| Emperyalist kuvvetler, milletimizi, hukuk ve haysiyet ve bağımsızlıktan mahrum ve bunları kavramayan bir hayvan sürüsü telâkki ettiği için böyle bir sürünün elinde sayısız tabiî hazinelere malik, kıymetli ve geniş bir memleketin bırakılmasını uygun göremezdi. Onların telâkkisine göre, bu memleketi parçalamak ve bu memleketteki insanları esaretleri altına almak lâzım idi. Böyle bir emel, böyle bir gaye takip ediyorlardı ve Umumî Harp’in neticesiyle hâsıl olan fırsattan istifade ederek, Mütareke ile milletin ve ordunun elinden silâhlarını da aldıktan sonra işe girişmişlerdir. Bir taraftan dâhilde bulunan gafil veya hain kuvvetler, memleket ve milleti âdeta bu hariç kuvvetler gibi, bu hariç görüşler gibi telâkki ediyorlardı. Bu sebeple onların da çalışması, en hain düşmanların çalışması mahiyetinde belirtisini göstermiştir.
İşte, bundan bir sene evvelki vaziyetimiz böyle bir şekil ve renk ve manzara gösteriyordu. Hâlbuki milletimiz hiçbir vakitte düşmanlarımızın telâkki ettiği gibi hukukuna ve bağımsızlığına yabancı değildir. Bilâkis büyük bir aşkla ve aşkî bağ ile vicdanî bağ ile bağımsızlık ve haysiyetine bağlıdır ve yine milletimiz dâhildeki cahil ve gafillerin ve hainlerin telâkki ve ifade etmek istedikleri mahiyette de değildir. İşte bir seneden beri vuku bulmakta olan savaşımlarımız neticesinde millet, içeriye karşı, dışarıya karşı ve bütün dünyaya karşı varlığının yüksek mahiyetini bütün delilleriyle ispat etmiş bulunuyor. Bugünkü vaziyetimizi ifade etmek lâzım gelirse: Milletin doğal mümessillerinden kurulan Meclis ve onun hükûmeti, istisnasız bütün memlekete hâkimdir ve egemenliğini muhafaza etmek kuvvet ve kudretine maliktir. 1921 (Devre: 1, İçtima: 1, Toplantı 139, I. T.B.M.M. Zabıt Cerideleri, 1944) |
Aldatıcılar açık sözden kaçınırlar. Onlar kulaktan kulağa söylemeyi tercih ederler. Siz onlara “fısıldama istemiyoruz” deyiniz. O hainlerin fısıltısı kısılsın, millet her şeyi açıkça öğrensin ve açıkça sorsun. Adana Çiftçileriyle Söyleşi (16 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14
Arkadaşlar, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâplar için nurun ve münevverin yoluna gideceğiz; hedef ve hünerimiz cahil kütleyi de nurlandırarak yolumuzda yürütmek ve onu aydınlığa çıkarmaktır. Cumhuriyetimizi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak isteğimizi köstekleyecek herhangi bir referanduma gitmek yalnız cehalet değil hıyanet olur. Yüzde seksenine okuma yazma öğretilmemiş bir memlekette inkılâplar plebisitle olmaz! 1984 (Bâki Vandemir, Yerli, Yabancı 80 imza Atatürk’ü Anlatıyor, S. 172)
Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından, büyük tanıdığı ve başlarında taşıdığı insanlardan vefasızlık, felâket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. 1924 (Atatürk’ün S.D.II, s. 183-184)
Bu acı darbenin son safhası olmak üzere memleket ve millete son darbeyi indirmeye hazırlandıkları sırada, memleketin başında bulunan Saray, Babıâli ve bütün mensupları o düşmanlarla beraber olarak milletin başına musallat oldular; en son cinayeti işlediler. 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 24-25. 12. 1929)
Bu cemiyetin iki cephesi ve mahiyeti vardı. Biri alenî cephesi ve medenî girişimlerle, İngiliz himayesini istemeye ve sağlamaya matuf olan mahiyeti (niteliği) idi. Öbürü gizli yanı idi. Asıl faaliyet bu yanda idi. Yurt içinde teşkilât yaparak isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî bilinci felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince girişimler, cemiyetin bu gizli kolu tarafından isare edilmekte idi. Sait Molla’nın cemiyetin alenî girişimlerinde olduğu gibi gizli tarafında da ondan daha ziyade (rolör) olduğu görülecektir. Bu haince planın üç amacı vardı: Kürtlerin çıkar duygularını kamçılamak, ulusal güçleri yok etmek ve aynı ülkenin evlatları arasında bir çatışma başlatarak kan dökülmesini sağlamak. 24.09.1919, ASD
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi. 20 Ekim 1927
Dini kendi ihtiraslarına alet yapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca namlı hainler hep bu akıbete uğramışlardır. Konya Türk Ocağında Nutuk (20 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14
Evet, arkadaşlar, o saraylar ve o sarayların etrafını çeviren hainler asırlarca bu milleti gaflette bıraktılar; onu nura koşmaktan men ettiler. Onlar bu milleti ve bu memleketi yalnız iki zamanda düşünürlerdi. Biri paraya, diğeri askere muhtaç oldukları zaman! Bir baştan memleketi soyarlar, diğer yandan milletten aldıkları askerle Viyana’yı, Mısır’ı, İran’ı zapt için fetihlere kalkarlardı. Hâlbuki milletin o fetihlerde hiçbir milli emeli, vicdani arzusu ve menfaati yoktu. Onların hırsı, şan ve şerefi için, bu milletin evlatları bir daha dönmemek üzere onların arkasından sürüklenirlerdi. Sonra onların, saraylardaki debdebe ve gösterişi temin için paraya ihtiyaçları vardı. Bu parayı milletten sopa ile alırlardı. Bütün bunların neticesi milleti fakirliğe, haraplığa, nihayet ölümün kıyısına götürdü. İşte bu idare tarzına padişahlık idaresi denir. Adana Çiftçileriyle Söyleşi (16 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14.
Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha tehlikeli bir sınıf düşman daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren, memleketi seven, hakikati gören kimselerden böyle düşman çıkmaz. İçimizde böyleleri çıkarsa, onlar, ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketi sevmeyen fenalar, ya hakikati görmeyen körlerdir. Tarsus’ta Çiftçilere Nutuk (18 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14
Fakat henüz İstanbul’da halife ve padişah unvanıyla oturan zat, taç ve tahtını muhafaza etmek hülyasıyla düşmanlarla birleşmişti. Fazla olarak onların Türk vatanını çiğnemesini, Türk milletini esir etmesini kolaylaştırmak vazifesini de taahhüt etmişti. Ve bu maksatladır ki, Anzavur gibi pespayelere, payeler, paralar, vasıtalar vererek, Karesi’de millet cephesini arkadan vurmaya memur etti. Topladığı birtakım haşeratı halife ordusu namı altında İzmit’e çıkardı. Milleti düşman esaretine teşvik etti. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanları idama mahkûm etti. Yunan tayyareleriyle millete fetvalar yağdırdı. Bursa’nın Kurtuluşunun İkinci Yıldönümü Üzerine Bursa Halkına Nutuk (11 Eylül 1924) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 17
Fakat kendisini malumatlı zanneden birtakım akılsız ahmaklar, vicdansız hainler var. Bunlar, benim fena olarak izah ettiğimi, size iyi olarak anlatacaklardır. Onlara verilecek cevabın ne olması lazım geldiğini sizlere terk ediyorum. Adana Çiftçileriyle Söyleşi (16 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14
Halife ve padişah hıyanet vazifesinde muvaffak olmuştu; hakikaten milli cepheyi zayıflatmış ve birçok sinirleri gevşetmişti. Bursa’nın Kurtuluşunun İkinci Yıldönümü Üzerine Bursa Halkına Nutuk (11 Eylül 1924) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 17
Hareket Ordusu’nun maksat ve görevi, meşru Meşrutiyet hükümetimizi hiçbir kuvvetin sarsamayacağı surette kuvvetlendirmek ve sırf şeriat kuvvetleri ile perçinlenen Kanunu Esasinin (Anayasa) üstünde hiçbir kanun, hiçbir kuvvet olmadığını ve olamayacağını ispat eylemek ve meşru Meşrutiyetimizin devamından memnun olmayan vatan ve millet hainlerine kesin surette bir ibret dersi vermektir. Sadi Borak. Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç ve Yazışma ve Söyleşileri. İstanbul. Kaynak Yayınları. 1997. s.271-274
İstanbul’da saltanat ve sefahatlerinin, menfaatlarının devam ettirilmesini düşmanların anavatanımızı istila etmek emellerine uydurmakta, onlarla işbirliği yapmakta, düşman devletlerin her isteğine boyun eğmekte asla tereddüt göstermeyen, vicdanları sızlamayan, milletimizin hür ve bağımsız yaşama azmini kırma için hainane teşebbüslerden çekinmeyen sultan ve halifelerin artık bu vatanda asla yeri yoktur ve olamaz. İnebolu’da Halka Nutuk (26 Ağustos 1925) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 18
İzmir, Bursa, Eskişehir, Sakarya, Anadolu, Adana, Trakya, İstanbul vesaire gibi en aziz yerlerimizi çiğnediler. Fakat düşmanların bu tarz-ı hareketten daha elim bir nokta varsa, o da bu memleketin asırlarca başında bulunan insanların dahi düşman saflarına geçmiş bulunmasıdır. (Kahrolsun sadaları). İzmir İktisat Kongresi Konuşması https://tr.wikisource.org/wiki/Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_%C4%B0zmir_%C4%B0ktisad_Kongresi_Konu%C5%9Fmas%C4%B1
İzmir’imizi siyasi beklentileri sonucunda adeta sevinerek düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yok idi. Bursa’mızı istila eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askeri teşkilatıyla, her işte birlikte hareket ederek muvaffak olmuşlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi. Başkomutan Mustafa Kemal. 12 Eylül 1922
Kanaatimi o zamanın İstanbul ricalinin en büyüklerine bildirmekte gecikmedim. Fakat onlar memlekete ve millete kıymet atfetmekte çoktan düşmanların gerisinde kalmışlardı. Samsun Belediyesinde Verilen Ziyafette Nutuk (20 Eylül 1924) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 17
Memleket, dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir. 1925 (Atatürk’ün S.D.II, s. 224)
Memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. 1927 (NUTUK II, s.897-898)
Mühim amilleri dâhilden ziyade hariçte aramak lazımdır. Bilerek veya bilmeyerek yabancı menbaların ilhamına kapılanlar vardır. Bunlar fikirleriyle, kâlemleriyle, sözleriyle vahdeti içtimaiyemizi zaafa düşürebilecek faaliyette bulunuyorlar… Vatandaşlar, bu gibileri tanımalı ve onların sözlerindeki hakiki manayı bulmaya çalışmalıdırlar. Merkezi hükümet, İstanbul’da olmalıdır davası (İstanbul-Anadolu) meselesinin mühim noktalarından biridir. Bütün irfan müesseselerinin İstanbul’da mütekâsif bırakılması temayülü aynı mesele icabatındandır. Ankara merkezi hükümettir ve ebediyyen merkezi hükümet kalacaktır. 1925. Vakit Gazetesi. Kaynak: Türk Basınında Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti. Hazırlayanlar; Recep Bilginer, Niyazi Ahmet Banoğlu, Hüsamettin Bozok. İstanbul. 1981. Sayfa: 98
Mühim olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar muvaffak da olmuşlardır. Gerçekten “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu maksatla şahıslarımıza kadar temasa gelebilen bozguncu mikropların, vasıtaların varlığını iddia etmek uygundur. Meclis’in zihniyeti, çalışması, vaziyeti, düşmana ümit verici olmadıkça iç ve dış cephelerimizin yerinden oynamasına imkân ve ihtimal yoktur. 1922 (NUTUK II, s. 638-639)
Seyrek olmakla beraber üzüntüyle işitiyoruz ki, milletin tarihini okumamış veya millî histen mahrum kalmış olması lâzım gelen bazı kişiler, yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri ithamları reddetmedikten başka, vatanlarını kabahatli göstermekten çekinmiyorlar, bu gibilere lânet! 1919 (Atatürk’ün S.D.II, S. 9-10)
Son Osmanlı hükümdarı Vahdettin’in harekâtı gözünüzün önündedir. Onun emliyledir ki, bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler asi ilan edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun serseriler sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kimseler çıktı. Onlar bu fetvaları Yunan tayyareleriyle ordumuzun içine atıyorlardı. Konya Türk Ocağında Nutuk (20 Mart 1923) . Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 14
Tarihin her hangi bir döneminde bir halife, zihninden bu memleketin mukadderatına karışmak arzusunu geçirirse o kafayı mutlaka koparacağız! Her hangi bir halife, gelenek, düşünce, şekil ve yöntem bakımından zımnen ya da açıkça, Türkiye mukadderatında ilgiliymiş gibi durum takınmak isterse, Türkiye’de kişileri okşarmış, iltifat edermiş gibi bir zihniyetle düşünürse, bunları yurdun hayatıyla ve varlığıyla tam çelişme sayacağız; hareketlerini vatan hainliği addedeceğiz. NUTUK, ss. 841-843
Tarihin, bu memlekette şimdiye kadar meydana getirmediği bu millî birlik ve beraberliğin bozulmasına ait her hareketi bir vatan ihaneti telâkki ederek ona göre lâzım gelen karşılığı vermede tereddüt etmeyeceğiz. 1920 (NUTUK I, s. 385)
Vatandaşı millete karşı, milletin gelişmesini ve ayakta durmasını temin edecek tedbirlere karşı koymak en büyük bir ihaneti işlemektir. 1931 (Taha Toros, Atatürk’ün Adana Seyahatleri, s. 36-37; Cumhuriyet gazetesi, 19.2.1931)

