HomeMAIN20 Maddede Mohaç: Zaferin İçindeki Çöküş

20 Maddede Mohaç: Zaferin İçindeki Çöküş

 

  1. Ekonomik Nedenler: Macaristan, tarım ve ticaret açısından verimli topraklara sahipti. Osmanlılar için bu bölgeyi kontrol etmek ekonomik açıdan avantaj sağlayacaktı.
  2. Dini Nedenler: Osmanlı-Safevî veya Hristiyan Avrupa çatışmalarında olduğu gibi, dini farklılıklar da savaşın psikolojik ve ideolojik gerekçelerini güçlendiriyordu. Osmanlılar için “cihat” söylemi bazı seferlerde motivasyon unsuru olabiliyordu.
  3. Savaşın Kısa Vadeli Tetikleyicisi: Bu savaş Osmanlı için bir dönüm noktasıdır: Macaristan’ın büyük kısmı Osmanlı egemenliğine girmiştir.
  4. Savaşın taktiksel ve stratejik nedenleri Mohaç Savaşı’nın esas nedeni, Osmanlı’nın Orta Avrupa’ya doğru genişleme ve Macaristan’ı güvenli bir sınır bölgesi olarak kontrol etme stratejisidir. Yani kısa ve net olarak: Stratejik genişleme: Osmanlı, Balkanlar’dan Orta Avrupa’ya doğru ilerleyerek hem Macaristan’ı ele geçirmek hem de Avrupa’daki güç dengesini lehine çevirmek istiyordu. Sınır güvenliği: Osmanlı için Macaristan, batı sınırını savunmak ve Avrupa’daki potansiyel tehditleri önlemek açısından kritik bir bölgeydi. Bu zaferin arkasında kayıplar ve stratejik bedeller de vardır.
  5. Osmanlı neyi kaybetti? Macaristan’ın tamamen ele geçirilememesi. Zafer büyük olmasına rağmen Macaristan tam olarak Osmanlı’ya katılamadı. II. Lajos öldü ama ülke ikiye bölündü: Bir kısmı Osmanlı himayesindeki Budin Beylerbeyliği, Diğer kısmı Habsburgların (Avusturya’nın) eline geçti. Bu durum, Osmanlı-Habsburg rekabetini başlattı ve yaklaşık 150 yıl sürecek Avrupa cepheli savaşlar zincirine yol açtı.➤ Yani Mohaç zaferi, bir yandan Avrupa kapılarını açarken, öte yandan Osmanlı’yı sürekli Batı ile savaşmak zorunda bıraktı.
  6. Aşırı genişleme sendromu Osmanlı, Avrupa içlerine kadar ilerledi ama bu genişleme idari, lojistik ve mali açıdan aşırı yük Macar topraklarının korunması için sürekli ordu bulundurmak, merkezî hazinenin yükünü artırdı.
  7. Mohaç Savaşı kapitülasyonların nedeni midir? Kapitülasyonlar, Mohaç’tan 11 yıl sonra (1537-1538) değil, 1536 yılında Fransa Kralı I. François ile imzalandı. Bu anlaşma askerî değil diplomatik bir karardı. Osmanlı, Avrupa’daki Habsburg gücünü (özellikle Kutsal Roma İmparatoru Şarlken’i) dengelemek için Fransa’yı müttefik yapmak Fransızlara verilen ticari imtiyazlar (“kapitülasyonlar”) bu siyasi ittifakın karşılığıydı. Ama dikkat: Eğer Mohaç’ta Osmanlı bu kadar güçlü bir zafer kazanmasaydı, Fransa gibi büyük bir Avrupa devleti Osmanlı ile ittifaka yanaşmazdı. Yani Mohaç, kapitülasyonların zeminini hazırlayan güç gösterisi oldu.
  8. Mohaç zaferi Osmanlı’nın yükselme dönemi üzerindeki “gizli dönüm noktası” yönü (yani zaferin ileride çöküşe nasıl zemin hazırladığı).O halde Mohaç Savaşı’nı yalnızca bir zafer değil, Osmanlı tarihinin “yüksekten düşüş” eğrisini başlatan görünmez kırılma noktası olarak ele alalım.
  9. Mohaç: Zaferin İçindeki Çöküş Çekirdeği Zaferin Psikolojisi: “Yenilmezlik inancı” Mohaç, Osmanlı’ya Avrupa karşısında “yenilmezlik” duygusu kazandırdı.Bu duygu bir süre özgüven, sonra kibir haline dönüştü. Osmanlı artık Avrupa’yı siyasî muhatap değil, fetih alanı olarak gördü. Bu psikoloji, uzun vadeli diplomasi ve bilgi rekabeti yerine askerî güçle hükmetme alışkanlığını besledi.→ Sonuç: Avrupa bilgi, bilim ve hukukta ilerlerken Osmanlı kendini fetihle tanımlamaya devam etti.
  10. Coğrafî genişleme, yönetim sınırlarını aştı Mohaç’la birlikte Osmanlı artık çok cepheli bir imparatorluk haline geldi: Batıda Habsburglar, Doğuda Safevîler, Denizde Venedik, İspanya, Ceneviz. Bu geniş alan, merkezî idarenin ve klasik tımar sisteminin dayanma gücünü aştı. Artık toprak kazanmak kut getirmiyor, yük getiriyordu.→ Sonuç: İmparatorluk “idari doygunluk” sınırını geçti.
  11. Ekonomik yön: Avrupa’ya açılan pazar, kendi düzenini kemirdi Mohaç sonrasında Osmanlı Avrupa ticaretine daha fazla entegre oldu.1536’daki Fransız kapitülasyonları bu entegrasyonun siyasi karşılığıydı. Başlangıçta kazanç gibi görünse de, uzun vadede: Avrupa malları Osmanlı pazarlarını doldurdu, Osmanlı üretimi ve ticaret burjuvazisi gelişemedi.→ Sonuç: Osmanlı’nın Avrupa’ya açılması, kendi iç iktisadî düzenini zayıflattı.
  12. Zihnî sonuç: Düşünceden stratejiye geçiş eksikliği Mohaç dönemi Osmanlısı hâlâ “fetih ideolojisi”yle hareket ediyordu. Fakat 16. yüzyıldan sonra Avrupa’da yeni bir çağ başlıyordu: Rönesans – Reform – Bilim Devrimi. Osmanlı bu dönüşümü fark edemedi; çünkü zafer sarhoşluğu bilgi arayışını bastırdı.→ Sonuç: Osmanlı, güçte zirvede iken zihinde durağanlığa
  13. Tarih felsefesi açısından Mohaç, Ibn Haldun’un döngüsel tarih teorisiyle okunabilir: “Devletler en yüksek kudret anında çöküş sebeplerini içinde taşır.”Osmanlı da Mohaç’ta bu kudret doruğuna çıktı —ama tam o anda genişleme sınırını aşarak gerileme yasasını başlattı.
  14. Sonuç – Felsefi Öz Mohaç, Osmanlı’nın kılıçla kazandığı son büyük zafer,
    kalemle kaybettiği ilk büyük dengeydi. Bu savaş, dışarıdan fetih, içeriden farkında olunmayan zihinsel çözülme başlangıcıydı. Zaferin içindeki kayıp, toprak değil — ölçü duygusunun kaybıydı.
  15. Kudretin Zirvesi 1526 yazında Osmanlı ordusu, Avrupa’nın kalbine uzanan yeşil bir ova üzerinde toplandı: Mohaç. Bu sefer, sadece bir savaş değil; bir çağın kapılarını aralayan yürüyüştü. Kanunî Sultan Süleyman’ın ordusu, hem İslâm dünyasının hem de insanlık tarihinin o dönem en disiplinli gücüydü. Macar Krallığı birkaç saat içinde tarihten silindi. Avrupa’nın kalbi Osmanlı’ya açılmıştı. Fakat tarih, dış yüzüyle anlatıldığında kolay görünür; iç yüzünde ise zaferin ardında gizlenen kayıplar vardır. Mohaç, Osmanlı’nın yükselişinin zirvesiydi; fakat tam o zirvede, imparatorluğun ruhuna ilk “ağırlık” düşmüştü.
  16. Fetihten Sonra Ne Olur? Osmanlı zihniyeti, yüzyıllarca “fetih” kavramı etrafında şekillendi. Fetih, Tanrı’nın izniyle adaletin genişlemesiydi; bir siyasî eylemden çok metafizik bir görevdi. Fakat Mohaç’tan sonra Osmanlı, fethetmeyi sürdürdü ama fethin anlamını kaybetmeye başladı. Mohaç, sadece toprak kazandırmadı — aynı zamanda imparatorluğun ölçüsünü genişletti. Ama genişleyen ölçü, düşünceyle değil; güçle ölçülmüştü. Bundan sonra Osmanlı, düşünceyi değil, iktidarı koruma refleksiyle hareket edecekti. İbn Haldun’un dediği gibi: “Devletin kudreti kemaline erdiği anda çöküş sebebi de içinden doğar.” Mohaç tam da bu kemalin anıdır — zaferin içinde gizlenen yorgunluk, genişliğin içindeki dağılma.
  17. Zaferin Bedeli: Zihinsel Durağanlık Mohaç, Osmanlı’ya Avrupa’nın kapılarını açtı; ama aynı zamanda Avrupa’nın aynasını da gösterdi. O aynada Rönesans’ın ışığı parlıyordu. Avrupa düşünüyordu, sorguluyordu, yeniden doğuyordu. Osmanlı ise kazandıkça düşünmeyi unuttu. Zaferler düşünceyi değil, güveni besler. Oysa düşünce, zaferin bittiği yerde başlar. Mohaç’tan sonra Osmanlı, kendini düşüncenin değil, kudretin devamı olarak gördü. Bu yüzden Avrupa’nın bilimle, hukukla, felsefeyle kurduğu yeni dünya düzenini tam okuyamadı. Kılıç kazandı, ama kalem yavaşça geri çekildi.
  18. Kapitülasyonun Ruhsal Kökeni On yıl sonra Fransa’ya verilen kapitülasyonlar sadece ekonomik bir taviz değildi. Bu, Mohaç’ta başlayan bir zihinsel sürecin siyasal yansımasıydı: “Ben güçlü oldukça, müttefikler bana gelir.” Bu düşünce bir süre işledi, fakat zamanla bağımlılığa dönüştü. Mohaç’ın meydanında kazanılan mutlak güç, diplomasinin masasında paylaşılan çıkara dönüştü. Güç, paylaşılmaya başlandığında artık saf güç değildir; kendi güvenliğini dış ilişkilerle koruma çaresizliğidir.
  19. Felsefî Sonuç: Zaferin İçindeki Kayıp Mohaç, tarihsel olarak bir fetih; ama felsefî olarak insanın kendi sınırını aşma anıdır. Osmanlı, o anda kendini doğudan batıya, doğadan tarihe çevirdi. Artık bir coğrafya değil, bir kader yönetiyordu. Ve her kader gibi, kendi ağırlığını taşıyamadığı yerde çökmeye yazgılıydı. Zaferin görünmeyen bedeli buydu: Topraklar genişledikçe, zihin daraldı. Ordular büyüdükçe, düşünce küçüldü. Kılıç keskin kaldı, ama kavrayış köreldi.
  20. Epilog: Mohaç’ın Sükûtu Tarihçiler Mohaç’ı “iki saatte biten zafer” olarak yazarlar. Fakat felsefeci için Mohaç, beş asır süren bir yankıdır. O yankı hâlâ duyulur: Bir milletin kendi kudretine inanırken, o kudretin sınırını unutma sesi. Mohaç, Osmanlı’nın kalbinde açan bir gül gibiydi: güzelliğiyle büyüledi, dikenleriyle kanattı.
E-Posta Bültenimize Bekliyoruz.
Haftalık olarak, sizinle tüm içeriklerimizi e-posta yoluyla paylaşıyoruz.
icon
RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here


Most Popular