HomeBEYOND TURKEYASIAÇin ve Düşünce Özgürlüğü

Çin ve Düşünce Özgürlüğü

Eleştirel Düşünme Becerileri

Çinli aydınlar için kısıtlamalar pandemiden çok önce başladı ve Covid bittikten sonra da devam edecek.
Akademisyenler ve düşünürler için, özellikle Xi Akademisyenlerinin genç öğrencilerde eleştirel düşünme becerilerinin eksik olduğunu gördükten sonra bunun Çin için sonuçları konusunda uyarıda bulunduğu partiyle anlaşmazlığa düşenler olmak üzere, akademik görüşlerini kamuya açık bir şekilde ifade etmeleri veya değiş tokuş etmeleri giderek daha zor hale geliyor.
For China’s intellectuals, restrictions started long before the pandemic and will continue after Covid is over.
It is increasingly difficult for scholars and thinkers to publicly express or exchange academic views, especially those at odds with the party under Xi Academics warn of consequences for China after finding critical thinking skills lacking in young students

Yapay zeka robot-insanlar

Yapay zeka robot-insanlar toplumu olan Çin’i daha da pervasızlaştıracak, dünyanın başına bela edecek. Göreceğiz.
Yapay Zeka (YZ), Ulusal Gücün bileşenlerini nasıl etkileyecek? CSET Raporu, YZ’nin otoriter yönetimleri güçlendireceğini, nüfusun denetimini kolaylaştıracağını söylüyor. Ayrıca, insanları ikna etmeyi hedefleyen enformasyon savaşlarının da kızışacağını öngörüyor.

Çin’in resmi adı Zhong Guo   

Anlamı Merkezi Ülke. Kendisini, Yaratılan (Törük) olarak isimlendiren Töre (Tanrı Yasası) ile yönetilen Türklere ne kadar ters bir anlayış değil mi? Avrupa’nın totaliter ideolojileri Faşizm, Nazizm olarak adlandırıldı, ama Çin’inkinin adı hala konmadı. Çin hile ve sahtekarlık yapabilir oyun kuramaz! Mao’ya devrim yaptırıp bugüne hazırlayan, sermaye ve teknoloji transferi yapan, bugünün projelerini safha safha hayata geçiren akıl, ezoterik bir yapıdır. Çin onların laboratuvarı ve fizyolojik bedeni sadece!..

Lao Tzu ve Konfüçyus

Çinli filozof Çinli filozof Lao-Tzu düşünce ortamı Konfiçyüs akılcılığı tarafından sınırlanmış kısıtlanmış bir coğrafya olan Çin’den, Çin seddine aşarak iç Asya içlerine doğru kaybolup gitmiştir. Ve bunun temsili bir hikayesi de söz konusudur buradaki husus şimdiki düşünce sisteminin ki halen de komünist Partisi Konfüçyüsu keşfetmiştir ve onun düşüncelerini uygulamaktadır bir filozof tarafından sadece tek bir filozof tarafından baskı altına alınmış olmasıdır.
Türkler de aynı şekilde bu düşünce sistemini benimsemedikleri için ve Çinliler de Türklere baskı yoluyla bu sistemi enjekte etmek istediklerinden ötürü Çin topraklarında yaşayan Türkler çekip gitmişler önce Doğu Türkistan topraklarına daha sonra İran içlerine en sonunda da Anadolu coğrafyasına ve nihayetinde de Avrupa içlerine kadar yayılmışlardır.
Burada Türklerin vazgeçemediği bir tek şey vardır; özgürlük. Bu konu da tarihimizde pek gündeme getirilmez, Türkler, Müslümanlar Araplar tarafından zorla Müslüman edildi tarzında görüşler dile getirilir, halbuki Türklerin Araplarla birlikte hareket etmesi ve nihayetinde Müslümanlığı benimsemelerinin altında yatan gerçek Çin’in baskısından zulmünden kurtulma arzusudur.
Özgürlüktür aslolan düşünce özgürlüğüdür.

Çin Seddi

Çin Seddi sanılanın aksine Türklere ve bozkır kavimlerine karşı değil düşünceye karşı çekilmiş bir settir ve Çinlilerin de ülkelerinden kaçmalarını engellemek için yapılmıştır. O Çin duvarının arkasında, hani öyle Berlin Duvarı gibi, Pekin Duvarı diyelim biz de buna. Pekin duvarının arkasında insanlar devlet yöneticilerinin istedikleri gibi düşünsünler bu düşüncelerin dışına çıkmasınlar diye çekilmiştir bu set. Dışarıdaki düşmanlara karşı değil içerdeki düşünce zenginliğine karşı çekilmiş bir duvardır,  bu apaçık bir gerçektir.

Robotik 2018 Kitap Fuarı

Londra kitap fuarında bir Çinli uzmanın gerçekleştirdiği sunumu izlemiştim. Pekin kitap Fuarı ile ilgili olarak verilecek hizmetlerden bahsediyordu, Kendisine bir soru sorduğumda  verdiği cevap tamamen sanki konuşan kendisi değildi robotik bir cevap verdi kendisine ezberletilen kalıplarda cevaplar dinledim kendisinden. Burada bende bir düşünce oluştu zaten beş yılım Hong Kong‘da geçmişti.
Hong Konglular için aynı şeyi söyleyemeyiz onlar çok sorgulayıcı insanlar. Ticarette başarılı olmalarının sebebi de budur fakat kıta Çinliler tamamen düşünce özgürlüğü olmayan bir iklimde yaşamaktadırlar ve South China Morning Post gazetesinde çıkan en son makalede akademisyenler bu konudaki eleştirilerini dile getirmektedir.
Düşünmenin yasaklandığı bir toplum olan Çin sadece komünist parti yönetiminde böyle değildi, binlerce yıl geriye geriye gittiğinizde de aynı gerçekle karşılaşmaktasınız.

Çin Cumhuriyet 1911-1949

Çin Cumhuriyeti (1912-1949): Çin Cumhuriyeti, 1912-1949 yılları arasında hüküm sürmüş bir cumhuriyettir. 1911-1912’de Çin İmparatorluğu’nun devrilmesiyle kurulmuştur. Çin Devrimi nedeniyle kendi topraklarında hiçbir zaman tam hakimiyet kuramayan bu devlet, aynı zamanda 1931-1937 yılları arasında Çin Sovyet Cumhuriyeti‘ni de barındırmaktaydı.
Her ne kadar komünistler Çin Halk Cumhuriyeti‘ni 1 Ekim 1949’da kurmuş olsa da, milliyetçiler anakaradaki hükûmeti devirip Tayvan adasına geri çekildikleri için Çin devletinin meşru hükûmeti olarak uluslararası kabul görmeye devam ettiler. Bununla birlikte, Ekim 1971’de Birleşmiş Milletler’deki “Çin” koltuğu Çin Halk Cumhuriyeti tarafından değiştirildi ve Çin Cumhuriyeti daha sonra yaygın olarak “Tayvan” olarak bilinmeye başladı.
Çin İmparatorluğu’nun ardından Çin 1911 yılında bir cumhuriyet olarak kurulmuş fakat bu cumhuriyet 40 yıl dahi sürememiş ardından tek parti komünizmine evrilmiştir. Çok partili hayat ancak Tayvan’daki Çin cumhuriyetinde söz konusudur ve Tayvan’ın milli gelir seviyesi 23 milyon nüfusuna karşın, Türkiye ile hemen hemen eşit düzeydedir arada bu kadar net bir fark vardır. Tayvanlılar son derece yaratıcı, düşünsel ve ticari faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Çin ise hiçbir zaman özgür düşünce ile başbaşa kalamayacaktır.

Mao 1945-1976, 2.Mao 2012- 

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mao 1976 Eylül ayında ölmüş ve ardından 1978 yılında Çin‘den Deng Xiao Ping liderliğinde dünyaya açılım politikası izlemeye başlamıştır. Günümüze değin 50 yıla yaklaşan bir süre geçmiş bulunmaktadır. Fakat gelinen nokta itibari ile Şicinping 2012 yılından itibaren Çin lideri konumunda bulunmaya başlamış ve yeniden ikinci Mao olarak anılmaya başlamış ve özgürlüklere, özellikle düşünce özgürlüğüne kilit vurulmuştur. İnsanların düşünceleri bir robotun otomatik hareketlerini andırmaktadır. Çin’de düşünce yasaklanmıştır.
Ve yapay zekanın da ortaya çıkması ile birlikte Çin daha da çekilmez bir durum almaya başlamıştır. Herşeyiniz kontrol altındadır romanda anlatılan 1984 devletini küreselciler Çin’de laboratuvar olarak alıp uygulamaya başlamışlardır. Artık Çin’deki bütün kuşaklar Z kuşağıdır. Kendilerine gönderilen komutlarla hareket etmektedirler. Z kuşağı bu demektir.
Neolitik devrim dünyada ilk kez Türkiye ve Çin coğrafyalarında gerçekleşmiş fakat sonuç itibari ile zaman dilimi içerisinde Türkler ve Çinliler çok farklı yerlere ulaşmıştır. Türkiye coğrafyasında büyük felsefeciler yetişmiş olmasına rağmen hiçbir zaman insana öncelik vermeyen düşünce yapısıyla Çin, Pekin Duvarı ile çevrilmiş bir tutsakhane konumundadır artık.

Hindistan ve Çin’de demokrasi

Demokrasinin uygulanması konusunda nüfus bir engel olarak görülmektedir. Çin’in nüfusu ve Hindistan‘ın nüfusu 1,5 milyar sınırlarındadır. Fakat her ne hikmetse Hindistan demokratik bir yönetim altında iken çok partili bir hayatı 1944 yılındaki kuruluşundan bu yana uygularken, Çin ise kuruluşundan bu yana tek parti yönetimi altında ve demokrasiyi kavram olarak kabul etmeyen, köydeki muhtarı bile vatandaşlarının, köylülerin seçmesine izin vermeyen komünist partiyi devreye sokan bir yönetim altında bulunmaktadır

“Çin’de mantık da yoktur felsefe de bulunmamaktadır” 

“20. yüzyıl başlarında Bernard Russell Çin’e gidiyor. Çin’e gidiyorlar 1911 civarında. Çin’de mantık yok. Hint de yaklaşımlar var ama tam olarak mantıkla karşılaşmıyoruz. Ve o arada Çin’e Japonya’dan gelen talebeler Pekin’de Russell’a soruyorlar. Diyorlar ki, ‘biz 16.yüzyıldan beri ordumuzu savaş sanatımızı size göre inşa etmeye çalışıyoruz. Ne diyorsunuz’, ‘Beceremezsiniz’ diyor. Mantığı almadıkça mantığı esasa koymadıkça çünkü o savaş sanatının altında Aristoteles mantığı yerleştirmiştir. Temelsiz kalmasın diye.
Bunun üzerine Japonlar, Avrupa’ya Almanya’ya ve Fransa’ya talebe gönderiyorlar mantık öğrensin diye. Mantıkla birlikte matematik öğreniyorlar. Fransa matematiği merkezi Decartes geleneğiyle Paskal matematikte son derece çalışılır. Ve bunlar geri gidiyorlar. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın yanı sıra, mantık matematikte Japonya ve Polonya olağanüstü ilerlemeler kaydediyorlar. Japonya her şeyden önce orduya, savaş sanatına yönlendiriyor ve I.Dünya Savaşı’nı büyük bir başarıyla bitiriyor Japonya. II. Dünya Savaşı’nda tabii eli mahkum kimse Amerika’yı alt edecek durumda değil. Onlar da tabii sonunda, o mantıksızlığı gösteriyorlar o mantıksızlık bir yerde sonradan mantığa girmenin ceremesini çekiyorlar. Pearl Harbour baskınını düzenliyorlar.” Prof Dr Teoman Duralı

Subscribe For Latest Updates
And get notified every monday at 8:00 am in your mailbox
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular