdır.

İlk yazılı eserler olan Orhun Yazıtları ve Yenisey Yazıtları‘nda şiirsel bir dil söz konusudur. Destanlar da şiirsel bir dilde yazılmıştır. Daha sonraki dönemlerde 1000’li yıllardan itibaren Türkçe ilk yazılı eserler olan Kutadgu Bilig, Divanı Hikmet, Divanı Lugat it Türk gibi eserler de gene şiir olarak yazılmıştır.

Türklerin dili şiir dilidir.

Eski Yunan tiyatrosu dediğimiz sanat aslında Türkiye coğrafyasında Anadolu İyonyasında ve Hitit mühendisliği birikimi kullanılarak ve özellikle güney batı Anadolu kültürlerinın yer aldığı Amasya-Hatay çizgisinin batısındaki bölgede gelişmiş özgün bir sanat dalıdır. Türkiye coğrafyasının, Anadolu’nun binlerce yıllık özgün yaşam tarzı gelenekleri bu tiyatroda baskındır. Daha sonra bu tiyatro Yunanistan anakarasına göçmüştür. Ardından Roma döneminde de Türkiye coğrafyasında devasa tiyatrolar inşa edilmiştir.

Türkler açısından her iki sanat dalı da, tiyatro ve şiir, büyük Asya ve küçük Asya’da bulundukları coğrafyalarda gelişmiş ve mirasını üstlendikleri iki en büyük sanat dalıdır. Ve Türk  şiiri özellikle Rumeli’de, Balkanlar’da, Anadolu Türkiye coğrafyasında ve Kafkasya’da, İran’da, Azerbaycan’da ve Türkistan coğrafyasında eserlerini vermiştir.

21. yüzyıl itibari ile baktığımızda her iki sanat dalı da Türkler tarafından unutulmuş durumdadır. Gösteri sanatlarından olan Tiyatro da, Sinema da komedyaya indirgenmiş, dizi filmler ile zihinler esir alınmış ve kısır döngü konular içerisine sıkıştırılmışlardır. Şiir ise bu sefer batıdan alınma bir tarz olan romanın popüler hale gelmesi ile yok olup gitmiştir.

Burada üzerinde durup düşünmemiz gereken konu tiyatro ve şiir sanatlarının güç üretme özellik ve yeteneğidir. İngilizler, dünya imparatorluklarını sinsi akılları ile ve tiyatro sanatı üzerinden değişik roller üstlenerek, maskeler takarak, sessiz kalarak ve değişik rollere girerek sürdürmektedirler. Tiyatro sanatında Şekspir’den gelen ustalık ve geleneklerini dünya siyaset sahnelerinde, uluslararası ilişkilerde alabildiğine sergilemektedirler.

Türkler ise unuttukları her iki sanat dalı vasıtası ile, sanat yolu ile dünyayı yönetme gücünün, sanatın dünyayı yönetme gücünün farkında bile değillerdir artık.

Göktürk devletinden başlayarak bilge kişiler tabakası arasında şairler ve saz çalan aşıklar da yer almaktadır. Güç bilgelik yolu ile meydana getirilmektedir. Gücün sahibi olan Osmanlı padişahlarının tamamına yakını aynı zamanda şairdiler. Gücün, güçlü olanın sanatıdır şiir. Bilici kamanlar tek kişilik gösterileri üzerinden ruhlar ve göklerle kurdukları ilişkiler ile güç devşirmeye çalışmaktadırlar.

O halde yapılması gereken, Türkiye ve Türkistan coğrafyasındaki tiyatro zenginliği geleneğini ve iç Asya’dan gelen ve Türkiye coğrafyasında saz aşıkları ile katmerlenen Türklerin öz sanatı olan şiir geleneğini canlandırmak ve sanat yolu ile dünya tiyatro sahnelerinde, şiir dinletilerinde Türkiye’yi sahnelemenin yolları üzerinde stratejiler üretmektir.


Subscribe For Latest Updates
And get notified every monday at 8:00 am in your mailbox
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular