HomeBEYOND TURKEYMEDITERRANEAN"Büyük Akdeniz" Bilgeleri

“Büyük Akdeniz” Bilgeleri

“BÜYÜK AKDENİZ” BİLGELERİ

 

Düşünürlerin veya eserlerinin üzerine tıklandığında bilgilerine ulaşılmaktadır.

“Büyük Akdeniz” Düşünürleri

Büyük Akdeniz düşünürlerinin dağılım tablosu, ana kaynağın Doğu Akdeniz (Türkiye) ve hinterland sahaları (Türkistan ve Horasan) olduğunu göstermektedir.

Türkiye 10

Türkistan 9

Horasan 7

Yunanistan 6

Toplam 32

Fikirlerin ilk filizlendiği yerdir Türkiye coğrafyası

3000’li yılların şafağındayız. Şafak sökerken fikir ve bilginin daha değerli olduğu dönemin ilk ışıkları 21. yüzyılla birlikte görünmeye başladı. Fikirlerin ilk filizlendiği Türkiye coğrafyası, dünyaya gelen ilk on düşünürden beşinin yaşadığı bereketli coğrafyalardan biridir. Kıtaların geçiş noktasındaki (Avrupa, Asya, Afrika) Türkiye yarımadalarındaki (Rumeli, Anadolu) havuzdaki gen çeşitliliği ve zenginliğinin sonucu, aynı şekilde düşünce zenginliği ve çeşitliliğidir.

Evrensel Düşünürler Ansiklopedisi’nin ilk yazısı, M.Ö. 624 yılında doğan bilinen ilk filozof Miletoslu Thales’ten başlayarak 2650 yıllık bir deneyimle başlıyor. İlk 10 büyük filozof arasında toplamda ilk 3 ve 5’i Türkiye coğrafyasındandır.  İlk 10 düşünürün 5’i Türkiye’de doğdu.

Felsefe Türkiye coğrafyasında başlamıştır.

  1. Thales, Milet
  2. Anaksimandros, Milet
  3. Pisagor, Samos Adası
  4. Laozi
  5. Konfüçyüs
  6. Sun Tzu
  7. Herakleitos, Efes
  8. Parmenides
  9. Anaksagoras, Klazomenai, Urla
  10. Protagoralar

Kaynak: Xue Xiaoyuan, Dr. 100 Filozofun Karizması. 2018. Çin Resimli Basını.

Türkiye coğrafyası, insanlık tarihinde ilk toplu yerleşimlerin (Çatalhöyük), ilk tarımın (Urfa, Diyarbakır), ilk inançların (Karahantepe, Göbeklitepe) ve ilk düşünürlerin (Milet) başlangıç ​​noktasıdır. İnsanlığa ilk sorular burada soruldu. 15.000 yıllık kesintisiz birikim, Türkiye coğrafyasında insan varlığının zenginleşmesine olanak sağlamıştır.

Batı aydınlanması Farabi et Türki (870-950) ile başlar

Emel Var; Atina Okulu

Akdeniz Medeniyeti

İlk çağlarda, Mısırlılar, Sümerler, Hititler, Asurlular ve Fenikelilerin yardımıyla oluşan Akdeniz sahilinde yaşayan milletler arasında müşterek bulunan Akdeniz Medeniyeti’nden eski Yunan medeniyeti, Yunan medeniyetinden de eski Roma medeniyeti doğdu. Doğu Roma ve Batı Roma diye ikiye ayrıldıktan sonra da Batı Roma’nın vârisi olan Avrupalılar bu medeniyeti benimseyerek ilerlettiler. Kaynak: Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Millî Eğitim Bakanlığı Basımevi, 1. Basılış. İstanbul 1976, s. 48. 132 Age. s. 136

Doğu Roma ise 1071 ve 1453 zaferleri ile birlikte Uzak Asya’dan Küçük Asya’ya uzanan Türkler tarafından Selçuklu ve ardından Osmanlı İmparatorlukları olarak devam ettirilmiştir. Akdeniz Medeniyeti böylelikle çok sayıda bileşeni olan özgün bir medeniyet olarak binlerce yıllık bir geçmişi ve dinamik etkileşimleri barındırmaktadır.

Türk Kültürü’nün Kıbrıs’ta olduğu gibi son derece güçlü olduğu Üsküp (Makedonya), Türk şiirinin en büyük şairlerinden ve en büyük fikir adamlarından birisi olan Yahya Kemal Beyatlı’nın doğduğu yerdir. Bulunduğu coğrafyayı Akdeniz medeniyeti havzası içinde gören Yahya Kemal, özellikle bu tez üzerinden evrensele ulaşma çabasındadır. O dinin ve milletin ayrıştırılmaz bir bütün olarak kendisinden yaratıldığını iddia ettiği vatan toprağının, realist bir biçimde önce sınırlarını (misak-ı milli) sonrasında miladını (1071 ve 1453) tayin etmiş ve son bir çabayla Akdeniz havzası üzerinden Avrupa uygarlığı içine dahil etmiştir. Tabii tüm bu sentezi kurarken herhangi bir doktrin, nazariye ile örtüşmemeye, kendisine sorumluluk yükleyecek teoriler inşa etmemeye özen gösterir. “Vatan hiçbir zaman bir nazariye değil, bir topraktır. Toprak cedlerin mezarıdır. Camilerin kurulduğu yerdir. Sanayii nefise (Güzel Sanatlar) namına ne yapılmışsa onun sergisidir.” Kaynak: Kadrican Mendi, Yahya Kemal’in Siyaseti

“Yahya Kemal’in tefekkürü; Viyana, Budin, Belgrad, İstanbul, Bağdat, Basra çizgisindedir. Yahya Kemal Bey’in mütefekkir tarafı da önemlidir; mensur tarzı yazıları vardır.” Kaynak: Ömer Tuğrul İnançer

“Küresel egemen bir güç olmayı sağlayan, iddia edildiği gibi Kapitalizm ise, Kapitalizm’in beşiği İngiltere neden küresel bir güç değildir? Küresel güç olmayı sağlayan zengin kaynaklar ve geniş topraklar ise o zaman bir kıta kadar büyük Rusya neden küresel güç değildir?

Osmanlı’nın, ırk esasına dayalı bir yönetim kurmadığı için dağıldığı iddiası doğru değildir. Egemenliği sürdürebilmek için ırk esasına dayalı olmak eğer yeterli olsaydı, Çin, Japonya ve Almanya, batmaz, yenilmezlerdi. Aynı ırktan gelenlerin bir arada olması, egemen olmak için yeter şart değildir.

Sürekli olmasa da “uzun” hâkimiyetin sırrı, liyakatin gözetilmesindedir. Osmanlı’da devlet yönetimi dünyaya açıktı, İstanbul; dünyayı, beşeri potansiyel havuzu olarak görürdü, Osmanlı, kimliğini tanımak şartıyla, ihtiyacını bu küresel havuzdan karşılardı. Birçok Sadrazam ve Paşa aslında Türk asıllı değildi, Osmanlı’nın kapısı işini iyi bilen herkese açıktı.

Bu devşirmeler, idareciliği ve harp etmesini bildikleri kadar, şehid olmasını da bilmişlerdir. Ankara Savaşı’nda, Yıldırım’la beraber Timur ordusuna karşı savaştıkları zaman, muharebeye diri olarak kaç kişi girmişse, muharebe sonunda şehid olarak da harp meydanında o kadar ölünün yattığı görülmüştür. Dolayısıyla küresel güç olmak için en iyileri istihdam edebilmek yetmez, geniş kesimlerce kabul görecek bir dünya anlayışı da ortaya koymalısınız. Küresel şahsiyet sahibi olmak, küresel fikir sahibi olmakla mümkündür.

Büyük Akdeniz Bilgeleri

 

  • Thales, Miletus, Türkiye 12

 

 

 

 

 

İbni Sina dünyada tıbbın kralıdır ​ | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

 

 

 


Subscribe For Latest Updates
And get notified every monday at 8:00 am in your mailbox
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular